Önce konfordan vazgeçtik. İyi bir ev, güzel bir araba, eşsiz bir tatil olmasın hayatımızda, bunlar lükse giriyor dedik. Eyvallah...
Önce konfordan vazgeçtik.
İyi bir ev, güzel bir araba, eşsiz bir tatil olmasın hayatımızda, bunlar lükse giriyor dedik.
Eyvallah...
Sonra sosyalleşmekten vazgeçtik.
Sinema, tiyatro, dışarıda yemek yemek, yeni bir kıyafet almak, oyun konsolu, telefon değiştirmek, ev eşyası almak gibi sıradan şeyler bile lüks oldu.
Ona da eyvallah...
Sonra doğalgaz, elektrik lüks oldu. Koca kışı tek odanın içinde zekat keçisi gibi titreyerek geçirdi nice insan. Kombiyi açmak lüks oldu.
Eyvallah...
Açıkçası çoğu insan tüm her şey lüks ama karnımız doysun dedi.
Yaşamak amacı pek çok insan için sadece karın tokluğuna dönüştü.
Gel gelelim karnı doyurmak ve sağlıklı beslenmek bile lüks oldu iyi mi?
İnsanlar pahalı diye et, tavuk, balık yiyemeyecek duruma geldiler.
İnsanlar yumurta, peynir, süt alamaz hale geldiler.
İnsanlar çocuğuna atıştırmalık, kendine 100 gram kuruyemiş alamaz duruma düştüler.
Ama en üzücü, en iç karartıcı tablolardan biri geçen Çarşamba günü pazar tezgahlarında asılı fiyat etiketleriydi.
En rahat, en kolay, en fakirin bile alması gereken sebze, meyve fiyatları hele ki Ramazan ayı öncesinde adeta travma yarattı.
Bakın market değil, pazarda 3 kg patates 30, 1 kg domates 25, 1 marul 13, yarım kg biber 20, 1 kg patlıcan 35, çeyrek lahana 20, maydanoz 10, taze fasulye 45, karnabahar 20 TL. Diğerlerini yazmıyorum bile.
Yani en basit usulünden alışveriş yapmak ve pazar arabasını doldurmanın maliyeti en az 400 TL... Her hafta gitsen 1600 TL
Bu fiyatın içinde yağ yok, ekmek yok, et yok, bakliyat yok, kahvaltılık yok, baharat yok...
Ama pazar çıkışında öfkeli, mutsuz, boynu bükük nice insan var.
Kocasının zorlukla verdiği 100 TL ile alışveriş yaparım diye umutlanan ama eli boş dönen anneler, bu iş nereye varacak, ne yapacağız biz diye ruh sağlığı bozulan insanlar var.
Yemek yahu yemek...
Ejder meyvesi değil, smothie değil manda kaymağı değil... Basit, düz bir sulu yemekten bahsediyoruz.
Buna da eyvallah diyemiyoruz.
Buna da şükür diyemeyecek kadar düşkünüz.
Ama
Biliyorum ki buna rağmen ekonomi çok iyi, siz abartıyorsunuz diyenler olacak mı? Olacak!
Kendi karnı doyduğu için milyonlarca insanın çilesini görmezden gelecek olacak mı? Olacak!
20 senedir başkası ülkeyi yönetiyor gibi, enkaz devralmış gibi suçu başkalarına atan olacak mı? Elbette olacak.
Onlara da farklı bir ses tonuyla Eyvallah diyorum.
Kızgın, öfkeli, sitemli ama en önemlisi bir gün elbet görüşürüz diyen bir ton ile EYVALLAH !
Doç. Dr. Coşkun Kaya
Sağlık çalışanları son dönemde sık sık olumsuz haberlerle gündeme geliyor.
Daha yakın geçmişte balkonlara çıkıp alkışladığımız insanlara biraz haksız biraz da bazı bilinçli manipülasyonlara gelerek ölçüsüz eleştiriler ve yorumlar yapıyoruz.
Oysa hekimlerimizi ve sağlık personelini korumak ve zaman zaman da taltif etmemiz lazım.
O isimlerden biri Üroloji Hekimi Doç. Dr. Coşkun Kaya...
Bir kere alanında son derece uzman ve önemli bir hekim. Defalarca haberlere konu olan çok özel operasyonlara imza atarak fark yarattı.
Avrupa Üroloji derneğinin düzenlediği yeterlilik sınavını geçerek FEBU unvanı alan Kütahya, Afyon, Bilecik bölgesindeki tek hekim.
Dünyada sayılı merkezde uygulanan bir yöntemle sadece Eskişehir değil Türkiye'nin dört bir yanından nice insana şifa oluyor.
Ve özel bir hastanede ya da yurtdışında bu işi kat kat paralar kazanarak yapabilecek durumdayken Şehir Hastanesi'nde mesai yapmayı tercih ediyor.
Eskişehir de alkışlanması gereken nice sağlıkçıdan birisi olarak Coşkun hocayı tebrik ediyor ve emekleri için teşekkür ediyoruz.
Hayatımda hiç ürolojiye yolum düşmedi, inşallah düşmez de ama olur ya düşer ise gönlümüz rahat.