Geçen hafta Cuma günü Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen mesleki ve teknik öğretimde niteliğin artırılması çalıştayına katıldık.
Geçen hafta Cuma günü Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen mesleki ve teknik öğretimde niteliğin artırılması çalıştayına katıldık. Altı değişik masada mesleki ve teknik öğretime giriş, öğretimin niteliği, sektör-okul işbirliği, mesleki öğretime ilgi, okullara yönelik olumsuz algının değiştirilmesi ve yüksek öğretime geçiş gibi farklı konuların ele alındığı çalıştay için şu görüşlere yer verilebilir:
* Öncelikle katılımcıların mesleki ve teknik öğretimle ilgili çok farklı kurumları bir araya toplaması açısından son derece iyi planlanmıştır.
* Çalıştayda katılımcıların istekli ve performanslarının yüksek oluşu dikkate değer bir not olarak düşülmelidir.
* Çalıştay bağlamında üniversite, Milli Eğitim, sektör ve toplum ilişkilerinin dirik tutulup; daha da geliştirilmesi bir gereklilik olduğu ortaya konulması da önemli bir saptamadır.
Tartışma ve görüşmelerden şu sonuçlar çıkarılmıştır deyip kısaca bir iki konuyu özellikle vurgulayalım:
* Öncelikle mesleki ve teknik öğretime ilgisizlik ve toplumsal algının değiştirilmesi bir zorunluluktur.
* Mesleki öğretimin işe vuruk niteliğe kavuşturulması için sektör ve okul işbirliği daha işlevsel olarak ele alınmalıdır.
* Yükseköğretime geçişte mesleki ve teknik öğretim mezunlarına pozitif ayrımcılık sağlanarak, okullara yönelik ilginin artırılması sağlanabilir.
* Farklı branşlar, her bir mesleki teknik öğretim okulunda toplanarak güç ve olanakların birleştirilmesi sağlanabilir.
* Eskişehir; zengin üniversite kaynağını toplumsal gelişim, ekonomik büyüme için ve özellikle eğitim fakülteleri ile Milli Eğitim ilişkilerini güçlendirmek zorundadır.
Türkiye gibi ilkten bugüne kadar farklı basamaklarda sanayi devrimlerini kaçırmış ülkelerin üç kaynağı özellikle çok iyi kullanması gerekliliği açıktır.
Kaynaklardan biri yeraltı maden kaynaklarıdır. Türkiye'nin bu noktada kimi varlıkları olmakla birlikte özellikle farklı enerji kaynaklarının da üretiminde kullanılan doğalgaz ve petrol kaynakları açısından son derece zayıf olması bu boyuttaki beklentileri açısından olumsuz bir tablo bulunmaktadır.
İkinci kaynak ise zirai kaynaklardır. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri ziraat eğitimine ve ziraatın geliştirilmesine yönelik yapılan çalışmalar ne yazık ki 2000'li yıllarla birlikte önemli ölçüde zafiyete düşürülmüş ve bu noktadaki beklentiler de son derece zayıflatılmıştır.
Üçüncü kaynak ise insan kaynağının yetiştirilmesi yani toplumun eğitilmesidir. Eğitim ekonomistleri tarafından insan sermayesi olarak da tanımlanan yurttaşların eğitiminin niteliği ne yazık ki özellikle 1970'lerin ikinci yarısından itibaren adım adım düşürülmüştür.
Yirminci yüzyılın sonlarına kadar genelde nicel olarak belli ölçüde karşılanamayan eğitilmiş insan gücü kaynağı; gelişen eğitim teknolojisi ve olanaklarla birlikte nicel olarak eğitime ulaşılabilirlik açısından güç kazanmıştır. Bununla birlikte insanın kaynağının nitelikli olarak geliştirilmesi ne yazık ki birçok kademede olumsuz sonuçlar göstermektedir. Bu noktadan bakıldığında nicel olarak eğitime erişebilirlik konusuna ek olarak eğitim nitelikli olursa toplumsal yararın sağlanacağı gerçeği unutulmamalıdır. Bu görüşten hareketle eğitime erişebilirliğin oransal olarak yükseltilmesine karşılık eğitimin niteliği son derece tartışmalıdır. Bu nedenle temel eğitim ve mesleki eğitim boyutlarında niteliğin artırılması bir gereklilikten öte zorunluluktur.
* * *
Son dönemde uzun yıllar “meslek lisesi memleket meselesi” sloganı ile dile getirilen mesleki ve teknik öğretim konusundaki duyarlılığın il milli eğitim müdürlüğünce dikkate alınmış olması takdir edilecek bir durumdur. Bununla birlikte sorunun il milli eğitim müdürlüklerini veya bir başka deyişle taşra teşkilatlarını aşan çok önemli sorun ve zorluklarla karşı karşıyadır.
Eğitim meselesi memleket meselesi bağlamında öne çıkan temel sorunlar, erişilebilirlikten öte bir nitelik çöküşüyle karşı karşıyadır. Evet eğitime erişilebilirliğe belirli bir yanıt vermek olumlu bir gelişmedir. Bununla birlikte ilköğretimden yükseköğretimin sonuna kadar hemen hemen her kademede kimi olumlu güzel örneklerin dışında nitel olarak bir çöküş söz konusudur. Bu konuda araştırmalardan öte öğretmen ve öğretim elemanlarının tanıdık oldukları durumlar, pedagojik ve sosyal boyutlu kimi örnekler endişe vericidir.
Eğitim meselesi memleket meselesi ise öncelikle ortak bir eğitim politikası benimsenmesi zorunludur.
Eğitim, siyaset ve yönetim ilişkileri aklın ve demokrasinin ışığında kesinlikle gözden geçirilmelidir. Siyasal parti temsilcisi, milletvekili veya il başkanlarının bu kurumlardan elini çekmesi bir zorunluluktur. Bu tür kişiliklerin eğitime yönelimleri iyiye güzele ve doğru için yararlı olmaktan çok temel amacın siyasal rant ve çıkar elde etmek olduğu açıktır. Eğitim milli bir meseledir ve ortak payda ve uzlaşı gerektirdiği açıktır. Türkiye; nasıl bir eğitim politikası uygulayacağı konusunu belirleyebilecek güçte ve yetkinlikte akademik ve eğitsel güce sahiptir. Herkes kendi işine koşmalıdır imam camiye; politikacı partiye, öğretmenler, akademisyenler ve veliler okula…
Eğitim meselesi memleket meselesi ise Türkiye öğretim programlarını her kademe için oluşturabilecek eğitim uzmanlarına, öğretmen ve akademisyenlere sahiptir. Herkes kendi işine…
Eğitim meselesi memleket meselesi ise artık üniversitelerin nicel değil nitel gelişmeye ve değişime zorlamak zorundayız. Bir yanda apartmanın üniversiteleri diğer yanda sadece sağlık alanında üniversite açarak ekonomik güç kazanmaya çalışan tekelci ve tarikatçı gelgitlerinden Türkiye kurtarılmalıdır. Memleketin eğitim meselesi hem milli ekonomik, sosyal hem de bilimsel bir meseledir.
Eğitim meselesi memleket meselesi ise, artık öğretmen yetiştirme A’dan Z’ye yeniden ele alınmalıdır…
İşimiz zordur ancak olanaksız değildir. Yolumuz uzundur ancak şimdiden en azından proje ve bilimsel çalışmalara dayalı plan ve hazırlıklara başlanmalıdır…
Ne denilirse denilsin il milli eğitimin çalışması “iyi” ve “güzel” bir başlangıçtır.
Benzer çalışmalar için üniversiteler ve milli eğitim işbirliğine açık olmalıdırlar…