Anadolu Üniversitesi eski rektörlerinden Profesör Akar Öcal’ı geçen yıl 20 Haziran’da yitirdik
Anadolu Üniversitesi eski rektörlerinden Profesör Akar Öcal’ı geçen yıl 20 Haziran’da yitirdik. Mümtaz kişiliği, özveriyle donanmış mesleki anlayışı, hukukun egemenliğini bütün gücüyle savunan kişiliği ile rahmetli Akar Hoca’nın benim üzerindeki etkisi çok büyük. Benim açımdan da uzattığı o güzelim yardımsever eli, kararlı desteği ve merhamet dolu yüreği ile unutulmazdır.
Kısaca Akar Hoca’mızın yaşam öyküsüne bakarsak şu noktalar öne çıkmakta:
Akar Hoca 23 Temmuz 1938 yılında Samsun’da dünyaya gelmiş. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1959 yılında bitirmiş. Aynı yılın kasım ayında Eskişehir İktisadi Ticari İlimler Akademisinde asistan olarak göreve başlamış. Daha sonra 1963 yılında doktor, 1966 yılında “Ticaret Hukuku” alanında “akademi doçenti” olmuş. 1972 yılında Ticaret Hukuku Profesörü olan Prof. Dr. Öcal, Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi de dâhil olmak üzere bu alanda 46 yıl emek ve hizmet vererek birçok eser kaleme almış.
YÖK’le birlikte Türkiye’de yeniden yapılandırılan yükseköğretimle birlikte yeniden oluşturulan Anadolu Üniversitesinin 1982 yılından itibaren akademik insan kaynaklarının yönetimi sorumluluğunu yükümlenmiş, rektör yardımcılığı görevini sürdürmüş. Ardından 4 Ocak 1994 ve 22 Aralık 1997 yılları arasında Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü yapmış…
Anadolu Üniversitesine ilk geldiğimde bire bir, yüz yüze ilk konuştuğum yöneticiydi Akar Öcal Hocam. Daha acemi bir öğretmen, üç beş günde bir tıraş olan gencecik, biraz da saf halimle benim için Akar Hoca bir dik duruş, nezaketle güçlendirmiş bir kişilikti. Akar Hoca’ya daha 1984 yılının soğuk bir ekim günü ilk görüşümde güven veren anlayışı ile ilk çırpıda içtenlikli çok değer vermiş ve kanım ısınmıştı. Yapabileceklerinin sözünü veren, yapamayacaklarını da arada ifade eden bu tok sesli yardımsever, iş yapar kişilik meslek yaşamın boyunca bana hep ama hep örneklik oluşturmuştur.
Akar Hoca’nın yöneticilik yaptığı yılların bir kısmı ülkenin askeri yönetimle yönetildiği yıllardır. Yetmişli yıllarda oluşan sosyal ve politik kargaşa giderek arttığı; can güvenliği ve öğrenim özgürlüğünün çok büyük darbe yediği dönemdir bu dönemler. Akademik dünyamız YÖK’ün öncesi ve sonrasıyla deyim yerindeyse karpuz gibi ikiye bölünmüştü.
YÖK sonrası gruplaşma çok basitti. YÖK’e karşı olanlar ve YÖK’ü savunanlar…
YÖK’e karşı olanların eksik doğru söyledikleriyle öyle pek kazanım elde edemedikleri gün gibi ortadaydı. Bu grubun teorik olarak ifade ettikleri ideal, birer doğru olabilirdi. Ancak elde ettiklerinin, yaptıklarının pek de öyle sorun çözücü olmadığı bugün daha açık daha belirgin.
YÖK’ü savunanlar ise koltuk ve pay kapmaya uğraşanlardı. İçlerinde kuşkusuz son derece aklıselim olanları vardı. Ülke çok zor dönem yaşamıştı. Temel insan hakkı olan yaşama özgürlüğü hiçe sayılmış, öğrenim özgürlüğü ve can güvenliği tümüyle yitirilmişti. Eninde sonunda deyim yerindeyse “bizim çocuklar” başarmıştı. Bir şekilde toplumu toparlamak, kin ve nefret tohumları yeşermeden barış ve sevgiyi yeşertmek gerekliydi.
Bu konudaki tartışmanın bu yazının konusu olmadığını belirterek devam edelim. Yukarıdaki iki grubun dışında bir başka sentezci uzlaşmacı ve akılcı grup vardı ki sormayın. Bu noktada o dönem YÖK ve sıkıyönetim komutanlığı ile ilişkileri son derece dengeli tutarak başarılı olan birkaç örnekten biri Eskişehir Akademi sonrasında Anadolu Üniversitesiydi. Yılmaz Büyükerşen’in önderliğinde Akar Öcal ve nice isimsiz akademik, idari personel, emekçi işçilerle birlikte kamusal sorumluluk bilinciyle güçlü nitelikli üniversiteyi kurmak ve geliştirmek için çalıştıklarına şahit olunmuştur. Tarih Yılmaz ve Akar Hoca ile arkadaşlarını haklı çıkarmıştır.
Bizim kuşak, o dönemin her gününe bire bir şahit olmuş bir kuşaktır. Bizim kuşak, 12 Eylül öncesi ve sonrası Türk yükseköğretimini tüm yönleriyle yaşamıştır. Bu deneyime dayanarak Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen ve Akar Öcal ikilisinin Eskişehir’de yükseköğretimi en az zararla üstelikte nice kazanımlarla ileriye taşıdıkları bir gerçekliktir. Akar Hoca’nın bilgisayar gibi çalışan bilinci ile nice başka üniversitelerin işine son verdiği genç, dinamik, sahipsiz doktoralı öğretim elemanına sahip çıkarak Anadolu Üniversitesini 1990’lara taşıdığına bu kalemin sahibi şahittir.
* Akar Hocam nitelikli bir bürokratik yöneticiydi. Her işi belgeli, hukukuna uygun yapmayı bilendi. Bürokratik derken “Bugün git, yarın gel.” diyen değildi. Yazıdan önce telefonla işle ilgili birimi bilgilendirirdi ve takip ederdi.
* Üniversiteyi olağanüstü dönem ve sonrasında farklı çizgi ve kültürden insanları hukukun üstünlüğünü temel alarak yönetmek ancak ona yakışmıştı.
* Kurumda sendikal örgütlenmeyi savunur, akılcı olmayan isteklere kısaca “hayır” demesini bilirdi.
* Tüm iş ve yönetim süreçlerinin hukuka uygun olmasını bilir ve öğretirdi. Kendini en çok “hukukçu rektör” olarak betimlerdi.
* Akar Hocam bir baba kadar şefkatli, kibar ve bir o kadar usulüne uygun uyarıcıydı.
Peki “Akar Hoca’dan ne öğrendin?” diye sorarsanız, bakın neler!
* Ast ve üstlerle ilişkilerde uygun bir dille seviyeli ilişki geliştirmeliyiz.
* Şimdikiler pek bilincinde değiller ama kamu görevi ağır sorumluluk yüklediğini bilmeliyiz.
* Ast, üst, öğrenci ve diğerleriyle ilişkilerde etkileşimde bulunduklarınıza ırk, dil, din, inanç, etnik köken ayrımı yapmak suçtur; hepsine eşit uzaklıkta olacaksınız.
* Hukukun üstünlüğü vazgeçilmezdir. Özerk üniversite, yükseköğretimin olmazsa olmazıdır.
* Sendikal haklara saygılı olacaksın ancak akıllı ve işlevsel sendikacıların yetişmesine katkıda bulunacaksın.
* Üniversite elemanı aktif siyaset yapma yeri değildir. Üniversite akademik değer ve bilimsel bilgi üretme ve paylaşma yeridir.
* Farklı görüş ve yaklaşımların üniversitede ifade edilmesini savunmak ve yerine getirmek başka; kurumu ve işleyişini “politize etmek” başkadır.
Aslında Akar Öcal Hoca için ne desek ne söylesek ne yazsak azdır.
Benim gibi nice Anadolu gencini sahiplenmiş, el uzatmış centilmenlik abidesi Akar Hoca’mı bir ölüm yıl dönümünde daha rahmet, saygı ve özlemle anıyorum.
Mekânın cennet olsun değerli hocam. Yattığın yerde incinmeyesin.
Rahat uyu hocam! Değerbilirliğini bilen nice kardeşlerinin yüreğindesin.