Prof. Dr. Turan Akman Erkılıç

Eğitim ekonomi ve dolar

Eğitimin davranış değiştirme olarak ele alınması onun eğitbilim yani pedagojik yönüdür

6 Eylül 2020 10:43
A
a
Sütiş Eskişehir
Eğitimin davranış değiştirme olarak ele alınması onun eğitbilim yani pedagojik yönüdür. Eğitim günlük yaşamda bize öncelikle davranış oluşturma, terbiye etme, çocuk bakma veya insan yetiştirme yönüyle yansır. Halbuki eğitim sadece insan yetiştirme; basitçe şunları bunları bileceksin, yapacaksın, edeceksin işlerinden ibaret de değildir. Eğitim sosyal, politik, psikolojik ve ekonomik yönleriyle bütünleşik karmaşık eylem ve süreçler bütünüdür.
 
Hepimiz yaşamakta ve görmekteyiz ki eğitim için bina, işlik, derslik, salon, bahçe, araç ve gereç lazım. Ayrıca işgücü olarak öğretmen, memur ve hizmetlilere ihtiyaç var. Bunların sağlanması da günlük dildeki ifadesiyle para işi olduğu çok açık… Para işi demek, ekonomi demek! Gayet açık ki eğitim bu yönüyle ekonomi işi…
 
Zaten eğitim alanında kimi sorunlara bakıldığında da sorunların çoğunun ekonomi yani iktisat boyutlu olduğu kolayca görülür.
Örneğin sisteminin öğretmen açığı mı var? Var. Çözüm yeni atamalar. Peki bütçe!
Örneğin daha nitelikli araç ve gereçlere mi ihtiyaç var? Var. Çözüm kaynak bulmak!
Örneğin uzaktan eğitimden yararlanamayan öğrenciler internet, bilgisayar benzeri donanım mı istiyorlar? Evet! Çözüm bütçede yeterli para...
Örneğin öğretmenin etkili ve verimli çalıştırılması sorunu mu var? Evet! Çözüm belki daha iyi ücret…
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Kuşkusuz örnek olarak verilen sorunların tek nedeni ekonomik değil. Ancak önemli bir etkisinin olduğu genel kabul görmekte…
 
Peki ekonomi veya iktisat ne demek? Rahmetli Güngör Uras Hoca’nın ifadesiyle Ayşe Teyze’nin geçimini sağlaması demek (Uras, 2017). Aslında Ayşe Teyze’nin geçinmesinin iktisat bilimindeki karşılığı şöyle. İnsan ihtiyaçları sınırsız buna karşılık insanların ihtiyaçlarını gidermesi için edinmesi gereken mal ve hizmetler sınırlı.  Ekonomi ya da iktisat bu kıt malların üretimi, tüketiminde akılcı olmak işi (Dinler, 2015). Bir bakıma kıt malları en akılcı yolla üretme ve tüketme davranışlarıdır iktisat…
 
Buradan eğitim için şunları çıkartabiliriz. Öncelikle eğitim bir gereksinim. Bireyin eğitime ulaşıp tüketmesi işi kıt mal niteliği taşır. İşin özü eğitim kıt yani ekonomik bir maldır. O halde eğitimin üretimi ve tüketiminde akılcı olmak zorunludur.  Ayrıca eğitim; kıt malların üretimi ve tüketimimin en akılcı bir şekilde yapılabilmesi için gerekli davranışları kazandırma işi olması nedeniyle işgücü veya emek olarak üretimin bir faktörüdür (Gümüş ve Şişman, 2012). Bir bakıma üretim ve tüketimin akılcı olabilmesi eğitimle kazanılır edinilir.
 
Eğitim ekonomisiyle ilgili en çok tartışılan konu, eğitimin alınıp satılan bir mal olup olmadığı konusudur. Bu tartışma bizi eğitimde özelleştirme, kamusal eğitim gibi çok tartışmalı konulara götürür. İki görüşün olumluluk ve olumsuzluklarının dikkate alınması gerekmekle birlikte, eğitimin kamusal yönünün ağır bastığını vurgulayalım. Bununla birlikte eğitimin ‘özel’ yanının da olduğunu ekleyelim. Bu nedenle eğitim üretilmesi ve tüketilmesi bakımından yarı kamusal yani karma mal niteliği taşır.
 
Peki eğitim dolara mı bağlı?
Şimdi diyorum ki şurada ifade etmeye çalıştığım konulara bir genel bakalım. Acaba ne oluyor hayatta! Ya şu dolar kuruyla eğitimin bir ilişkisi var mı? Açık olan şu: Yabancı para ile TL ilişkileri şu veya bu biçimde eğitimi etkileyecektir. Eğitim emekçilerinin ücretleri dolarla ödenmemekle birlikte, eğitimde kullanılan kimi mallar örneğin bilişim sistemleri dolara bağımlı. Ayrıca doların değerinin yükselmesi veya düşmesi piyasayı şu veya bu biçimde etkilediği de bir başka gerçeklik… Bu gerçekliğin bizi bir şekilde doların yükselmesiyle birlikte olumsuz etkilediği ve ilerleyen günlerde de etkileyeceği açık…
 
Peki ne yapmalı! Zor bir soru. Öncelikle hem iktisat hem de eğitim politikalarında hem milli hem de evrensel olmak zorunludur. İşimiz kuşkusuz zor! Ayrıca zor olduğu kadar da akılcı olmak zorunluluğu gerektiren bir durumla karşı karşıyayız. Eğitimde öz ulusal kaynaklara dayanmak bir çözüm yolu bir bakıma. Ayrıca unutmamak gerekir ki toplum yönetiminin iki bacağı yani ekonomi ve siyaset çok farklı kritik nitelikler taşırlar. Bunlardan ekonomi yani üretim ilişkileri sosyalistlere göre alt yapı kurumudur ve her şeyin belirleyicisidir (Aren, 2014). Bu görüşe katılalım katılmayalım Sezar’ın hakkı Sezar’a misali ekonominin toplumda çok şeyin önemli ölçüde belirleyicilerinden biri olduğu aşikâr… Buna karşılık siyaset kurumu da toplumun yönetiminin karar verme ve yürütme erkidir. İşin özü toplumsal kurumlar toplumda karşılıklı etkileşimle görev, yetki ve sorumluluk yüklenirler (Tezcan, 2019). Hepsinin kendine özgü görev ve rolleri var. Ancak ekonomi ve siyaset makro düzeyde daha baskın niteliklere sahipler…
Kıssadan hisse ekonomiyi ve siyaseti ince ince düşünmek, gözden geçirmek ve akılcı olmak gerekir. Hırsla, ego tatminiyle değil akılla, bilimle ve suhuletle… Daha çok üretmek, daha hakça paylaşmak ve herkese adil davranmak en akılcı yol… Sorun bunu nasıl başarabiliriz sorunudur…
Konu geniş! Bu tür konuları örnekleriyle başka yazılarda tartışmak üzere bugünlük bu kadar.

KAYNAKÇA
Aren, S. (2014). Ekonomi dersleri. (4. Basım). Ankara: İmge Kitabevi.
Dinler, Z. (2015). İktisada giriş. (21. Basım). Bursa: Ekin Basım Yayın.
Gümüş, E ve Şişman, M. (2012). Eğitim ekonomisi ve planlaması. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Tezcan, M. (2019). Eğitim sosyolojisi. (19. Baskı). Ankara: Anı Yayıncılık.
Uras, G. (2017). Sanayileşecektik büyüyecektik n’oldu bize? İstanbul: Doğan Kitap.
 
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi