Prof. Dr. Turan Akman Erkılıç

Eğitim ve toplum yönetimden ortaya karışık

Kim ne derse desin 15 ayı aşkın süredir her alanda önceden hiç yaşamadığımız bir süreç yaşadık.

8 Temmuz 2021 09:06
A
a
Sütiş Eskişehir
Geçiş, giriş sınavları gözden geçirilmelidir
Kim ne derse desin 15 ayı aşkın süredir her alanda önceden hiç yaşamadığımız bir süreç yaşadık.  Uzaktan gazel okumak kolaydır misali iktidarı, muhalefeti eleştirmek kolay. Hele hele muhalefeti çok daha kolay. Tüm olup bitenlere rağmen aklı selimle akademi, bürokrasi, sivil toplum ve biz sade yurttaşlar kendi işimize bakmalıyız…
Ancak kim olursak olalım birey, toplum, ülke ve dünya işimiz zor diyerek eğitim ve toplum konularında; yönetimde neler oluyor, ne yapmalıyız ve işler nasıl düzelir sorularını bir parça yanıtlayalım diyelim.
 
Öncelikle haziran ayında en çok konuştuğumuz konu sınavlar… Milliyet gazetesinde Abbas Güçlü 28 Haziran’da öfkeli bir yazı yazdı. “Bu MEB ve bu ÖSYM mi çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğine yön verecek?” başlıklı yazında MEB ve ÖSYM’yi yerden yere vurduğu yazıda soru hazırlayanların pedagojiden bîhaber olduklarını belirtti.
Özetin özeti kısmında ise “çocuklarımızı eğitimden ve ülkemizden nefret ettirmeye hiç ama hiç kimsenin hakkı ve ayrıcalığı olmamalıdır!..” diye sonlandırıyordu.
 
Benzer görüşlere diğer gazetelerde de köşe yazıları ya da haber veya yorum biçemlerinde de olsa yer verildi. İşin böyle olacağı baştan belliydi. Son üç yarı yılda A’dan Z’ye tüm öğretim kademelerinde doğru dürüst eğitim yapılamadığı açık. Öğrenme kayıpları çok…  
“Efendim mucizeler yaratıyoruz, şu okullarımız şöyle böyle …” Geçin bunları A’dan Z’ye tüm kamu kurumları sınıfta kaldık. Zaten hantal kamu yönetiminde işlerin, politikleştirildikçe daha da kötüleştiği açık… Bu sorunla ilgili olarak hiçbirimiz unutmamalıyız: Rahmetli Altan Günalp’la ve Zeki Toker’le yıldızlaşan ölçme ve değerlendirme kurumlarımızı itibarsızlaştırma hakkımız yoktur. Bu hak değil, aslında kamusal suça ortaklıktır. YKS, LGS gibi sınavlar Türkiye’de olaylı sınavlardır. Ağzınızla kuş tutsanız kimseye yaranamazsınız. Ancak biz kamu görevlileri soru, içerik, tip, geçerlik ve güvenirlik konularında çok ama çok titizlenmeliyiz… Tüm kurumlarımızda atama, yükseltme ve görevlendirmeler liyakat esasına göre yapılmalı ve Sezar’ın hakkı Sezar’a verilmelidir. Ülke; kamu yönetiminde liyakat, güven, işlevsellik, etkili ve verimli çalışma konularında dibe vurmaktadır… Bunun böyle bilinmesi yetmiyor tez elden silkelenmeliyiz…
*            *             *
Tepebaşı Belediyesi Eski, Yeni Bağlar ve Bahçelievler’de çalışıyor! Teşekkürler Ahmet Başkan!
Efendim uzun yıllardır Eski Bağlar, Yeni Bağlar ve Bahçelievler mahallerinde kaldırım ve yollar son derece kötüydü. Nihayet Belediye geldi ve bir geldi tam geldi. Umulandan daha hızlı çalışıldığını görüyorum. Kuşkusuz durum sevindirici. Tabi ki merkez mahallelerde özellikle alt yapı, fen işleri benzeri çalışmaları yapmak zor. Mahalle halkı şöyle böyle dese de düzgün, temiz yol ve kaldırımlarla mahallelerimiz daha güzel olacak. Temiz, düzgün, hilesiz, hurdasız iş yapılsın; yapanların başımızın üzerinde yeri var… Biz biraz zorluk çekmeye razıyız. Teşekkürler Ahmet Ataç Başkan!
 
Bir iki anımsatma!
Yetki ve sorumlulukları Sulama Birliği’nde olmakla birlikte sulama kalanlarının temizliği ve olası olumsuzluklara karşı çevre düzenlemelerine dikkat edilmesi bir gereklilik. İki sorun kanalların geçtiği mahalle sakinleri bakımından çok önemli. Kanallar çok pis. Araba lastiğinden elbise, koltuk-kanepe eskisine kadar her şey bulmak olası. Spor yaparken gördüğüm o güzelim Ulu Önder Parkı yanındaki kanalın içi içler acısı… Valilik, belediyeler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Müdürlüğü ve biz yurttaşlar hepimiz ama hepimiz sulama kanallarını bu kepazelikten kurtarmalıyız.
İkinci sorun; kanal kenarındaki korkuluklar yeterince yüksek ve sağlam değil. Bir öneri olarak büyükşehir veya sorumlu kurumlar kanal kenar korumalıklarını daha yüksek ve sağlam yapmalıdır derim.
 
Yerel sanatçılarla Akşamları Şarkı-Türkü Şenlikleri yapılabilir
Efendim salgından en çok etkilenen gruplardan biri de sanatçılarımız. Sayıları ne kadardır, ne kazanırlar, ne yaparlar pek bilemeyeceğim. Ancak bir taşla iki kuş misali yaz akşamları belediyelerimiz şarkı-türkü şölenleri düzenleyebilirler.  Ya hocam sana mı kaldı derseniz, derim ki ben de bu kentin hemşehrisiyim…
 
İzmariti yere atan millet veya halk milli iradeye yani ulusal egemenliğe sahip çıkamaz…
Korona yasaklarından sonra halk çarşıda, pazarda ve sokakta… Sigara izmaritleri de sokaklarda... O zaman suç kimde? Bence ister halk ister millet isterse yurttaş daha da isterse hemşehri deyin suçun büyüğü biz kent sakinlerinde…
Demokrasi ile izmarit ilişkileri akademik bir çalışma alanı olup; sosyoloji ve siyaset bilimi ile ilgili bir konudur. Tabi ki bizim üniversitelerin liyakat, nepotizm, paralı kurslar, burslar ve sertifika programları gibi daha akademik sorun ve çalışma alanları olmaları nedeniyle bu konu çalışılmamaktadır diyelim. Ancak hipotezim şudur:
İzmariti daha çok yere atan ülkelerde demokrasi ve millet egemenliği az gelişmişlik düzeyindedir.
Sokaklar ne kadar temizse, demokrasi indeks puanı o kadar yükselir.
Kaldırımlar esnaf tarafından ne kadar çok işgal ediliyorsa, gelişmişlik düzeyimiz o kadar düşüktür…
Bunlara başka hipotezler de ekleyebilirsiniz…
 
Nerede Kemal Türkler nerede Abdullah Baştürk nerede Fakir Baykurt nerede şimdikiler?
Sendikalar sarardı diyeceğim, sarıya hakaret olacak! Espri olsun diye bu sendikalara ve sendikacılara sarımtırak diyorum. Sarı rengin değeri vardır. Sendika olmayıp; sendikaymış gibi yapmak adı üstünde “-mış gibi” yapmaktır.
Bakın sarı renk ne demekmiş!
Sarı renk, güneşi temsil eden bir renkmiş. Nasıl ki güneş bize enerji ve mutluluk verirse; sarı rengin de görevi, bizlere bol enerji ve mutluluk vermesiymiş…
Sarı ayrıca güneş ışığının ve altının rengiymiş; varlığı, yaşamı, zekayı, arzuları ve ruhsal gelişimi simgeliyormuş... Büyük yaratıcıların, idealistlerin ve bilim adamlarının favori rengi genellikle sarıymış…
Vallahi iyi ve idealist olanları bir kenara; bizde sendikacılık siyasal partinin alt örgütlenmesi gibi bir şey oldu gitti…
Bazı sendikalara sarı sendika bile demiyorum. Bu sendikaların başkan ve yöneticileri açık ve şeffaf örgüt pardon teşkilattan yanaysalar; bordrolarını üyelerine gösterebilirler mi? Bir görelim bu zevat ayda kaç parayla yoksulluk sınırının neresinde? Hadi beyler hadi…
Kaç lira alıyorlar? Ne yaparlar? Bunların kimileri sözüm ona sözleşme dönemi devletin verdiğinden daha aza imza atarlar? Eğitim düzeyleri, uzmanlıkları nedir, neyin nesi kimin fesidirler?
Kimileri de üç-beş sene sonra kafadan meclise vekilliğe… Ne kadar iyi ya!
Tanrı demokrasimizi bu sözde demokratlardan, muhafazakâr demokratlardan sözde bilmem necilerse onlardan korusun!
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi