Yaklaşık 10 gün önce Eskişehir gündemi çok sakin, bu sakinlik rahatsız edici ve şaşırtıcı hatta URAYSİM konusu bile tartışılmıyor diye yazmıştık…
Yaklaşık 10 gün önce Eskişehir gündemi çok sakin, bu sakinlik rahatsız edici ve şaşırtıcı hatta URAYSİM konusu bile tartışılmıyor diye yazmıştık…
Sen misin yazan!
Önce ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş sosyal medya hesabından URAYSİM’e davalarla engel olmayın diye yazdı. Birkaç sonra ise madde madde URAYSİM ile ilgili açıklamalar yaptı.
Ardından Ak Parti İl Başkanı Zihni Çalışkan çıktı sahneye ve URAYSİM engelleniyor diyerek Büyükşehir Belediyesi’ni daha doğrusu Yılmaz Büyükerşen’i hedef gösterdi.
En son Yılmaz Büyükerşen sahneye çıktı ve bilirkişi raporu üstünden yani konu hakkında uzman bir kaynaktan madde madde URAYSİM ile ilgili açıklamalar yaparak bu projenin neden yapılmaması gerektiğini, vaat edilen şeylerin neden gerçekleşmeyeceğini kamuoyuna aktardı.
Ben tüm bu gündem oluşmadan yani karşılıklı açıklamalar yapılmadan konuya balıklama dalmış ve URAYSİM siyasi zeminden çekilmeli diye yazmıştım.
Ancak üst üste yapılan açıklamalar ve konunun yine siyasi zemine kayması ile bir kez daha anladık ki URAYSİM konusu “hayaller – gerçekler – istekler” üçgeninde kalmış ve gelişigüzel söylemlerden ziyade daha teknik bir tartışmanın yapılması gereken hassas bir konu.
Ve bu konuda ne düşünürseniz düşünün yani tartışmanın hangi tarafında olursanız olun hakkaniyetle sorulması gereken soruları görmezden gelmemek lazım.
O yüzden istiyor veya istiyor muyuz sorusuna geçmeden cevap beklenen diğer sorulara yanıt gerekiyor.
Bu proje kimin projesi olarak ilerliyor… İktidarın projesi mi? Üniversitenin projesi mi?
Üniversite’nin projesi ise neden tüm uyarılara rağmen Ak Parti İl Başkanı konuya müdahil olarak dalıyor ve hedef olarak Büyükerşen’i gösteriyor? Projeyi Büyükerşen’in engellediğini öne sürüyor.
Proje iktidarın projesi ise neden 10 yıldır gerekli kaynaklar bulunarak projenin ilerlemesi sağlanmıyor. Alpu ve Büyükşehir sürece çevre ve toprak davalarıyla dâhil olana kadar bu proje neden bu kadar üzerine titizlenilen bir proje değildi?
Ve çok daha önemli bir soru var…
İktidar partisi şehrin geleceği için demiryollarını, raylı sistem araçları ve testini bu kadar önemli ve katma değeri yüksek bir noktaya koyuyor ise TÜLOMSAŞ gibi şehrin köklerine kazılı bir kurumun Ankara’ya taşınmasına, ismi ile birlikte adeta iç edilmesine neden tepkisiz, sessiz kaldı?
Söylemlere göre URAYSİM istihdama, şehrin katma değerine ve ekonomisine büyük katkı sağlayacak, ciddi getirileri olacak. Buradan bakarsak sıradan bir vatandaş, sanayici ya da bizler projeyi isteyebilir, katkı sağlayacak ise destek görmeli diye düşünebiliriz.
Ancak biz böyle düşünürken bilirkişi raporu böyle olmadığına hükmediyorsa, konuda uzman isimler bizim sandığımız katma değerin oluşmayacağını, istihdama pek katkı vermeyeceğini hatta şehrin kaynaklarının boş bir umut için harcandığını söylüyorsa ne yapacağız?
Mesela hadi biz detaylara hâkim değiliz ama Ak Parti İl Başkanı bu bilirkişi raporunu bilmiyor mu? Şehrin üniversitelerindeki teknik insanlar bu önemli konuda görüş belirtmedi mi? Kamuoyuna olmasa dahi kapalı kapılar arkasında konunun muhataplarına bu işe dair bir brif vermedi mi?
Tarım arazileri ve üretimin bu kadar önemli olduğu bir dönemde şayet bu konuda bir taviz verilecek ise, şayet bir kısım verimli alandan vazgeçilecek ise bunun için çok ciddi bir getirinin garanti olması, çok ciddi bir katma değer üretmesi gerekiyor.
Eğer bu getiri olmayacak ise bu alanlardan vazgeçmek ve sadece denemek için bir şeyin arkasında ısrarla durmaya çalışmak ciddi bir vebal olmaz mı?
Son tahlilde bir fikir özeti geçmek gerekiyorsa süreç ne yazık ki bilgi azlığı, söylem bolluğu arasında bir kez daha kilit bir hale büründü.
O yüzden hem proje yer değiştirdiğinde söylediğim DUR-AYSİM hem de bu açıklamalardan önce yazdığım şehre katkı sağlayacak ve siyasi zemin dışına çıkacak ise destekleyelim fikirlerimi askıya alıyorum.
Sabit fikirli olmamak ya da yanlış bir işi körü körüne savunmak yerine bir süre daha beklemek ve konuya dair kanaat belirtmek için önce bazı soruların cevaplanmasını ardından da vaat edilen şeylerin arkasında duracak teknik ve uzman görüşleri beklemeyi tercih ediyorum.
Bir de Kesikbaş, Çalışkan ve son olarak Büyükerşen’in görüş belirttiği bir konuda projenin sahibi olan Anadolu Üniversitesi ve yürütücüsü olan ESTÜ’nün sessizliğine anlam veremediğimi, konuya dair bir bilim yuvasının sessiz kalmasının pek normal durmadığını belirtmek istiyorum.