Oldum olası futbolu sevdim. Zaman zaman uzak kalsam da eleştirilerim olsa da sporu özellikle futbolu çok sevdim
Oldum olası futbolu sevdim. Zaman zaman uzak kalsam da eleştirilerim olsa da sporu özellikle futbolu çok sevdim. Kuşkusuz spor ve sağlık iç içe üstelik geniş bir konu. Ne söylesek ne yazsak az. Ancak futbol, basketbol ve voleybol gibi seyirlik spor türleri özellikle futbolun sosyal, ekonomik ve politik yönleriyle toplumda yeri bir başka…
* * *
Daha onlu yaşlardaydık. Dünya ve Türkiye’de soğuk savaşın son on on beş yılı olan o yıllarda sosyalizm ile kapitalizmin keskin ve sert mücadelesinin yıllarıydı. Bir tarafta kapitalist sisteme yönelik özellikle az gelişmiş ya da gelişmekteki ülkelerdeki karşıtlık. Diğer tarafta işçi sınıfı devletini amaçlamış ancak tek parti oligarşisine sıkışmış reel sosyalizm gerçekleri… Sosyalist sistem giderek Eduard Berstein ile Karl Kautsky ve daha nicelerinin yaptığı kimi eleştirilerinin aksine İkinci Dünya Savaşı sonrası yeni krizlere sürüklendiği tarihsel bir gerçek… Giderek sistem Rusya ve Çin gibi ülkelerin milliyetçi ve emperyalist amaçlarının ideolojisine dönüştüğü gerçeklikleri... Sosyalist sistem ekonomik açıdan refah toplumunu üretemiyor; üstelik sistem teorik olarak eşitliği savunurken pratikte totaliterlik gerçeği gün gibi bir gerçekti…
İşte yukarıda anlatmaya çalıştığım sosyal, ekonomik ve politik toplumsal geçiş döneminde, sosyalist jargon spora ve futbola bir başka; kapitalizm yanlıları ise bir başka bakıyorlardı. Sosyalistler spora özellikle futbola 3F belgisini kullanıyorlar ve aşağı yukarı şöyle bakıyorlardı. Portekiz’i tek başına yönetmiş faşist diktatör António de Oliveira Salazar’ın ülkeyi onlarca yıl yönetmesinin temel araçlarının 3 F olduğu ifade edilirdi. Yani Futbol, Fatima ve Fado. Bunlara Portekiz dışındaki ülkelerde ise Fiesta eklenmiş (Boniface, 2007). Aslında kanımca 4F demek daha doğru olacak gibi…
Peki bunlar ne demek?
Bunlardan Fatima ile din ve benzeri kutsal değerlerin insanları korkutma, susturma, kalıplaştırma amacıyla kullanılması kastedilmektir. Dini değerlerin laiklik karşıtı bir anlayışla cehalete gark edilmesi amacıyla ikame edilmesi uygulamaları ifade edilmektedir. Fado ise müzik karşılığı ancak buradaki karşılığı ile acılı arabesk müzik kast edilmektedir. Fiesta ise eğlence karşılığında kullanılmakta ve yoz bir kültürel eğlence karşılığında kullanılmaktadır. Futbol malum futbol…
Yanlış anlamalara yol açmamak için şunları vurgulayalım. Burada din ve vicdan özgürlüğü kapsamında din ve kutsallarına karşıtlık yoktur. İki farklı müzik türünden biri kişisel bir tercihtir. Bize saygı duymak düşer. Teknik olarak da müzik eleştirisi benim için çizmeyi aşmaktır. Futbola karşıtlığım yoktur ancak endüstriyel futbolun o güzelim alanı yerle bir ettiği gerçeğini de vurgulamadan geçilmemelidir Özetle şöyle diyelim. Bırakınız din din; futbol futbol; eğlence eğlence; müzik müzik olsun!
Diego Armando Maradona’ya gelirsek, şu düşünceleri ifade edemeden geçemeyiz sanırım.
Maradona, öncelikle sivil ve asker diktatörlükler gelgitler kıtasının çocuğudur.
Maradona, Tanrı’nın eli diyerek İngilizlere attığı golü emperyalizm karşıtı olarak not düşmektir.
Maradona, futbol maçını kazanmak bir şehri kazanmak ele geçirmek diyen Hitler’in sağ kolu faşist Göbbels ve benzerlerine karşı yeşil sahalarda direnişin simgesidir. Golü attığında sömürülmüş bir ülke çığlığını emperyalistlere haykırmaktır…
Maradona, ezbere konuşan Papa’ya ders vermenin simge ismi aynı zamanda...
Ancak bununla birlikte şu anti tezlere de dikkat çekmek gerekir. Maradona gibileri elde ettikleri yoksul halk çocuklarının eğitimi ve sporcu yetiştirmeye vakfedebilirler miydi sorusunu da sormak gerekir. Örneğin bu görüşten hareketle bizde de Metin Oktay ve Metin Kurt gibi efsaneleri spor eğitimi gönüllüleri biçeminde spor eğitimine yöneltebilseydik, daha iyi işler kotarabilirdik… Oyuncu pazarlamacısı vekilinden daha çok yararlı olurduk. Altınordu misali daha toplumcu işler yapabilirdik.
Endüstriyel futbol ve piyasalaşma giderek sağlık için spor, birlik, dayanışma duygularını yok etti gittikçe daha da çok yok ediyor…
Endüstrileşme, küreselleşme ve piyasalaşma özelde futbolu genelde sporun serbest zaman etkinliği olmaktan çıkarıp futbol ve sporun meta haline gelmesine neden olmakta...
Endüstrileşme, küreselleşme ve piyasalaşma özelde futbolu genelde sporu etnik, politik veya dini kimliklerin çatışma alanına haline getirdiği söylemek mümkün…
Endüstrileşme, küreselleşme, piyasalaşma ve benzeri gelişmeler halkın beden ve koruyucu sağlık eğitiminin ötelenmesine neden olmaktadır.
Endüstrileşme, küreselleşme ve piyasalaşma futbolu medyatik, tekelci, politik şan şöhret ve güç ilişkileri ile futbolu ve sporu spor olmaktan çıkarmakta...
Dersler, küçük notlar ve yorumlar
Sporda endüstrileşme ve piyasalaşma, sporun sağlık ve serbest zaman değerlendirme işlevini giderek yitirmesine neden olmuş gibi. Evet spor ekonomi politik süreçlerden soyutlanamaz. Ancak endüstriyel sporun dışında ulusal ölçekli sağlık için gençlik ve spor politikası bir zorunluluktur.
Ezbere doktriner ve salt ideolojik kalıplar içinde düşünmek, toplum ve kişisel sağlığa zararlıdır.
Muhalif ve eleştirel bakmak gereklidir ama yeterli değildir. Eleştirdiklerimize seçenekler oluşturmamız tutarlık için bir gerekliliktir.
Sağımız da solumuz da ortacımız da ezbercilikten kurtulmalıdır. Sağımızın da solumuzun da bazı gerçeklere rağmen hala fikri sabitlik içinde olduğu bir gerçeklik. Şöyle ki son derece doğru ve ortak konularda bile birliktelik sağlanamaması, anlaşılır değildir. Abdurrahim Karakoç’un dizelerini türkü eyleyen Musa Eroğlu örneği bize tokat gibi derstir…
Doğru düşünceleri inatla savunmak başka; inadına yanlışla birlikte yaşlanmak başkadır. Eski tüfek olmak yerine yeni fikirlere açıklık, yanlışlardan ders çıkarmak hem demokratik ve akılcı hem de zihinsel normal oluş için doğru bir yoldur üstelik sağlığa yararlıdır.
Eğitimden yani bir bakıma okullardan başlamak gerek. İlk yaşlardan itibaren çocuklarımızı, gençlerimizi sağlıklı spor alışkanlıkları içinde yetiştirmemiz bir gereklilikten öte zorunluluktur. Dostlar alışverişte görsünler ya da desinler diye beden eğitimi dersleri koymak ‘mış’ gibi yapmak pek bir şey yapmamaktır. Gençlik bizim gibi düşünsün bizim sloganlarımızı atsın, bizim ocağa veya derneğe gelsinler gitsinler hiç mi hiç sağlıklı bir gençlik politikası değildir.
Her şeye rağmen sağlık için spor yapanlarımız düne göre çoğalmakta.
KAYNAKÇA
Boniface, P. (2007). Futbol ve küreselleşme. İstanbul: NTV Yayınları