“Bir araya gelemiyoruz, güçlü bir lobimiz yok, şehrin ağabeyi yok, ortak iş projeleri bir türlü olmuyor”
Aşağı yukarı hepimiz Eskişehir’de bu sözleri ezberlemiştir. Hatta pek çoğumuz bu sözleri sık sık kullanmaktan geri durmuyordur.
“Bir araya gelemiyoruz, güçlü bir lobimiz yok, şehrin ağabeyi yok, ortak iş projeleri bir türlü olmuyor”
Aşağı yukarı hepimiz Eskişehir’de bu sözleri ezberlemiştir. Hatta pek çoğumuz bu sözleri sık sık kullanmaktan geri durmuyordur.
Çünkü Eskişehir “insan kendi şehrin evliya olamaz” sözünün vücut bulmuş halidir.
Aklınıza hemen siyaset gelmesin, Eskişehirspor’da dâhil olmak üzere siz Eskişehir’de herkesin destek olduğu, herkesin hemfikir olduğu, herkesin takdir ettiği bir kurum, bir proje, bir yöneticiye rastladınız mı? Ben rastlamadım.
Ama ufak kusurların örtülmek yerine sürekli deşildiğine, bir şey yapmak isteyenin önüne topla tüfekle çıkıldığına, iyi bir proje olursa itibarsızlaştırıldığına, yetenekli bir isim varsa “bizim oğlan” muamelesi ise sıradanlaştırılmaya çalışıldığına defalarca şahit oldum.
O yüzden hiçbir meziyeti, vasfı, yeteneği olmadan bazı kadroları tekeline alanlara, vizyonsuz koltuklara, iş yapma cesareti olmadan senelerce küçük bir STK’yı bile bırakmayanlara, seçilmişlerin etrafını sarmış ve kendilerini mucize zanneden bürokratlara pek de şaşırmıyorum.
Bakın bu bozuk düzen sadece sürekli vitrinde olan yerlere has değil. İş dünyası yani duygunun, kişisel tavrın, siyasetin en olmaması gereken yerde de aynı düzlemde ilerliyor.
Koca koca insanlar daha iyi ne yapabilirim demek yerine bir şeyler yapanın gücünü kırmak ve amiyane tabirle ona nasıl gömerimin peşine düşmüş.
Mesleğini icra etmek yerine meslektaşının açığını aramak ve onu itibarsızlaştırmak için daha fazla mesai yapan, kendi standartlarını yükseltmek yerine genel standartları düşük tutmaya çalışan o kadar çok insan var ki… İnsan yaşadığı şehirden kaçmak istiyor.
Her şeyi geçtim iş sanat dünyasında bile aynı şekilde ilerliyor.
Eskişehirli olan ve Türkiye’de nam salmış sanatçıları şöyle bir zihninizde yoklayın.
O insanlar bu şehir sınırlarından çıkınca keşfedilmiş, desteklenmiş, daha geniş kitlelerce arkalarından yürünerek bir konum elde etmişler. Eskişehir’de kalsalar, burada üreteyim deseler işleri çok ama çok zor olurmuş.
İş dünyası demişken hemen taze bir örnek vereyim.
Sadece son birkaç ay içinde…
Şu an iş dünyasının patronu sayılan TÜSİAD Başkanlığına seçilen Orhan Turan Eskişehir’de üretim yapıyor.
Eskişehirli Güven Karaca İstanbul Deri İhracatçıları Birliği Başkanı seçildi.
ESİAD Başkanı Kenan Işık TÜRKONFED yönetiminde.
ESGİAD’lı Umut Rallas Türkiye Madenciliği yönetmek için yarışan yönetimdeydi.
Eskişehirli Metin Çekiç İstanbul Maden İhracatçıları Birliği yönetimine seçildi.
Eskişehir’den bunun gibi nice ismi, nice örneği verebiliriz.
Yani Türkiye’de kıymet verilen, önemli koltukların ve yönetimlerin teslim edildiği nice Eskişehirli var.
Bu isimler burada bir dernek kursa, hepsi yönetici olsa tefe koyar, her gün bir açık arar, kurduklarına pişman ederiz.
Kusur aramak yerine kusur örtmeyi, engel olmak yerine destek durmayı bilmeden de bu şehri arzu ettiğimiz noktaya çıkaramayız.
Öyle şehirdeki her şey benim olsun, benden olsun, daha iyisi olacağına bizim kötümüz olsun diyerek sürekli masalar kurar, kişisel savaşlar uydurur, kendimizin yapacağı değil başkasının yaptığı işlerin arkasına düşerek adam olamayız.
Birincisi bencilliği kenara koyup tüzel kişilikler temsil ettiğimizi, biz olmayı, tek başımıza her şeye ve her yere yetemeyeceğimizi ve süperman olmadığımızı kabul edelim.
İkincisi aynı havuzda olduğumuzu ve başkasını kötülerken içinde olduğumuzun havuza işediğimizi unutmayalım.
Üçüncüsü bazı doğrular ve görevler adına kavga etmekten, tartışmaktan, bir süre yalnız kalmayı göze almaktan korkmayalım.
Son olarak özellikle bu şehrin gençlerine bir hatırlatma…
Sizlerden birisi bir başarı elde ettiğinde kim olduğuna, nerede olduğuna, hangi siyasi parti, kurum, dost meclisinde olduğuna bakmadan arkasında durun.
Birilerine bak gençlere görev verdik ama olmadı dedirtmeyin. Açılan kapının diğerleri için bir nirengi olduğunu sakın unutmayın.