Mearic Suresi Okunuşu - Mearic Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı Ve Fazileti (Diyanet Meali & Dinle)

ABONE OL:google news abone ol butonu
Videoyu Aç Mearic Suresi Okunuşu - Mearic Suresi Arapça Yazılışı, Türkçe Anlamı Ve Fazileti (Diyanet Meali & Dinle)
A
a

Mearic Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 70. suresidir ve toplamda 44 ayetten oluşur. Surenin Mekke döneminde indirildiğine inanılır ve Hakka Suresi'nden sonra, Nuh Suresi'nden önce gelir. Surenin adını 3. ayette geçen "el-Mearic" kelimesinden almıştır.Bu önemli sureyi okuyup ezberlemek isteyenler için Mearic Suresi’nin Türkçe okunuşu ve Arapça yazılışı bu yazımızda yer alıyor. İşte Mearic Suresi’nin faydaları ve fazileti…

Sütiş Eskişehir
Mearic Suresinin ana teması, Mekke'deki müşriklerin ve münafıkların inkar, azgınlık ve sapkınlıklarıyla birlikte ölüm sonrası diriliş ve ahiret hayatının detaylarına odaklanmaktadır. Ayrıca, kıyamet günündeki müslümanlar için haller ve inanmayanlar için kıyamette neler olacağına dair açıklamalara yer verilir. İnsanların yaratılış özellikleri ve dirildikten sonra hangi durumda olacaklarına dikkat çekilirken, ahlaki konular, cömertlik, cimrilik, mal biriktirme ve güzel davranışlar gibi konular da surede işlenmektedir. Aynı zamanda, inanmayanların Hz. Muhammed'e karşı tutumlarına da vurgu yapılmaktadır.

Mearic Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 70. suresidir ve toplamda 44 ayetten oluşmaktadır. Mekke döneminde indirildiğine inanılan bu sure, Hakka Suresi'nden sonra, Nuh Suresi'nden önce gelir. Surenin adı, 3. ayette geçen "el-Mearic" kelimesinden gelmektedir, bu kelime yükselme basamakları, yükseklik, merdivenler ve çıkılan yer anlamlarına gelir. Mushaftaki sıralamada yetmişinci, iniş sırasına göre yetmiş dokuzuncu suredir. Mearic Suresi'nin zikreden kişilere kıyamet korkularından uzaklaşma konusunda bir fazilet getirdiğine inanılır.

Bu yazımızda da  Mearic Suresinin Türkçe anlamı, okunuşu, Arapça yazılışı, faziletleri ve faydaları yer alıyor.

Mearic Suresi Türkçe Okunuşu 

1.Seele sailun bi'azabin vakı'ın.
2.Lil kâfirîne leyse lehu dâfiun.
3.Minallâhi zîl meâric(meârici).
4.Ta'rucul melâiketu ver rûhu ileyhi fî yevmin kâne mikdaruhu hamsîne elfe senetin.
5.Fasbir sabran cemîlâ(cemîlen).
6.İnnehum yeravnehu baîdâ(baîden).
7.Ve nerâhu karîbâ(karîben).
8.Yevme tekûnus semâu kel muhli.
9.Ve tekûnul cibâlu kel ıhni.
10.Ve lâ yes’elu hamîmun hamîmâ(hamîmen).
11.Yubassarûnehum yeveddul mucrimu lev yeftedî min azâbi yevmi izin bi benîhi.
12.Ve sâhıbetihî ve ahîhi.
13.Ve fasîletihilletî tu’vîhi.
14.Ve men fîl ardı cemî’an summe yuncîhi.
15.Kellâ, innehâ lezâ.
16.Nezzâaten liş şevâ.
17.Ted’û men edbera ve tevellâ.
18.Ve cemea fe ev’â.
19.İnnel insâne hulika helûâ(helûan).
20.İzâ messehuş şerru cezûâ(cezûan).
21.Ve izâ messehul hayru menûâ(menûan).
22.İllâl musallîn(musallîne).
23.Ellezîne hum alâ salâtihim dâimûn(dâimûne).
24.Vellezîne fî emvâlihim hakkun ma’lûm(ma’lûmun).
25.Lis sâili vel mahrûm(mahrûmi).
26.Vellezîne yusaddikûne bi yevmid dîn(dîni).
27.Vellezîne hum min azâbi rabbihim muşfikûn(muşfikûne).
28.İnne azâbe rabbihim gayru me’mûn(me’mûnin).
29.Vellezîne hum li furûcihim hâfizûn(hâfizûne).
30.İllâ alâ ezvâcihim ev mâ meleket eymânuhum fe innehum gayru melûmîn(melûmîne).
31.Fe menibtegâ verâe zâlike fe ulâike humul âdûn(âdûne).
32.Vellezîne hum li emânâtihim ve ahdihim râûn(râûne).
33.Vellezîne hum bi şehâdâtihim kâimûn(kâimûne).
34.Vellezîne hum alâ salâtihim yuhâfizûn(yuhâfizûne).
35.Ulâike fî cennâtin mukramûn(mukramûne).
36.Fe mâ lillezîne keferû kıbeleke muhtıîn(muhtıîne).
37.Anil yemîni ve aniş şimâli ızîn(ızîne).
38.E yatmeu kullumriin minhum en yudhale cennete naîm(naîmin).
39.Kellâ, innâ halaknâhum mimmâ ya’lemûn(ya’lemûne).
40.Fe lâ, uksimu bi rabbil meşârikı vel megâribi innâ le kâdirûn(kâdirûne).
41.Alâ en nubeddile hayran minhum ve mâ nahnu bi mesbûkîn(mesbûkîne).
42.Fe zerhum yahûdû ve yel’abû hattâ yulâkû yevme humullezî yûadûn(yûadûne).
43.Yevme yahrucûne minel ecdâsi sirâan ke ennehum ilâ nusubin yûfidûn(yûfidûne).
44.Haşi'aten ebsaruhum terhekuhum zilletun zalikelyevmulleziy kanu yu'adune.

Mearic Suresi Türkçe Anlamı Ve Meali

1. Bir soran inecek azabı sordu:
2.İnkârcılar için;ki onu savacak yoktur,
3. Yükselme derecelerinin sahibi olan Allah katından.
4. Melekler ve Rûh (Cebrail), oraya, miktarı (dünya senesi ile) ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.
5. (Resûlüm!) Şimdi sen güzelce sabret.
6. Doğrusu onlar, o azabı (ihtimalden) uzak görüyorlar.
7. Biz ise onu yakın görmekteyiz.
8. O gün gökyüzü, erimiş maden gibi olur.
9. Dağlar da atılmış yüne döner.
10. Dost, dostu sormaz.
11. Birbirlerine gösterilirler (fakat herkes kendi derdindedir). Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından (kurtuluş için), oğullarını,
12. Karısını ve kardeşini,
13. Kendisini koruyup barındıran tüm ailesini
14. Ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsın.
15. Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki, o (cehennem) alevlenen bir ateştir.
16. Derileri kavurup soyar.
17. Yüz çevirip geri döneni, (kendine) çağırır!
18. (Servet) toplayıp yığan kimseyi!.
19. Gerçekten insan, pek hırslı (ve sabırsız) yaratılmıştır.
20. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır, feryat eder.
21. Ona imkân verildiğinde ise pinti kesilir.
22. Ancak şunlar öyle değildir: Namaz kılanlar,
23. Ki, onlar namazlarında devamlıdırlar (ihmal göstermezler;).
24. Mallarında, belli bir hak vardır,
25. Sâile ve mahrûma(vermek için).
26. Ceza (ve hesap) gününün doğruluğuna inananlar;
27. Rab'lerinin azabından korkanlar,
28. Ki Rab'lerinin azabı(na karşı) emin olunamaz;
29. Irzlarını koruyanlar
30. Ancak eşlerine ve cariyelerine karşı müstesna; çünkü onlar kınanmaz;
31.Bundan öteye (geçmek) isteyenler ise, onlar taşkınların ta kendileridir,
32. Emanetlerine ve ahitlerine riayet edenler;
33. Şahitliklerini (dosdoğru) yapanlar;
34. Namazlarını koruyanlar;
35. İşte bunlar, cennetlerde ağırlanırlar.
36. (Resûlüm!) O kâfirlere ne oluyor ki, sana doğru koşuyorlar?
37. Bölük bölük sağından ve solundan(gelip etrafını sarıyorlar)
38. Onlardan her biri nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?
39. Hayır (hiç ummasınlar!) Şüphesiz biz onları, kendilerinin de bildikleri şeyden yarattık (fakat ibret almadılar, imana gelmediler).
40. Doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim ki, bizim gücümüz yeter:
41. Şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim gücümüz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez.
42. Ama sen onları (şimdilik) bırak da, tehdit edildikleri günlerine kavuşuncaya dek dalsınlar, oynayadursunlar.
43. O gün onlar, sanki dikili bir şeye koşuyorlar gibi, kabirlerinden fırlaya fırlaya çıkarlar.
44. Gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri zillete bürünmüş bir halde.İşte bu, onların tehdit edilegeldikleri gündür!

Mearic Suresi Dinle

Mearic Suresi Tesfiri 

“Huzuruna yükselmenin birçok yolu” diye çevirdiğimiz meâric (tekili: mi‘rec) “yükselme vasıtaları” demektir. Bazı müfessirler bu kelimeye, “meleklerin yükseldiği gökler, Allah’ın mahlûkata lutfettiği nimetlerin mertebeleri, cennetteki dereceler, mânevî ve ruhanî mertebeler” gibi açıklamalar getirmişlerdir (Elmalılı, XIII, 5352). Bir kısım müfessirler ise meârici mecaz olarak insanı Allah’ın varlığını kavramaya ve O’nunla mânevî yakınlık kurmaya götüren yollar olarak yorumlamışlardır (bk. Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, XXIX, 56; Esed, III, 1186). Bizim “istedi” diye çevirdiğimiz sûrenin ilk kelimesi “sormak” mânasına da geldiği için bunu “Birisi ... sordu” şeklinde çeviren ve anlayanlar da olmuştur.Rivayete göre müşriklerin ileri gelenleri, Hz. Peygamber’e, alaylı bir üslûpla, haber verdiği azabın gelip gelmeyeceğini, gelecekse bunun ne zaman gerçekleşeceğini soruyorlardı. Bir rivayete göre bu soruları soran Nadr b. Hâris idi (bk. İbn Âşûr, XXIX, 153). 2. âyet bizim tercih ettiğimiz mânayı desteklemektedir. Buna göre inkârcılar Hz. Peygamber’in getirdiği kitap doğru ise Allah tarafından başlarına taş yağdırılmasını veya büyük bir ceza ile cezalandırılmalarını istemişlerdi. Müşriklerin, aslında alay ve inkâr yollu ortaya koydukları bu tür sorularına ve isteklerine cevap olmak üzere 2. âyette, onlar ihtimal vermese de, vakti geldiğinde Hz. Peygamber’in haber verdiği azabın mutlaka gerçekleşeceği, bunu hiç kimsenin önleyemeyeceği bildirilmiştir.

Müfessirlere göre 4. âyette geçen “ruh”tan maksat Cebrâil’dir; “miktarı elli bin yıl olan gün”den ne kastedildiği konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazı müfessirler buradaki elli bin yılı dünyanın ömrü, bazıları kıyametin oluş süresi, kimileri de âhirette kulların hesap vereceği süre olarak açıklamışlardır. Bir görüşe göre kıyametin müddeti inkârcılar için elli bin sene, müminler için sadece bir günün muayyen bölümü kadar sürecektir. Elli bin senenin, âhiret hayatının toplam süresi olduğunu ileri sürenler de vardır. Ancak bize göre bu yorumların hiçbirinin kabul edilebilir bir mesnedi ve gerçekliği yoktur. Bir önceki âyette geçen “huzuruna yükselmenin birçok yolu bulunan” şeklindeki ifadenin ardından burada da “Melekler, miktarı elli bin sene olan bir gün içinde O’na yükselmektedirler” buyurulmuştur. Görüldüğü gibi bu ifadenin kıyamet ve uhrevî hesapla, dünya veya âhiretin süresiyle bir ilgisi yoktur; sadece meleklerin Allah’a yükselmesinden söz edilmektedir. Şevkânî’nin naklettiği bir yorumda da belirtildiği gibi bu âyetteki elli bin sayısı bu mertebelerin ne kadar yüce olduğunu zihinlerde canlandırmayı amaçlayan temsilî bir anlatımdır (V, 332; krş. Hac 22/47).

Mearic Suresi Fazileti ve Faydası

Meâric sûresinin faziletiyle ilgili olarak bazı kaynaklarda yer alan, “Allah Seele sâilün sûresini okuyan kimseye emanetlerini ve ahidlerini gözeten kimselerin sevabını verir” şeklindeki hadisin (meselâ bk. Zemahşerî, IV, 160) sahih olmadığı belirtilmiştir (Muhammed et-Trablusî, II, 724).

Ercan Kardeşler Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi