Koronalı günlerle birlikte uzaktan eğitim ve medya eğitim ilişkileri sıklıkla dile getirilmekte. Aslında korona bahane uzaktan eğitim şahane desek pek yanlış olmayacak. Bu söylemi iki farklı açıdan yorumlamak mümkün:
Koronalı günlerle birlikte uzaktan eğitim ve medya eğitim ilişkileri sıklıkla dile getirilmekte. Aslında korona bahane uzaktan eğitim şahane desek pek yanlış olmayacak. Bu söylemi iki farklı açıdan yorumlamak mümkün:
Öncelikle zorunluluktan doğan olumsuz bir durumla karşı karşıyayız. Bu durum bir bakıma eğitimin kendine özgülüğünden kaynaklanmakta. Koronadan dolayı okullar kapalı olunca tembellik sirayet edip ‘bırakın bu işleri yaşasın tatil ve eğlence işleri’ misali bir rehavet oluştuğu açık. Tembellik alışkanlık yapmakta ve kimi yeni sorunlar oluşmakta. Bir kere evde öğrencinin derse devamının kontrolü zor ve sorunlu. Ayrıca kendi kendine çalışma öz disiplin gerektiriyor ki bu bizim kültürde son derece zayıf… Bu durumun eğitimin niteliğini olumsuz etkilediğini aşikâr…
İkinci durum koronalı günlerin bizlere uzaktan eğitimden daha çok yararlanmayı öğretmesi. Bu durumu akılcı değerlendirebilirsek, daha iyi sonuçlar elde edebilecek gibiyiz. Son yaşadıklarımızla eğitimin aktif pasif tüm ögeleri hepimiz ama hepimiz uzaktan eğitimin önemini anımsadık. Bakanlık, YÖK, üniversiteler, akademisyenler, öğretmenler, yöneticiler, veliler hep birlikte medya ve kitle iletişim araçlarından eğitimden yararlanmayı anımsamakla kalmadık belki de bir parça nasıl kullanacağımızı da öğrenmeye başladık.
Bu noktada şu sorular sorulabilir.
Medya nedir? Medyanın işlevleri nelerdir? Medya nasıl bir değişim göstermiştir? Medyanın eğitimle nasıl bir ilişkisi vardır?
Medya genel geçer olarak yığınlarla iletişimi sağlayan radyo, televizyon, gazete ve dergiler gibi basın yayın organlarının tümünü kapsayan ortak ad. Kitle iletişim araçları, basın yayın organlarının tümünü kapsayan bir kavram (Güngör, 2018). Medya, bilişim ve iletişim olanaklarının gelişmesiyle birlikte artık öylesine geniş ki… Örneğin sosyal medya ile birlikte medya kapsamının çok ama çok genişlediği açık. Deyim yerindeyse herkes birer medya merkezi sanki! İzleyicisi az ya da çok herkes bir medya …
Medyanın işlevleri konusunda ortak payda oluşmuş gibi. Kimi farklılıklar olsa da genelde medyanın işlevleri haber verme- bilgilendirme, kültür aktarma, kamuoyu oluşturma, eğlendirme ve eğitmek biçimde sıralanabilir (Aziz, 2016). İşlevler bir bakıma bir şekilde genelde eğitimle ilişkili. Şöyle ki haber verme, kültür aktarma, kamuoyu oluşturma bir bakıma bireyi eğitmek gibi bir şey… Özetle medya bir bakıma formal informal eğitim aracı…
Peki medya nasıl bir değişim göstermekte? Tarihsel süreçte medya araçları nicel ve nitel farklılık göstermekte. Eskiden medya sadece gazete ve dergiyle sınırlıyken, bugün çok farklı niteliklerle çok büyük bir niceliğe kitleye hitap etmekte hizmet vermekte… Daha da ileri giderek bilişim sistemlerindeki değişimiyle herkes adeta bir küçümencik medya olma yoluna koyulmuş gibi…
Eskiden radyo ve televizyon daha çok devlet tekelindeyken şimdi özel sektörün payı çok yüksek. Eskiden radyo ve televizyon dışında gazete ve dergiler daha çok gazetecilerin elindeyken şimdi medya patronları diyebileceğimiz bir kesimin elinde. Hatta medya sahipleri farklı alanlardan iş insanı… İşin özü medya büyük sermaye gerektiren bir iş konumuna dönüşerek sahiplik açısından medya tekelleri oluştu.
* * *
Oldum olası radyo ve televizyonun eğitimle ilişkisine hep ilgi duymuşumdur. Eskiden bizler çocukken okul radyosu programları vardı. Sabahları 10 gibi yayınlanırdı öğleden sonra da aynı program tekrar edilirdi. Limasollu Naci, Fono gibi mektupla öğretim şirketleri uzaktan eğitimle yurttaşların değişik alanlarda eğitim gereksinimlerine cevap vermeye çalışırlardı. Özellikle 1970’lerle birlikte yükseköğretime talebin yükselmesiyle birlikte talebin karşılanmasına yönelik tartışma ve çözüm arayışları mektupla öğretim, yaygın eğitim, açık ve uzaktan eğitim gibi konuların çokça tartışılmaya başlanıldı (Büyükerşen, 1973).
Medyanın resmi eğitim süreçlerinde daha aktif kullanımın 1970’li yıllara denk geldiğini söylemek mümkün. Nitekim mektupla öğretim ile açık öğretimin siyaset dünyası tarafından en çok tartışıldığı dönem 1973 genel seçimleri olmuş. Tartışılan konu, televizyon ve radyonun kullanılarak yükseköğretime olan talebin karşılanması. O dönem, daha çok yazışarak eğitim ağırlıklı olmakla birlikte önemli bir aşama olup giderek radyo ve televizyonla önemli bir gelişimin sağlandığı açık. O dönemin ana muhalefet partisi genel başkanı Bülent Ecevit’in estirdiği rüzgarla özellikle mektupla öğretimi seçim bildirgesinde ve propaganda süreçlerinde çokça dile getirdiği dün gibi...
* * *
Medya ve gelişen teknoloji toplumda yeni kazanımlar, fırsatlar ve sorunlar doğurmakta. Örneğin medyayla günlük olaylardan anında kolayca haberdar olmak, kolay iletişim kurmak kuşkusuz güzel… Nitekim eskiden medyayla ilgilenmek okumak yazmakla ilgili olmak gibi bir şeydi. Şimdilerde medya, internet ve bilişim olanakları ile eğlenceli sıradan herkesin işi gibi bir şey olmaya yüz tuttu. Giderek eğlendirerek öğretme aracı da oldu. Ancak artık medya kullanımının çok farklı sorunlar doğurduğu açık. Nitekim kimimiz iletişim araçlarına bağımlı hale geldik. Öyle ki artık medya veya internet bağımlılığı önemli bir sorun…
* * *
Bugün bütün mesele medyayı eğitimde daha işlevsel ve istendik biçimde nasıl kullanabiliriz ve daha yararlı hale nasıl getirebiliriz? Sanırım asıl sorun bu!
Bir başka yazıda bu konulara değinmek üzere gününüz güzel ola. Saygıyla ve dost kalın!
KAYNAKÇA
Aziz, A. (2016). İletişime giriş. (5. Baskı). İstanbul: Hiperlink Yayınları.
Büyükerşen, Y. (1973, 18 Eylül). TV ile öğretim ve ‘açık üniversite’. Milliyet Gazetesi s.2
Güngör, N. (2018). İletişime giriş. (5. Baskı). Ankara: Siyasal Kitabevi.