Covid 19 yayılalı beri aşıyla yatıyor aşıyla kalkıyoruz. Kuşkusuz çok ama çok önemli. İnsanlık bir illet ile ölesiye mücadele ediyor
Covid 19 yayılalı beri aşıyla yatıyor aşıyla kalkıyoruz. Kuşkusuz çok ama çok önemli. İnsanlık bir illet ile ölesiye mücadele ediyor. Aşı ile ilgili iletilen haberler hem umut hem de kuşkulu bir bekleyişe neden oluyor. Kuşkulu bekleyiş geç kalış ve başarısızlıkla ilgili. Umut bir an evvel tüm topluma nefes aldıracağı görüşü…
Aşı ile ilgili olarak bizi son günlerde en çok bulundu bulunmadı konusundan çok profesör Uğur Şahin ile Özlem Türeci tarafından önemli bir başarıya imza atılmış olmasıydı. Kuşkusuz bu toprakların bir yurttaşı olarak bizler bir anda hepimiz onurlandık. Bu bir kültürel ezilmişliğin de dışa vurumu değil midir? Oldum olası hep bizim toprakların çocukların başarısında gözlerimizin nemlenmesidir. Bir hoş oluruz. Umut, övünç, birlik, dayanışma… Hele hele bu çocukların garip, yoksul Anadolu’nun bir örneği olmaları benim hep övünç duymama neden olmuştur…
Hep aklıma garip okuyup da bir baltaya sap olacaklar gelir; umut çağrışır yüreğimde…
Ellili ve altmışlı yıllarda kabına adım adım sığmayan Anadolu gelir aklıma… Toprak yeterince sürülememekte; sulanamamakta nüfus artmakta ama başlar dik gözler ışıl ışıl yürek ter temiz…
Ülke henüz görece yoksul, eğitim ne yazık ki yetersiz… Önce büyük kentlere bir parça göç! Özellikle Doğu, Güney Doğu ve Karadeniz’den yer yer Orta Anadolu’dan büyük kent eteklerine…
Ancak Avrupa’dan da haber var!
Altmışlı yıllar adım adım Avrupa’ya işçi göçü…
* * *
Aşı haberiyle birlikte gözler Uğur Şahin, Özlem Türeci ikilisine yöneldi. Özellikle de Uğur Şahin’e…
Uğur Şahin ailesiyle dikkati çekti.
İşin özü Anadolu’dan Fransa, Almanya başta olmak üzere göç eden ailelerin çocuklarından az da olsa kimi başarıların çıkmış olması bizleri hep mutlu etmiştir. Bizimkiler, üsttekiler alttakiler mücadelesinin ezilenleri olsa da zaman zaman öne çıkışları bizleri hep ama hep bir tatlı hüzne gark etmiştir.
Yoksulların başarması bizlerin yaşama umududur…
Alttakilerin okuması, iş bulması, iş edinmesi bizlerin bir tatlı övünç duymamıza neden olmuştur…
Garip iş yapsa, küçük bir yer edinse, bir yere seçilse gururlanırız…
Uğur Şahin’in de yaşam öyküsünü okuyunca aynı duyguları ben de yaşadım.
O yıllarda az buçuk okuma yazma bilenlerimizi gönderdiğimiz Avrupa’da sonraki kuşaklardan nice başarı örnekleri çıkardık hep tanık olduk.
Ezildiler, hor görüldüler ancak direndiler…
Almanya acı vatan dediler. Bugün oralarda siyasetten sanayiye, üniversiteden mühendisliğe kadar her alanda oluşları büyük bir toplumsal değişim örneği ile umutturlar…
* * *
Aşı haberiyle bir başka soru da Uğur Şahin ve Özlem Türeci nereliler?
Kuşkusuz bizim kültürde nereli olmak önemli bir soru. İstanbul parsel parsel Türkiye…
Nereli olurlarsa olsunlar bence. Bence biz; oralı buralı olmak ön yargısından kurtulup bu toprakların çocuğu olmayı başarmalıyız. Biz Türkiye’yiz demek çok daha güzel…
* * *
Peki olaydan çıkan dersler neler?
* Öncelikle bizim çocuklara olanak verirsek, başaramayacağımız iş yoktur özgüveni…
* Bizim siyasetten eğitime hukuka oradan ekonomiye gerçekçi reform gereksinimi…
* Salt siyaset konuşma hastalığından kurtulma zorunluluğu…
* İşe gitmeyip gidiyormuş gibi yapma ahlaksızlığından kurtulmamız…
* Çalışınca demek ki ne oluyormuş başarıyormuşuz inancı…
* Bizimkilere de olanak verince yapabiliyorlar sevinci ve ulusal kıvançla bütünleşme heyecanı…
* Eğitim şartın tokat gibi bizi güzelce fena halde çarpması…
Peki neler yapmalıyız?
* Öncelikle tembellikten kurtulmalıyız. İşte, evde, çarşıda pazarda sorun çözme odaklı olmalıyız.
* Siyaset, din ve benzeri konuları nerede ne zaman nasıl konuşmamız gerektiğini iyi ama çok iyi öğrenmeliyiz.
* Öncelikle kamu yönetiminde şu bizimkiler sizinkiler ayrımcılığı ve kayırmacılığından kurtulmamız şart olmuştur. Bu hastalık toplumu için için yemekte ve bitirmektedir. Siyasete, hukuka ve adalete güvenin hızla düşmesinin temel nedenlerinden biri bu…
* Eğitimi A’dan Z’ye amaç, içerik, öğretme süreçleri, ölçmesi ve yönetimiyle gözden geçirmeliyiz…
* Okulları kendini yöneten demokratik disiplinli bir anlayışla yeniden yapılandırmalıyız…
* Eğitimde kademeler arası geçişte sosyoekonomik alt gelir gruplarını destekleyici yeni bir model programlamalıyız…
* Ne pahasına olursa olsun özerk, üretken ve demokratik üniversite inşa etmeliyiz…
* Nüfusumuzu kontrol altına almalıyız…
* Gelişme sürecindeki ülkelerin iki temel kaynağı, yeraltı yerüstü kaynaklarımızı sahiplenmeliyiz…
* Ulusal tarım ve hayvancılık politikası ihdas etmeliyiz…
* Kaynaklarımızı artık emperyalizme peşkeş çekmeye dönüşen özelleştirme politikalarına son verilmeli ulusal ulaşım, maden ve enerji politikalarına geçiş yapılmalıdır.
Kim ne derse desin işin özü ülke yurt ve insanlık sevgimiz çoğalmalı!
Bağımsızlık, akılcılık, laiklik, demokratiklik, pragmatizm, verimlilik ve bilimsellik temel ilkelerimiz olmalı
Cahit Sıtkı Tarancı ne güzel demiş!
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Sağlıkla, dostlukla ve sevgiyle bir başka yazıda görüşmek umuduyla…