Prof. Dr. Turan Akman Erkılıç

Basın, orman yangını, eğitim ve kardeşlik…

Kuşkusuz gazete yazılarının konularının güncel olması beklenen ve tercih edilen bir durumdur.

7 Ağustos 2021 09:32
A
a
Sütiş Eskişehir
Kuşkusuz gazete yazılarının konularının güncel olması beklenen ve tercih edilen bir durumdur. Bununla birlikte konuların işlenmesinde temel ilkelerin akıl, bilim ve demokrasi ölçütlerine uygunluğu ve nesnelliği bir gerekliliktir. Türk basınında son yıllarda politik olarak uçlara savrulmuş ve diğerini kesinlikle yanlış hatta düşman gören anlayışlar baskın. Bir tartışmaya akademi ve basının dünyasının fanatiği gibi katılımını hiç mi hiç doğru bulmayanlardanım. Peki ne demek istiyorum?
 
Ulusal ve yerel basının uçlara savrulması iyiye alamet değildir
Basın; Cumhuriyet döneminde de öncesinde de hep tartışma konusu olmuştur. Kuşkusuz basın işlevleri bakımından tüm toplumsal kurumların ilgi odağındadır. Özellikle demokrasiye geçiş ve demokratik bilincin görece gelişimi ile birlikte basının; 1950’lerden sonra daha da değiştiği ve işlevinin de çok yönlü geliştiği ve değişime uğradığı bir gerçek. Tek devlet radyo ve televizyonundan çok kanallı televizyonlara oradan herkesin adeta bir kanal olduğu çok yönlü ve boyutlu sosyal medyaya uzanan akıl almaz bir büyük değişim…
Ancak bununla birlikte iktidar orijinli basın tekellerinin oluşturulması son derece önemli bir farklılaşmadır. Buna karşılık muhalif grupların da tek yanlı bir içeriğe evrildikleri bir gerçek. Örneğin eskilerin Milliyet ve Hürriyet gibi ana akım gazeteleri ile ATV, CNN Türk ve NTV gibi ana akım televizyonları artık yoktur. Bunun yerine uçlara savrulmuşların yanında cılız, yer yer ortada, utangaç duran kurumlar peydahlanmıştır.
Genel olarak bakıldığında basının durumu şöyledir:
* Basın doğrudan iktidara bağlı olanlar ve muhalifler biçiminde ikiye, bir de bunlara ortadaki cılızlar dersek iki buçuk kümeye ayrılmışlardır. Özal’ın dediği gibi iki buçuk parti değil ama iki buçuk medya oluşmuştur. Bu durum iyiye alamet değildir.
* Demokrasilerde basın dördüncü kuvvettir. Akıl, bilim ve demokrasi için ana akım bağımsız medya kurumlarının oluşması bir zorunluluktur.
Peki bayram değil seyran değil buraya nereden geldik derseniz?
Güncel olan orman yangınları ve yangının yönetiminde medyanın rolü meselesi bizi buralara taşıdı diyelim.
 
Yangınlar, medya ve eğitilmiş halk
Bir haftadır orman yangınlarını konuşuyoruz.
Öncelikle bazı saptamalara yer vermeliyim. Ülkemiz dört farklı iklimin görüldüğü; ender, farklı doğa olanaklarının var olduğu güzel bir ülkeydi. Ülkeydi diyoruz çünkü iklim değişimlerinin sonucu giderek iki iklimli bir coğrafyaya dönüşmektedir. Son iki-üç yıldır bunun örneklerini yaşamaktayız.
Orman yangınlarına gelince, yangınların çıkışında iki temel olasılık üzerinde durulmaktadır.
Şimdilik resmî olarak doğrulanmamakla birlikte terör bağlantılı sabotaj, olasılıklardan biri…
Bir diğer olasılık iklim değişikliği nedeniyle veya bireysel hatalarımızdan ötürü çıkmış olabileceğidir. Bu noktada kuşkusuz şimdilik bu hipotezler henüz kanıtlanamadığından ötürü bir yorum yapılması bizce doğru değildir.
 
Ancak medya ve yürütme boyutundaki işleyiş ya da politikalara yönelik durumu özetlemek ve yorumlamak bir gerekliliktir.
Öncelikle rahmetli Demirel’in veciz sözünü anımsayalım. “İktidar her rejimde vardır. İktidar ve muhalefet birlikte ancak demokrasilerde vardır.” Rahmetlinin sevenleri ve sevmeyenleri olmakla birlikte tarihe mal olmuş sözlerinden öğrenilecek, ders alınacak çok şey olduğu açık. Kimi politika ve uygulamalarını sevsek de sevmesek de veciz sözleri altın değerindedir. Ondan ve deneyimlerinden öğreneceklerimizden biri de son dönemde çok sıkı bir biçimde cumhuriyetçi olması ve demokrasiyi savunmasıdır.
Bugün o deneyimden öğrendiklerimizden biri; yürütme ve yasamanın herkesi kucaklama gerekliliğidir.
* Tarih göstermektedir ki farklı ad ve nedenlerle tüm halkı kucaklamayan politikalar ülkeyi ve toplumu kaosa sürüklemişlerdir veya sürüklemektedirler.
* Yangın ormanlarda dağları, köyleri, kasabaları ve hatta büyük kentleri tehdit ederken bile hala ulusal birliktelik sorunu yaşanıyor olması gerçekten üzücüdür.
* Toplumu kutuplaştırarak yönetmek bugün için sizce ya da bizce doğru bulunabilir. Ancak unutmamak gerekir ki bu yolun pek iyiye gitmediği açıktır. Halbuki 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz örnekleri bizler için nice derslerle doludur. Tarih; demokrasinin, çatışmaların uzlaşmayla çözüldüğü yönetim biçimi olduğunu öğretmektedir. Monarşist ve oligarşik tavırlar ülkeleri olumsuz sonuçlara götürmektedir.
* Ülke yanmaktadır. Ciğerlerimiz yanmaktadır. Yurttaş evini barkını yitirmiş; gözler yaşlı yürekler keder doludur. ‘Yurttaş can hayında siyasetçi oy derdinde’ misali siyasetçiler kamuoyu oluşturma peşindedir sanki… Nitekim yangın mahallerinde kimi siyasetçiler ile A Haber ve TRT muhabirlerinin tepki görmesi siyasetçi ve basının halk nezdinde çok büyük itibar yitirdiğini göstermektedir.
* Olayları siyasetçilerin dışında alabildiğince objektif sorgulayan ve aktaran basın ile çok yönlü araştıran ve yorumlayan akademiye ihtiyaç olduğu çok açık bir biçimde görülmektedir.
 
Orman yangını üzerine çıkardığımız derslerden birkaçı…
* Evren bir iklim değişimi ve krizi ile karşı karşıyadır. Artık dünya dünkü dünya değildir hele hele on yıl önceki dünya hiç mi hiç değildir. Bu sorun bırakın yerel yönetimleri tek başına ulusal bir devleti de aşan sorun gibi görünmektedir.
* Yangına hazır bulunuşluk düzeyimiz son derece zayıftır. Türkiye ne yazık ki idari kararları, ekipman ve çalışanları ile kurumsal olarak bu çapta bir orman yangınına hazırlıksız yakalanmıştır. Büyükşehir belediyeleri, kimi kamu kurumları ile emniyet teşkilatının ekipmanları ancak karadan sınırlı müdahaleye olanak bulmaktadır. Yurttaşlar acil afet durumlarında ne yapacakları konusunda eğitimli değildirler.
* Doğal afetlerde bile birleşemiyorsak ne zaman birleşeceğiz? Ne yazık ki bir haftadır olan bitene bakıldığında Meclis’in toplantıya çağrılmadığı ve partiler ile sivil toplum örgütlerinde birlikteliğin oluşturulamadığı açıktır. Meclis nerede? Ülke bir haftadır yanıyor ancak Meclis tatilde. Bu durum bir başka eleştiri konusu olarak gündemdedir.
* Halk nesnel haber ve yorum istiyor! Medyada yanlı haber ve yorumlara yönelik tepki bulunmaktadır. Basına ilişkin bu olumsuz tavır son on yılın medyada tekelci, yanlı bir organizasyon oluşturulmasının sonucudur. Yurttaş farklı çizgilerde de olsa nesnel haberler ve farklı yorumlar beklemektedir.
* Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir. Yerel yönetim-merkezi yönetim ilişkileri ne yazık ki kavgacı ve kaotiktir. Belediyeler hangi partili başkan tarafından yönetilirse yönetilsin hepimiz adına görev yapan birer kamu kuruluşlarıdır. Merkezi hükümet veya yürütme organının ayrımcılık yapma hakkı yoktur.
Tüm zorluklar ve olumsuzluklara rağmen bu toprağın insanlarının birlik ve dayanışma duygusunun çok yüksek olduğu bir kez daha görülmüştür. Her yaşam biçiminden, her etnik kökenden inançtan milyonlarca yurttaşın gözlerinin nemli, yüreğinin buruk olması; bu gerçeği bir daha yeniden kanıtlamaktadır.
 
Ne güzel demişti büyük ozan:
“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine
Bu hasret bizim…”
 
Bu duygularla bir arada yaşamanın yolu; aklı, bilimi temel almamız ve demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla işletmemize bağlıdır.
Bu amaçla eğitimden siyaset ve ekonomiye oradan hukuka tüm kurumlarımızın amaç, yapı ve işleyiş açısından yeniden yapılanmaya tabi tutulması bir zorunluluktur.
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi