100 yıllık tarihimizin en acı ekonomik buhranlarından birini yaşıyoruz.
100 yıllık tarihimizin en acı ekonomik buhranlarından birini yaşıyoruz.
20 yıldır ülkeyi yöneten Ak Parti iktidarı ve destekçileri inat ve ısrarla mevcut tabloyu inkâr ediyor, durumun küresel bir kriz olduğunu savunarak sorumluluk almıyor. Lakin bu söylemlerin değiştirmediği bir gerçekle karşı karşıyayız.
“Artık beslenme ve barınma gibi en temel, en insani ihtiyaçların kaygısını yaşıyoruz”
Ancak birileri hala ülkenin ya da şehrin yüzde 5’lik kısmını nirengi alarak “Mekanlar dolu, AVM’ler dolu, caddelerde araçlar fink atıyor” gibi absürt absürt örneklerle yaşadığımız gerçekliğin bir halüsinasyon olduğuna inandırmaya çalışıyor.
Geçiniz kardeşim, geçiniz… Bu ülke insanı sizin yok saydığınız gerçeklerle her gün acı şekilde yüzleşiyor.
600 Gr Peynir 100 TL, Yumurtanın adedi neredeyse 2 TL olmuş, akşam yemeğinin yanında içilebilen 2,5 litrelik bir içecek dahi 25 TL’ye gelmiş.
Ekmek görünen o ki 5 TL’yi bulacak, bakliyatın, et, süt ve sebzenin etiketleri ortada.
Yani herhangi bir savaş, felaket durumunda bile öngörülen ve yaşanılan durumdan daha vahim, daha sıkıntılı bir haldeyiz. Açlıkla sınandığımız günlerdeyiz.
Hal böyleyken yazının başlığına bakıp “Belediyeler Ne Yapabilir?” Diye neden sorduğuma gelecek olursanız, hemen açıklayım.
Ben yerel yönetimlerden artık herhangi bir yatırım, hizmet beklemiyorum.
Yerel yönetimlerin bundan 2,3 sene önce vaat ettiği, söz verdiği yatırımları hayata geçirip, geçirmemesi ile ilgili en ufak bir beklentim, hevesim yok.
Niye biliyor musunuz? İsteseler de yapamazlar.
Nasıl yapsınlar?
Sadece ulaşımı düşünsek bile içinden çıkılamaz bir tablo var.
Yakıt fiyatı 1 sene önceki bütçeye göre tam 5 katına çıkmış. Yedek parçası, bakım maliyeti,
Personel maaşı 1 sene önceki bütçeye göre 3’e katlanmış.
Ama bütçeniz aynı!
Kuruma aldığınız kâğıttan tutun, yemekhanede çıkan yemeğe kadar her şey fırlamış…
Farzı misal tonu 2000 TL olan asfaltın tonu 10000 TL’ye çıkmış.
Sadece hizmet binası değil, tüm donatılarda mecburen kullanılan elektrik yüzde 300, doğalgaz yüzde 400 zamlanmış.
Temizlik işçisinin elindeki süpürge bile 6 kat pahalanmış durumda.
Ne yapabilirsiniz?
Şimdi Temmuz ayında geleceği konuşulan asgari ücret zammı ile birlikte yeniden düşünün isterim.
Herhangi bir belediye aynı bütçe hesabı ile ek destek almadan personel maaşını ödeyerek, ulaşımı aksatmayarak, temizlik, asfalt ve diğer rutin hizmetleri sorun çıkmadan nasıl yönetecek?
O yüzden bizim cebimiz kadar yerel yönetimlerinin cebine, bütçesine de ateş düşmüş durumda. Özelikle Büyükşehir gibi her şey ile sorumlu olan kurumların durumu çok daha vahim bir elde.
Bu şartlar altında benim belediyelerden asli hizmetlerin dışında bir beklentim yok.
İlla bir yatırım, ekstra bir hizmet yapılabilecek ise de tek beklentim daha fazla aş evi.
Daha fazla gıda yardımı, daha fazla dayanışma organizasyonu olur.
Üstelik sadece belediyeler değil hizmet ve yatırım adına sorumlu olan tüm devlet kurumları için aynı şartların geçerli olduğunun altını çizmek isterim.
Bu sebeple 3 sene önce pandemi ile başlayan ve şimdi ekonomik felaketle devam eden ülke tarihinin en büyük sınavında elma ile armutu karıştırmayalım.
Yapılmayanı eleştirirken yanına neden yapılmadığını ve buna neyin, kimlerin sebep olduğunu da iliştirmeyi lütfen unutmayalım olur mu?