Prof. Dr. Turan Akman Erkılıç

Usta gazeteci Abdi İpekçi ve eğitim…

Ne vakit aylardan Şubat, günlerden biri olsa yüreğim kanar, gözlerim nemlenir, durgunlaşırım

4 Şubat 2021 10:05
A
a
Sütiş Eskişehir
Ne vakit aylardan Şubat, günlerden biri olsa yüreğim kanar, gözlerim nemlenir, durgunlaşırım.  Akşam Ankara’dan dönmüşüm, soğuk mu soğuk! Eve girer girmez TRT’de gördüğüm Abdi İpekçi’nin öldürüldüğü haberi ile yıkılmışlığım dün gibi… Zaten zor günlerdi. Katiller, sokakta ülkeyi sıkıştırmak ve kaos için için kan döküyor; hava puslu ve iki ayaklılar kan kusuyordu. Duvarlara yazılanlara bakar mısın?
Ya devlet başa ya kuzgun leşe…
Ya tam kusturacağız ya tam susturacağız.
Gazi faşistlere mezar olacak ya da Beşevler komünistlere mezar olacak.
Sessiz çoğunluk tedirgin, ürkmüş; evine tez elden ulaşmaya çalışıyor. Eskil, “barok” sosyalist devrim yolunda… “Azgın” milliyetçi, kime çalıştığı belli belirsiz kan gölünde… Garip köylüm, işçim, gecekondulum, anam, bacım, ağabeyim, amcam, dayım, teyzem, nenem yaşam derdinde… Örsan Öymen’in ifadesiyle “dev sol” sol değil cüce. Milliyetçi de gayri milli gibi bi’şey. Milliyetçilik adına garip halk çocukları, bir başka garip halk çocuğunu boğmaya… Öbürü de onları…
 
İşte öylesi günlerden bir akşam, eve dönerken vurdular Abdi İpekçi’yi.
Kimileri “Bizimkiler öldürmüş olamaz.” teranesindeydiler. Garipler evde sobalarının ataşında, aşlarının tadında bir Türkiye istiyordu. Kime anlatacaksın? Adam kalkmış “Bizimkiler 7.65 kullanıyor.” diyordu.
Gençler okumak istiyor. Okullar işgal altında… Biri milliyetçilik adına ülkeyi kurtardığını sanıyor, diğeri ise sosyalizm adına işçileri ve halkı kurtarmaya çalışıyordu sözüm ona. Sonradan Uğur Mumcu’dan öğrendik ki ikisine de dış odak orijinli örgütler silah pazarlıyormuş. İkisine de aynı ellerin bir başkası, gazete veya dergi kâğıdı satıyormuş…
*           *           *
Şimdi bak, “z” kuşağı kardeşim! Biz neler gördük neler…
Abdi İpekçi hunharca teröristler tarafından katledilmiş. Değişik grupların sözlerine bakın bir hele!
Zaten Yunanistan’la barış falan diyordu, mealinden bir jargon.
İstanbul burjuvazinin sesi… Midesi kapitalist, kendisi sosyalist kabilinden sözler…
Hâlbuki o günün koşullarında ülkenin ortada, biraz solda demokratik bakışlı bir gazetenin genel yayın müdürü… Hem de gazetelerin gazete, gazetecilerin gazeteci olduğu dönemde…
Gazete gazeteydi. O vakit gazeteciler de gazeteci… Öyle pazarlamacı; efendim, Rabbena bütün ilanlar bana! Tüm kamu kuruluşlarına bizim gazete balyayla gitsin, tiraj yüksek gösterilsin; yok öyle üç köfte yirmi beş kuruşa… RTÜK MTÜK yoktu bilesin. Gazetelerin resmi ilanları tümüyle hiç kesilmiyordu ha…
Kin, nefret ve kan kusan terörün, ağır aksak işleyen demokrasimize her gün bir darbe vurduğu zor günlerimizdi. Kimi kör siyasetçi takımı da olaya çanak tutuyor, giderek tüm kazanımlarımızı yitiriyorduk.
Evet, internet yoktu; zaten dünyada da yoktu.
Telefon henüz dijitalleşmediği için yaygın da değildi. Teröre rağmen öğretmen bilinç ışığı ve aydınlanma feneriydi. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Mehmet Barlas, Semih Balcıoğlu, Cüneri Cıvaoğlu, İsmail Cem, Ahmet Kabaklı köşelerinin sahipleriydi; köşeler henüz satılığa çıkarılmamıştı.
Üniversitede Akademide Abdi İpekçi de Uğur Mumcu da Hıfzı Topuz da Ertuğrul Özkök de rahatlıkla uygulamalı gazetecilik derslerine verebilmekteydi.
*           *           *
Zor günlerden ders çıkarmak…
Eğitimin amacı, istendik davranış kazandırmaktır. Bu bir bakıma olanlardan ders çıkarmaktır. Kuşkusuz bu, formel bir eğitim değil. Ancak unutmamak gerekir, hayat gerçek öğretendir.  Yeter ki ders alalım.
Bu kabilden, o dönemden çıkardığım derslere gelince…
BİR: Sağsız ve solsuz demokrasi olmaz. Demokratik sağ “azgın” milliyetçilere karşı fikriyatta güçlü olmalıdır.  Demokratik sol “barok” sosyalistlere karşı ideolojik olarak sağlam durmalı ve “azgın” solculara net tavır almalıdır.
İKİ: Milliyetçilik ile faşizm arasında ince, bıçak sırtı bir ayrım var. Demokratik milliyetçiliğin özü yurtseverliktir; ırkçılık değildir. Bu bizde Mustafa Kemal ve yol arkadaşları tarafından mayalanmıştır.
ÜÇ: Sosyal demokratlar, özellikle “barok” sosyalistler karşısında güçlü sosyal devlet; sağ karşısında ise “yurtseverlik” temasını güçlü tutmalıdır.
DÖRT: “Bana milliyetçiler suç işledi.” dedirtemezsiniz ile “Bizimkiler 7.65 kullanıyor.” ya da “Solcular, halk kurtuluş savaşı veriyorlar.” saçmalıklarına her kesimin saf, temiz tabanları gerekli tepkiyi vermezlerse terör azgınlaşmaktadır. Teröre karşı ulusal birlik politikası şarttır.
BEŞ: Devlet özellikle adalet, hukuk, eğitim, sağlık ve güvenlik işlerinde ırk, dil, din, cinsiyet, inanç, etnik köken ayrımı gözetmeksizin tüm yurttaşlarına eşit uzaklıkta olmalıdır. Nepotizm, partizanlık, torpil gibi tüm şikayetlerin üstüne adalet ve hukukun üstünlüğü anlayışıyla ivedilikle gidilmelidir.
ALTI: Öğretmen, hukukçu, polis ve sağlıkçıların seçimi ve yetiştirilmesi özellikle disiplinli tutulmalıdır. Adalet, hukuk, güvenlik, eğitim ve sağlık devletin asli görevleridir. Bu kurumlar ivedilikle aktif siyasetten arındırılmalı, ulusal demokratik niteliğe kavuşturulmalıdır.
YEDİ: Anlamak, öğrenmek ve gelişmek için çok okumalıyız ve iyi eğitilmeliyiz. Sağ veya sol göz kapalı okursan eksik kalırsın. Sağ veya sol bacak olmaksızın işleri iyi yapamazsın. Sağsız, solsuz demokrasi olmaz. Ancak siyaseti nerede, ne zaman, nasıl konuşacağımızı “iyi” bilmek zorundayız. Camiye, kışlaya, okula siyaseti sokma; boşuna dememişlerdi atalarımız.
*           *           *
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” geleneğinin mirasçıları bizler, hiç mi hiç iyi örnek olamadık desek yanlış olmaz sanırım.
Bugün ne mi oluyor? Körlük çok benziyor o günlere. Çok şükür internet var da bizimkiler de sizinkiler de çok taraflı okumak isteyenler için kolay bir yol var.
Bu duygular içinde Abdi İpekçi ve tüm yitirdiklerimizi “ocu, bucu, şucu” demeden rahmet, saygı ve özlemle anıyorum.
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi