Siyaset; iktidar amaçlı toplum yönetimi için mücadele olup; iktidarın edinimi, sürdürülmesi ve devredilmesiyle ilgili her şeyi kapsar. Tanımı bu kadar kolay olmasına karşılık, pratiğinde o derece zor; bir o kadar karmaşık ve engebelidir.
Siyaset; iktidar amaçlı toplum yönetimi için mücadele olup; iktidarın edinimi, sürdürülmesi ve devredilmesiyle ilgili her şeyi kapsar. Tanımı bu kadar kolay olmasına karşılık, pratiğinde o derece zor; bir o kadar karmaşık ve engebelidir. Bir anlığına, sevdiğiniz bir siyasetçiyi zihninizde canlandırarak dünden bugüne neler yaşadığını bir süre gözden geçirdiğinizde; o kadar çok acı-tatlı, kolay-zor olay ve durumları anılarınızda göreceksiniz. Sanırım bunun en güzel örneği geçen hafta tümümüzün dikkatini çeken Kemal Kılıçdaroğlu örneği olabilir. Burada üç nokta koyalım… Artık süreci gözden geçirmek, düşünmek, olumlu-olumsuz, doğru-yanlış, iyi-kötü süreçleri yorumlamak size ait…
* * *
Türk siyasal yaşamında CHP için cumhuriyetin 100. üncü yılında yaşanan olaylarla birlikte iki seçimin yitirilmiş olması olumsuzluktur. Bu yenilginin ardından değişim şart olmuştur. Bu açıdan bakıldığında Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşlarının geliştirdiği süreç tüm eleştirilere rağmen Türk demokrasi tarihinde hiç görülmemiş bir şekilde sonuçlandırılmış, şimdilik en azından örnek bir değişikliğe kapı aralamıştır.
Cumhuriyetçi demokrat çizginin bitmek tükenmek bilmeyen parti içi mücadelesi bu sefer diğerlerinden çok farklı işlemiştir. Tabanın kamuoyu baskısını ve gelişmelerini de dikkate alan hareketiyle, Türk demokrasi tarihinde ilk defa iddialı bir partinin yönetimi hemen hemen A’dan Z’ye değişimi sağlanmıştır.
Şimdi sıra kimi yönleriyle belirginleşmiş tüzük, program değişikliği ve değişimin pratiğe taşınması zamanıdır…
* Türkiye’de demokratik sol çizgi kadroları ve taraftarları; eğitim düzeyi yüksek, temiz, dürüst ve modern dünyaya uyum sağlayan kişilikleriyle Türkiye'nin farklı örnek katmanını oluşturmaktadır. Bu çizgideki insanların en azından bir kısmı din ile mesafeli olduğu gerekçeleriyle genel olarak eleştirilirler. Ancak İslam dinini temiz, dürüst ve doğru olmak retoriğiyle tanımlayan nice Atatürkçü yurttaşın varlığı bu toplumun güven kaynağıdır… Bu katmandaki yurttaşların çoğunluğu “dinci” değil “dindar” olanlardır…
* * *
* Kurultayda Ekrem İmamoğlu ve kurultay divanının son derece iyi bir yönetim sergilediği açıktır. Sürecin yönetilmesi her türlü takdirin üzerindedir. Ayrıca İmamoğlu’nun kurultay konuşması çizgiyi çok ama çok iyi özümsediğini; tutarlı ve kapsayıcı bir manifesto oluşturduğunu göstermektedir…
* Kurultay, tüm farklı görüşlerin gayet güzel eleştiri, öneri ve katkılarını ortaya koyması bakımından diğer siyasal partilerde pek de görünmeyen güzel bir örnektir. Herkesin başı diktir; bir o kadar birbirlerine saygılıdırlar…
* Bu sefer cumhuriyetçi demokratlar daha tecrübeli, daha güvenli ve daha olgundurlar…
* Birinci turdan ikinci tura geçişte Kılıçdaroğlu’nun çekilmesi durumunun iyi yönetilememesi bir olumsuzluk olarak not düşülmelidir…
* Yeni oluşan Parti Meclisi ve diğer kurulların genç, dinamik, farklı yaş ve uzmanlık alanlarına dağılımı açısından heterojen bir yapı göstermesi umut vericidir…
* Eski vekil ve yöneticilerin büyük bir çoğunluğunun yeni yönetimde görev almaması ve yeni kuşaklara kapıları açmış olması son derece doğru bir tavırdır…
* Yeni kadronun Kılıçdaroğlu’nu eleştirmeleri yanında saygıda kusur etmemeleri değerbilirlik açısından Türk politik yaşamı için örnek davranışlardır…
Şimdi mesele şöyle ya da böyle ana çerçevesi çizilen parti programı çalışmalarının ve önerilerinin daha detaylı ele alınmasıdır. Alan uzmanları, alanın pratikteki temsilcileri ve politikacıların oluşturduğu gruplar tarafından gözden geçirilerek; programı gelecek seçimlere teori ve pratik açısından iyi hazırlamak bir gereklilikten öte zorunluluktur.
* * *
Önceleri yakından tanışma olanağı bulduğum Özgür Özel’in öğretmen çocuğu olması, eğitimi çok önemseyen tavrı ve Türk eğitim sorunlarını yakından bilmesi eğitimciler için bir şanstır. Eğitim alanında, eğitim gönüllüleri sivil toplum kuruluşlarında uzun süre yönetici olarak çalışmış İstanbul Milletvekili Suat Özçağdaş’ın da Parti Meclisinde bulunması eğitimciler adına bir başka sevindirici durumdur. Sözcülerin sık sık eğitim sorunlarına değinmesi, yeni yönetimin eğitim işlerine ciddi bir biçimde eğileceğini göstermektedir. Umalım ki öyle olsun…
Bu yazı kapsamında şu noktalara dikkat çekmek zorunluluğu var.
* Cumhuriyetçi demokratlar her türlü ön yargı ve kesin kabulleri aşarak eğitimi sosyal, ekonomik, politik ve pedagojik boyutlarıyla masaya yatırmalıdır. Bu amaçla eğitimin değişik alanlarında uzman grupları ve parti politik pratiğinin temsilcileriyle bir dizi çalıştay, arama konferansları düzenlemelidir. Çalıştay ve arama konferansları sonuçlarına bağlı olarak politik karar organları Türkiye pratiğinde uygulanabilir eğitim politikaları (eğitim bildirgesi) ortaya koymalıdır…
* Türkiye’nin bunu yapacak gücü, uzmanı, öğretmeni ve politikacısı vardır. İnanmak ve başlamak, yapmak için şarttır. Hiç unutmam, rahmetli Bülent Ecevit’in 1977 seçimlerinde Van mitinginde düzgün olmayan yazımla bir kartonda şunlar yazılıydı:
Dünyada Van
Ahrette iman
Ecevit’e inan
Evet sorunlar dört dörtlük çözülmeyebilir ama sorunları hafifletmek mümkündür…
Ancak önce yarınlarımıza inanmak gerek…
Elli yıl önce denildiği gibi bugün de biz gençler ve daima genç kalanlar, “yarınlar bizim” demelidir…
Evet değişim şart ancak önce eğitimde değişim şart olmalı ve yola çıkılmalı taşın altına el koyulmalıdır…