Prof. Dr. Turan Akman Erkılıç

Üç soru üç yanıt…

Bugün, son günlerde ülkemizde şöyle ya da böyle eğitim üzerine tartışılan konuları masaya yatıralım dedik.  Bu işi soru yanıt biçimde yapmak üzere yola koyulduk…

21 Ekim 2023 09:04
A
a
Sütiş Eskişehir
Sevgili Okurlar,
Bugün, son günlerde ülkemizde şöyle ya da böyle eğitim üzerine tartışılan konuları masaya yatıralım dedik.  Bu işi soru yanıt biçimde yapmak üzere yola koyulduk…

Soru 1: Öğretmenlerin önlük giymesi gerekli midir?  Önlük konusunda görüşünüz nedir?
Yanıt 1: Öncelikle şunu söylemem gerekir ki önlük meselesi hiç de mesele olmayan bir meseledir.  Bu ifade aslında İstanbul 2019 yerel seçimlerindeki “hiçbir şey olmadıysa bile bir şey olmuş demektir” meşhur ifadesindeki gibi oldu. Aslında önlük meselesi gibi bir meselenin olmamasını vurgulamaya çalıştım.  Genel olarak doktorlara özgü görülen beyaz önlüğün, özellikle sağlık çalışanları açısından “kutsallık ve önemsenme” bağlamları olduğu toplumsal bir gerçek. Bununla birlikte özellikle dershane ve özel okullarda öğretmenlerin yaygın bir biçimde beyaz önlük giydikleri de bilinmektedir.  Bakanlığın bu konuda ısrarcı olması hatta zorunlu kılması bir bakıma dayatmadır. Evet, aslında Türkiye'de özellikle son yıllarda öğretmenler giyinişleri ve davranışları açısından toplumda, özellikle de eski kuşak öğretmenler tarafından pek de iyi görülmemektedirler.  Bizler de okulları ziyaret ettiğimizde öğretmenlerin ve diğer çalışanların giyinmeye pek önem vermediklerini ve örnek bir giyiniş içinde olmadıklarını söylesek pek de yanlış olmayacaktır.  Bununla birlikte öğretmenlerimize önlüğün zorunlu tutulması pek de sağlıklı bir anlayış olmadığını söylemek mümkün.  Ancak öğretmenlerin giyimlerine kendi öznel bakışları ve tercihleri içinde özen göstermeleri de gerekliliktir.  Yaygın ifade ile önlük yerine “özlük sorunları ve çözümleri” üzerinde durulmasının daha doğru olacağı açıktır. Ancak ekonomik krizin “psikolojik” değil “sosyal ve ekonomik” bir gerçeklik olması nedeniyle mevcut yönetimin özlük sorunları konusunda yeterli ve gerekli bir atılım yapamayacağını göstermesi ve bir anlamda sorunların önlükle örtülmesi gibi bir sonuç doğurduğunu söylemek pek de yanlış değildir. Eğitimin onca çözülmesi gereken sorunu varken önlük ve önlük karşıtlığı üzerine bir kamuoyu oluşturulmuş olması bakanlığın bir bakıma çok da istediği durum gibi görünmektedir.

Soru 2: Okullarda sınıfta kalma ve ölçme değerlendirme konusunda alınan yeni kararlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Yanıt 2: Tüm okullarda sınıfta kalma, bütünleme ve devamsızlığın dikkate alınması ile açık öğretime geçişle ilgili alınan kararların önemli ölçüde doğru olduğunu vurgulamak gerekir. Nitekim derslerde başarısız olan öğrencilerin veli isteği üzerine bir üst sınıfa geçiriliyor olmasının ve devamsızlığın dikkate alınmamasının, zaten yapısal olarak çokça sorunları bulunan eğitimi daha kötü noktalara sürüklediği bir gerçeklik.  Bu durumda alınan kararların en azından şimdilik göreceli doğru kararlar olduğunu söylemek mümkün. Ancak yapılması gereken yapısal reformları öteleyen, sorunların üzerine bir şal örtmek gibi bir amaçla yapılmışsa, bu kararın iyi sonuçlar getirmesi kuşkuludur.  Çünkü eğitim kasıtlı ve istendik olarak “iyi, doğru ve güzel” davranışların yani istenilen davranışların oluşturulmasını amaçlar.  Çeyrek yüzyıla yaklaşan aynı hükümet dönemi eğitim politikalarından çağdaş, üretici, ahlak, demokrasi ve aklı temel alan yapısal reformlara pek tanık olunmamıştır.  Bu nedenle yapılan düzenlemeler iyi bir başlangıç gibi görünse de sonuç olarak uygulamaların çok iyi olabileceğine ilişkin umut son derece zayıftır.  Özetlersek milli eğitimin sorunu Türkiye'de öncelikli olarak doğru politikalarla doğru yapısal düzenlemelerin yapılması ve nihayetinde doğru kararların pratikte disiplinli olarak uygulanması sorunudur. Tüm bu boyutlar bağlamında Milli Eğitimin karnesi ne yazık ki oldukça zayıf…

Soru 3) Türkçe dersi düzenlemesi ve geçme notu ile ilgili olarak ne düşünmektesiniz?
Yanıt 3: Genel olarak bakıldığında tüm ulusal devlet oluşumlarında baskın olan bir ulusal dil ya da resmi eğitim dilinin bulunduğu görülmektedir.  Bu açıdan Türkiye'de de Türkçe’nin öğretim dili olarak kullanılması anayasal olarak belirlenmiştir.  Okuduğunu anlamayanların mezun edildiği, lise mezunlarının bir kısmının Türkçe okuma-yazma bile bilmedikleri türünden örneklerin görüldüğü bir dönemde Türkçe eğitiminin özenle ele alınması bir zorunluluktur. Bu açıdan yaklaşım doğrudur.  Ancak başarı notunun belirlenmesi sorunları çözmemektedir. Mesele ders içi ve ders dışı etkinliklerle Türkçe’nin dinleme, okuma, konuşma ve yazma becerileriyle doğru ve düzgün kullanılmasının sağlanmasıdır. Bizi biz yapan, ortak paydalarda bütünleştiren ortak bir dilin olmasıdır. Bakanlığın aldığı karardan vazgeçmemesi bir zorunluluktur.  Sosyal ve politik olarak sonuçlar ne olursa olsun, Türkçe’nin tüm yurttaşlar tarafından işlevsel olarak öğrenilmesi ve kullanılması konusunda sebatla durulmalıdır.  Eğer okullar Türkçe'nin öğretimi konusunda öğretmenlerle birlikte “ciddi” bir tavır geliştirerek iyi sonuçlar alırsa, eğitimin en azından bir parça da olsa daha iyi olması noktasında en iyi iş yapılmış olacaktır.
Tekrar üç nokta koyalım… Düşünelim konuşalım, tartışalım…
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi