Eve Dönüş yasası!

Şinasi Kula yazdı

13 Nisan 2016 09:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son 19 yılda tam 9 kez eve dönüş yasası çıkarmış! Şaka gibi değil mi? Tam dokuz kez acaba bu kez olur mu diyerek sürdürmüş bu işi…
İyimserlik mi diyelim yoksa başka bir deyimle mi adlandıralım ne dersiniz? Hani bir olur, iki olur, bilemedin üç olur! “Çekirge bir zıplar, iki zıplar üçüncüde yakalanır”  diye bir halk deyimi vardır bilirsiniz. Dokuz kez oluşu sanki iyimserlikten öte değil mi ne dersiniz?
Sorunun çözümü adına eve dönüş yasalarının dışında son örnek ise tam ot dikmek oluyor kanımca. Hani “açılım” adı altında Habur Kapısı’nda yaşananlardan bahsediyorum. Davul zurna eşliğinde zılgıtlardan, aynı yerde kurulan mahkemelerden, otobüslerin üzerinde birer halk kahramanıymış gibi karşılanan sözde pişman pkk’lılar…
Güneydoğu’daki birçok kentin cephaneliğe dönüştürülme süreci, ardından gelen yine “bizi kandırdılar” açıklamaları vesaire vesaire…
Gazete haberlerinde gördüğüm bir fotoğraf çok ilgimi çekti. Emniyet güçleri, Sur’da harabeye dönmüş bir bina üzerine özel boya ile aynen şunu yazmışlar.
“Sur’dan Çanakkale’deki yatanlara; bizler de dönmeyi düşünmedik…”
Keşke devlet mekanizmasındakiler dokuz kez iyimser olunmasaydı (ya da kendi itiraflarındaki biçimi ile kandırılmasaydı) da bu bedeller ödenmeseydi. Kurunun yanında yaş yanmasaydı…
                                                ***
Önlükler karaydı ama…
 
Son on yıl öncesine kadar siyah önlükler içerisinde idi öğrenciler. Ben dâhil nice kuşak bu kara önlükler içerisinde ilimin-bilimin aydınlığını yüreklerimize-belleklerimize kazıdık. O kara önlükler içerisinde eğitim öğretim gördük. Önlüklerimiz karaydı ama beynimizin içi de bir o kadar aydınlıktı. Zamanla önlüklerimizi de kaldırdılar. Ve gördük, anladık ki sanki kafataslarımızın içerisinden beyinlerimizi de kaldırdılar. Düşünmeyen, sorgulamayan, yargılamayan; hani tabir caiz ise biat kültürüne yatkın versiyonlar sürüldü…
Bu fotoğraftan geriye kalan da sadece hüzün değil mi?
                                                ***
Vali’den iş adamlarına!
 
Gazetemdeki arkadaşlarım kendi aralarında konuşurken ister istemez kulak misafiri oluyoruz bazı konuşulanlara. Spor yazarı-muhabiri arkadaşlarımın gündeminde Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna’nın Eskişehirli işadamlarına göndermeleri konuşuldu gün boyu.
Kısacası bu kentteki tüm işverenlere (işadamlarına) kırgın ve hatta kızgın Vali Bey! Elini taşın altına koymadıklarını, bu olumsuz tablonun nedense sadece bu kente ait olduğunu vurguluyor bir biçimde. Spor yazarı arkadaşımızın yanına gelen bir misafir de vali beye karşı şöyle tepki gösteriyor kendince; “Eskişehir’deki iş adamları kara para kazanmıyor…” Sadece güldüm içimden, yanıt bile verme gereği duymaksızın. Bunun devamı şu anlama gelmez mi normal olarak; Eskişehir’in dışındaki tüm illerdeki işadamları (veya İstanbul’u kastediyorsa oradaki iş adamları) kara para aklıyor! Böyle saçma sapan bir öngörüye yanıt vermeye bile gerek duymadım…
Vali Bey haklı kardeşim. Ben de bu kentin çocuğuyum ve net gözlemlerim dâhilinde iş adamlarımızın sadece seyirci olduğunu rahatlıkla vurgulayanlardanım. Sadece Eskişehirspor konusunu kastettiğimi sanıyorsanız aldanıyorsunuz! Hayatın her anlamında (gerek hayır işleri, gerek sosyal yardımlaşmalar, öğrenci okutma ve burslar gibi) nesrinden bakarsanız böyle elit bir gurubun olduğunu sanmıyorum ben de. Örnek vereyim hemen bozulanlara; DSİ Bentspor Bayan Voleybol takımı üçüncü lige çıktı Anadolu Üniversitesi Bayan Voleybol takımı gibi. Bir Allah’ın kulundan (işadamından) zerre kadar iyimser bir yaklaşım olmuş mu sorun bakalım Kazım Tokat hocamıza (antrenör). Lafa geldi mi mangalda kül bırakmayız da iş gerçeğe döküldüğünde ara ki bulasın saygın beyleri!
Lakin Sayın Vali şunu da bilmeli ki; Eskişehirspor yönetimi de salon sporlarına destek vereceğini söyleyerek seçim kazandı. Onlar da voleybolu ve voleybolcuları üvey evlat olarak gördü ne yazık ki!
 
 
SİZİN SESİNİZ
 
12 Nisan, onur günüm!
 
Konu yine Alican Türk…
Orduda görevi boyunca, başarı dolu bir yaşam sergileyen Türk Subaylarından biri o. Daha sonra Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat, Ay Işığı, Çörekotu, Maydanoz, Nane (akılınıza ne gelirse) saçma sapan isimler takılarak yapılan operasyonlarla özgürlüğünden edildi. Zan altında bırakıldı, suçlandı yıllar boyu…
Bu davalardan dolayı içeri alınanların hemen hepsi bırakıldı.
“Pardon” devlet yanlış yaptı denildi.
Devlet içinde devletten söz edildi ve adına “paralelciler” denen gurubun sorumlu olduğu açıklandı. “Fetö” adlı terör örgütünün bu işlerin kaynağı olduğu belirtilerek “biz kandırıldık” denildi! Lakin olanlar oldu, gereksiz yere (suçsuz yere) nice insan özgürlüğünden edildi, itibarları karalanmak istendi…
Alican Türk bu bedeli çığlık haline dönüştürüp şöyle seslendirmiş…
                                                ***
Bugün 12 Nisan…
Benim onur günüm!
Çocuklarıma bırakacağım bir başka madalyamın boynuma takıldığı gün bugün. Tam 4 yıl önce bugün, 12 Nisan 2012'de, hak, hukuk, adalet için görevli - ama icraatta tam tersini sergileyen sözde devlet adamlarının (!) sinsi tezgâhlarıyla 14 ay süren Sincan 1 No'lu F Tipi “Yüksek Güvenlikli” Cezaevi’ndeki tutukluluk sürecim başladı. Belki anlatacak çok şey var. Lakin dostlarım, bugün için sadece şu kadarını bilin yeter:
1. Hem Yüce Tanrım hem de çevremdeki herkes şahidimdir ki; demir kapı kör pencere ardına adım att(ırıld)ığım ilk günden son güne kadar bir milim boynum eğmedim, bir adım geri gitmedim, bir an bile ah-vah etmedim! İcabında vatan için ölmek üzere yemin etmiş Atatürk'ün bir askeri olarak; ülkemin bütün kalelerinin işgal edildiği, bütün tersanelerine girildiği böyle bir dönemde “dâhilî bedhahların” sinsice kumpaslarıyla boynumuza geçirilen esaret halkasını bir onur saydım, o halkayı bir başka madalyam olarak gördüm ve ömür boyu öyle taşıyacağım.
2. Yine hem Yüce Tanrım hem de çevremdeki herkes şahidimdir ki; sevgiden daha kutsal yegâne değer olarak gördüğüm hak ve adalet kavramlarını makam ihtirası ve siyasî ikbal uğruna ayaklar altına alan, bu uğurda gözünü kırpmadan yüzlerce suçsuz insanın günahına giren, sonra da çeşitli algı operasyonlarıyla bütün Türk milletini kandıran biri olmaktansa, beton duvarları gül bahçesi sayıp ömür boyu orada kalmayı tercih ederdim.
Çok şükür ki biz masumduk!
Size onur günümün fotoğrafını takdim etmekten kıvanç duyarım!
Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi