Prof. Dr. Turan Akman Erkılıç

Öğretmen Bekir Ağabey

Kim ne derse desin gazetecilik zordur. İster muhabir ister yazar olun gazetecilik zordur vesselam.

23 Ekim 2020 09:29
A
a
Sütiş Eskişehir
Kim ne derse desin gazetecilik zordur. İster muhabir ister yazar olun gazetecilik zordur vesselam.
Peki neden?
Nedenini yanıtlamadan önce aslında girişteki sözümüze şunu eklemek gerek gibi. Adam akıllı gazeteci olmak istersen, bu işi adam akıllı yapmak istersen zordur. Nedeni birazda burada gizli. Bakın neler var işin özünde…
Öncelikle dürüst olmak gerek adam akıllı yapacaksan bu işi…
Ezilenin horlananın yanında olmalısın adam akıllı yapacaksan bu işi…
Soma’da garip işçinin yanında olmalısın adam akıllı yapacaksan bu işi…
Çalışmıyorsa işçiler gerektiğinde onlara da laf edebileceksin adam akıllı yapacaksan bu işi…
Satıyorsa işçileri, sendikacılara da ne yapıyorsunuz beyler diyebileceksin adam akıllı yapacaksan bu işi…
İktidara en zor anda en zor koşullarda soru sorabileceksin adam akıllı yapacaksan bu işi…
Muhalefeti görmemezlik etmeyeceksin adam akıllı yapacaksan bu işi…
Basitçe popülist ve çıkarcı olmayacaksın adam akıllı yapacaksan bu işi…
Okuyana, okumayana, kamuya, hukuka karşı sorumlu olacaksın adam akıllı yapacaksan bu işi…
Gerektiğinde okuyucuya yanıt vermesini bileceksin adam akıllı yapacaksan bu işi…
Tatlı sert, sağlı sollu olası eleştirileri göğüsleyebilecek bilgi ve birikimin olacak adam akıllı yapacaksan bu işi…
Şimdi içten içe soruyor gibisiniz bana Hoca yine ne diyor diye…
Haklısınız böylesi insanı ara ki bulasın demek istiyorsunuz…
Hiç de yok demek de saygısızlık olur bu işi şöyle böyle yapan büyüklerimize ve küçüklerimize…
Bu niteliklere belki de en çok uyan şahsiyet Bekir Coşkun Ağabey’di kanımca…
 
Bekir Coşkun Ağabey, bu topraklarda okuyup bu topraklara asla küsmeyen bu topraklar su istiyorsa su, can istiyorsa can verecek kadar seveniydi. Urfa’nın türküleri kadar can; sıcakları kadar sıcak… O konuşunca benim yüreğim tatlı bir huzura kavuşurdu. İğneleyen sözü, sesinin güzel tınısında okşayıcı olurdu. Önce iğnenin acısı; sonra iyileşme umudunun gelişi gibiydi…
Kafasının tası attığında bile ileriye umutla bakan tecrübenin sesini duyardık ondan…
 
Her yazarın bir yazım biçemi var kuşkusuz. Bekir Ağabey’in de öyle tabi ki... Türkçeyi bu kadar anlamlı, bu kadar güzel, türkü söyler gibi ve bu kadar hakkını vererek kullanan azdır diyeyim.
Bir tümcede adeta duygular uçuşurdu O yazdığında…
Yürekten gelirdi sesi tümceler olur yazıya dökülürdü O yazdığında…
Sokaktaki hayvan onun için bir candı öldürseler de yazısında can olurlardı O yazdığında…
Madenciyi herkes yazamazdı onun gibi bizim yürekte biterlerdi canlar O yazdığında…
Toprak ağası, bezirgân takımı pek fena bozulurdu ama biz gerçeği öğrenirdik O yazdığında…
 
Hele sesi de pek güzeldi
Sesinin tınısı sanki bize güzel günler göreceğiz çocuklar derdi O konuştuğunda…
Nazım’ı, Yaşar Kemal’i ya da Orhan Veli’yi anar gibi olurduk O konuştuğunda…
Urfa’nın türküleri aklıma gelirdi O konuştuğunda…
Bu toprakları daha çok severdik O konuştuğunda…
 
Barışı, sevgiyi, dostluğu, hakkı, hukuku savunurdu. Ne güzel demişti barışı, sevgiyi, kardeşliği, dostluğu savunurken
‘Yaşasalardı yine şiir okuyup, türkü söyleyip, saz çalacaklardı
Ama onları yakanları milletvekili, bakan hatta başbakan yaptınız ya
Yanmayanlar da yandı.’
 
Hayvan sever ve hayvan hakları savunucusuydu. Bekir Coşkun 4 Ekim 2020 tarihinde Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan "Telef" başlıklı köşe yazısında şöyle diyordu.
"Bugün Dünya Hayvan Hakları günü.
Daha birkaç gün önce, Karadeniz'deki bir üniversitenin bahçesindeki dişi köpeğin vajinasından el feneri çıkarttılar…
Kutlu olsun…
Bir köyün anız tarlası ya da üniversitenin bahçesi… Bu millet, hayvanları birer can gibi göremedi…
Bizim medya bile ölen hayvanlar için hâlâ “Telef” diyor…
“Kuşlar telef oldu… Atlar telef oldu…”
Onların “can” olduğunu anlamadılar…
 
Kadın ve kadın hakları savunucusuydu. Çok hoş anlatmıştı kadının ailedeki yerini. 8 Mart 2020 tarihinde yine Sözcü’de şöyle demişti
Bir kadın gittiğinde...
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci…
Bir anne gider...
Bir dost...
Bir arkadaş...
Bir sevgili...
Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde…
 
Mustafa Kemal, öğretmen, eğitim ve şehit asker sevgisi bir başkaydı.
15 Mart 2020’de şöyle yazmıştı. Bir şehidin, vurulmasından bir gün önce annesine yazdığı son mektuptu:
“Evimiz eskidi, damın aktığını yazmışsın anne… Babam yaşlandı, aktaramaz… Beni bekleyin şurada az bir gün kaldı… Gelince ben yaparım rahat edersin…”
O askerler giderken uğruna can verdikleri bir vatan bıraktılar arkalarında…
Bunun bir anlamı yok mu?..
*                 *                *
Aslında her yazar, çizer profesyonel olarak olmasa da bir bakıma bir öğretmendir.
Hele hele Bekir Ağabey gibi iyiyi, doğruyu ve güzeli savunuyorsa, bir başka örnek öğretmendir…
Yazılarından öğrendik, konuştuklarından öğrendik, tavırlarından öğrendik…
İyi ki bizlerin öğretmeni oldu.
O kadar köyden kovdunuz ama barış, sevgi, saygı, dostluk, kardeşlik, paylaşmak diyen yüreklerden asla kovamadınız…
Rahmet ve saygıyla anıyorum. Işıklar içinde uyuyasın Bekir Ağabey…
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi