Evet, ortada ciddi bir
Kalabak krizi var.
Bununla beraber oluşan kamu zararı var.
Halkın hem sağlık, hem susuzluk mağduriyeti ortada.
Bu krizi yaratanlara karşı ve krizin çözümü için eleştiride bulunanlar sonuna kadar haklılar.
Ancak sırf politik saiklerle hareket edip belediye başkanını yıpratmak adına ortalık yerde ‘siyah araç’ dolaştırıp Kalabak Su’nun itibarına gölge düşürme gafletine girenler yanlış yaptılar.
Bunun adına yalnız ve yalnız ‘ucuz siyaset’ denir.
Öte yandan, o aracın başına Yılmaz Büyükerşen’in gitmesine ve aracı görmeyenin de görmesine kim vesile olduysa, onun da yanlış yaptığını vurgulamak istiyorum.
*
‘Siyah araç’ olayından sonra bir de nur topu gibi bir
‘tanker’ tartışmamız oldu.
Neymiş efendim?
Büyükşehir Belediyesi vatandaşlara su tankeriyle su dağıtıyormuş ve bu durum Eskişehir’e yakışmıyormuş; dahası, söz konusu tankerle su taşınması sağlıksızmış.
Ama gerçek bu değil ki.
Gerçek şu: O tanker, Odunpazarı Belediyesine ait. Belediye, Burhan Sakallı döneminden bu yana söz konusu tankerle belediye birimlerinin su ihtiyacını karşılıyor. Kalabak dolum tesisine gidiyor, su alıyor ve dağıtıyor.
Bir kere, İl Sağlık Müdürlüğü, gerekli kontrolleri yaparak aynı tankere dağıtım izni vermiş.
Bununla beraber Odunpazarı Belediyesi ile ESKİ protokol imzalamış ve söz konusu tanker, ESKİ’nin sorumluluğu ve belli periyotlarda yapılan numune kontrolüyle sağlıklı bir biçimde birimlerine su dağıtıyor.
Peki, “suyun sağlıksız dağıtılması konusu nereden çıkarıldı” diye soracak olursanız, onu da anlatayım.
Söz konusu tankerin dış cephe giydirmesi eskimiş, hepsi bu.
Çok komik değil mi?
Hiçbir bilimsel gerçekliği yok.
Ve bu mantığa göre, cillop gibi bir giydirme, kontrolleri yapılmayan ve halk sağlığını tehdit edercesine su dağıtan bir tankeri aklamaya yeter!
Ah, bir dakika!
Bu ucuz siyaseti yapanların fikirdaş olduğu belediyeler yoksa böyle mi yapıyor; daya makyajı, gerisini koyuver gitsin!
Her neyse…
Algı yönetimi yapayım derken Kalabak krizinin aslının astarının konuşulmamasına da katkı sağlayan ucuz siyaset erbaplarına müjdem var: Belediye, tankerin elbisesini yenileyecekmiş, hatta frak giydirecekmiş!
Ali Acar ve parti politikaları
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Mahir Ünal'ın çağrısıyla sosyal medyada başlatılan 'Yeşil Küre' hesap kampanyası Haziran ortalarında sona erdirildi.
Ünal, konuya ilişkin yaptığı açıklamada Yeşil Küre uygulamasının her ne kadar 40 günlük başarılı bir çalışma olduğunu söylese de, söz konusu uygulamanın sürekli hale getirilmemesi akıllarda soru işareti yarattı.
Mahir Ünal 17 Haziran’da Yeşil Küre uygulamasının sonlandırıldığını duyurmuştu
*
O soru şuydu:
Bazı Yeşil Küre sahibi hesap kullanıcıları küfür, tehdit, hakaret ettiği için mi uygulamaya son verildi?
*
Bu noktada en görünür olanları sıralamak gerekirse…
- Gazeteci Nevşin Mengü
- CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu
- Oyuncu Berna Laçin
- Avukat Feyza Altun
- Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş
Yukarıda sıralı olan isimlerin bazıları Yeşil Küre sahibi olanlar tarafından ölümle, bazıları ise tecavüzle tehdit edilmişlerdi ve hepsine cinsiyetçi hareketlerde bulunulmuştu. (Kaynak: cumhuriyet.com.tr - https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/yesil-top-sona-erdirildi-1745602)
*
Ali Acar’ın profilinde hala Yeşil Küre var. Zihni Çalışkan ile Hakan Çizmelioğlu sosyal medya hesaplarındaki Yeşil Küreyi Mahir Ünal’la beraber kaldırmışlardı
AK Partili Mahir Ünal Yeşil Küre uygulamasına son verdiklerini duyurunca, neredeyse herkes sosyal medya hesabından Yeşil Küre’yi kaldırdı.
Eskişehir’de de neredeyse herkes kaldırdı.
Birkaç isim hariç!
Bu isimlerden bir tanesi AK Parti Odunpazarı İlçe Başkanı
Ali Acar.
Niçin kaldırmadı bilemiyorum.
Ya da kendisinin haberi yok da, danışmanı mı kaldırmadı onu da bilmiyorum.
Bildiğim şu:
Ali Acar, hızlı refleks veremiyor, parti politikalarını geriden takip ediyor, tıpkı ‘Yeşil Küre’ uygulamasında olduğu gibi.
NOT: AK Parti Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcılığı görevine atanan ve bir ayın ardından istifa eden Şamil Tayyar da ‘Yeşil Küre’ simgesine dair eleştirilerini dile getirerek AK Partili hesapların bu işaretten kurtulması gerektiğini belirtmişti.
Gaye Hoca diyor ki
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.
Gaye Usluer, 14 Eylül günü kişisel twitter hesabı üzerinden şöyle bir paylaşım yapmıştı: “Bugünkü hasta sayısı Türkiye’de 1716. İzmir’de 530. Kalan 1186 ise, iyi de bu ‘kalan’ hangi illere bölüştürülecek?”
Yani, tek bir ilde günlük 530 vaka çıkmışken, Ankara’ya Çin’in Vuhan’ı denirken, İzmir dışında geriye kalan 80 vilayetten yalnız ve yalnız 1186 vaka mı geldi?
Kısacası Gaye Hoca diyor ki:
Vaka sayılarında bir yanlışlık var!