Dün öğle saatlerinde 11.30 gibi cep telefonum çaldı. Telefonuma baktığımda bende kayıtlı numara değildi. Arayanın ismi çıkmadı.
Telefonumu açtım.
‘Sadi Bey müsait misiniz? Rahatsız etmiyorum değil mi? Biz Ak Parti’nin çeşitli kademelerinde geçmişte görev yapmış kişileriz. Şu anda 13-14 arkadaş bir aradayız. Birlikte durum değerlendirmesi yapıyoruz. Eğer gelme imkanınız varsa vereceğim adrese gelebilir misiniz? Sizinle paylaşmak istediğimiz konular var’ dedi.
Saat: 12.00 gibi verdiği adrese gittim. Bir iş merkezinin 3’ncü katı. Şehir merkezinde bir yer.
İçeri girdiğimde 13-14 kişiden en az 8’i yakından tanıdığım kişiler. İçlerinden en az 4’ü ile de çok samimiyim.
Önce davetlerine icabet ettiğim için teşekkür ettiler. Önce hal hatır sorduk. Ardından da yavaş yavaş konuya girdiler.
SALİH KOCA, ÜLKER CAN
SAVAŞINI KOCA KAZANDI
Her kafadan ayrı ayrı ses çıkmasın diye iki sözcü seçmişler. Genelde sözcüler konuştu. Ben ara sıra tanıdığım diğer arkadaşlara da sorduğumda onlar da bir şeyler söylediler. Sözcülerin adlarını yazmayacağım. Çünkü özellikle rica ettiler. Zamanı gelince bu arkadaşlar basın toplantısı yaparak bazı şeyleri kamuoyunla paylaşacaklarını söylediler.
1.Sözcü: “Sadi Bey İl, Odunpazarı, Tepebaşı il yönetimlerinin kimlerden oluştuğunu mutlaka inceleme şansın olmuştur. Şimdi soruyorum size. İl, Odunpazarı ve Tepebaşı İlçe Yönetimlerine yeni atanan isimlerin geçmişte aynı görevlerde bulunan isimlerden farkı var mı? Yönetimlerin yarıya yakını eski yönetimlerde görev yapan isimler. Yerel seçimlerde beklenen başarı gelmeyince İl, Odunpazarı ve Tepebaşı İlçe Başkan ve yönetimleri görevden alındı. Yeni oluşturulan yönetimlerde kimler var? Diye baktığımızda hemen hemen yarıları görevden alınan isimler. O zaman şunu sormak gerekmez mi? Yerel seçimlerde başarısızlığın faturası İl, Odunpazarı ilçe Başkanlarına mı kesildi? Başarısızlık söz konusu ise bunda bugün de yönetimlerde görev alan eski yönetim kurulu üyelerinin payı yok mu? İl başkanı Süleyman Reyhan ile Odunpazarı İlçe Başkanı cezalandırıldı. Ama yönetimlerindeki bazı insanlar yeni yönetimlerde görev verilmekle ödüllendirildiler. Bu hak mı?”
2. Sözcü: “Sadi Bey İl, Odunpazarı ve Tepebaşı ilçe yönetimlerine atanan isimleri tek tek incelediğimizde hemen hemen yarısı milletvekili Salih Koca’nın önerdiği isimler. Salih Koca yine ağırlığını koymuş. Genel Merkez Salih Bey’in istediği isimleri yazmış. Zaten biliyorsunuz yönetimlere atama yapılmadan önce milletvekili Ülker Can’da devrede idi. Ancak Salih Koca’nın fendi Ülker Can’ı yendi. Salih Koca ile Ülker Can arasında koca koca kara kediler var. Her iki isim de çok mecbur olmadıkça yan yana gelmezler. Bakanımız Nabi Hoca yönetimlere çok fazla müdahil olmadı. Bir tek Tepebaşı İlçe Başkanı Ertuğrul Dindar için ricacı olduğunu biliyoruz. İl Başkanı Dündar Ünlü, Odunpazarı İlçe Başkanı Volkan Doğan Salih Bey’in istediği isimlerdi.”
Yaklaşık 1,5 saat sohbet devam etti. Bu yazdıklarım 1,5 saatlik sohbetin serçe kuşuna çevrilmişi. Konuştuklarımızı, daha doğrusu bana anlatılanları yazsam herhalde iki tam gazete sayfası yazı dizisi olur.
MİLLETVEKİLİ ADAYLARINI
PARTİLİLER BELİRLEMELİ
Sohbetin son bölümünde ise yine yakın tanıdığım bir isim son olarak şunu söylemek gerekirse dedi ve şunu söyledi:
“Önümüzdeki yıl Haziran’da genel seçim var. Bu genel seçimde bugünkü milletvekillerinden birisi dahi ilk üç içerisinde olsun kesinlikle partimize oy vermeyeceğiz. 2005 yılındaki seçimler öncesi milletvekili adaylarının kim olacağını biz delegeler belirlemek istiyoruz. Yine bize temayül adında oy kullandırılıp genel merkez bildiğini okursa biz de bildiğimizi sandıkta okuyacağız.”
Anlaşılan Ak Parti’de kazanın altına odunlar atılmış ateşlenmek için bekliyor. Eğer üyelerin istediklerine kulak verilmez ise önümüzdeki günler kazanın altındaki odunlar ateşe verilerek kazanı kaynatacaklar.
Eğer kazanın altındaki odunlar tutuşturulup kazan kaynamaya başlarsa, bu kez milletvekili adayları tabanın istediği isimlerden oluşmaz ise, Ak Parti 2015’in Haziran ayında yapılacak olan genel seçimlerde hayal kırıklığı yaşayabilir.
DURSUN NEDEN İSTİFA ETTİ?
Türk Büro-Sen Şube Başkanı İbrahim Dursun uzun yıllar başarı ile üstlendiği başkanlık görevinden istifa etti.
İbrahim Dursun’u yakın tanımayanlar, ‘yorulmuştur veya bir nöbet değişimi’ diyebilirler.
Aslına bakarsanız İbrahim Dursun’un başkanlıktan ayrılmasının nedeninin ne yorgunluk ne de nöbet değişiminden olduğunu kesinlikle düşünmüyorum.
Geçtiğimiz yıl Aralık ayında yapılan Genel Kurulda, ‘bu benim son dönemim’ demişti. Genel Kurula daha bildiğim kadarıyla 3 yıl vardı.
Görevini yeni başkan Metin Ucal’a teslim ettiği gün yaptığı konuşma duygu yüklü olduğu kadar anlamlı mesaj da içeriyordu:
“Her şeyin bir sonu var. Bu görevlerimden istifa ederken mesaj da vermek istedim. Bu makamlar, çöreklenecek, emekli oluncaya kadar oturulacak yerler değildir. Sendika ve siyasi parti genel başkanlarına ’genç arkadaşların önünü açınız’ diye sesleniyorum. 25 yıldır bu işe başladığım günkü heyecanı istifamı verirken de aynı heyecanı yaşıyorum”.
İbrahim Dursun, memurlara sendikal hak verildiği yıldan beri mücadelenin içerisinde. En zor günlerde, dönemlerde görevi üstlendi. Birçok kamu çalışanın görev almaktan çekindiği dönemlerde şube başkanlığını yaptı.
Sendika Genel Merkezi’nin almış olduğu ‘Açlık Grev’ kararının uygulanmaması konusunda yapılan baskılara boyun eğmeyerek, kamu çalışanlarının istedikleri hakların verilmesi konusunda ses getirmek adına sendika binasında ölümüne açlık grevi başlattı. Bizzat kendisi de açlık grevi yaptı.
Görevini severek, layıkıyla yapıyordu. Dönemin Vergi Dairesi Başkanı hakkında soruşturma açmasına rağmen baskılara boyun eğmeden kamu çalışanlarının hak ve menfaatleri konusunda mücadele verdi. Başkanlıktan istifa etmesi benim için sürpriz oldu.
İbrahim Dursun kolay kolay baskılar karşısında pes edecek bir isim değil.
İstifasının altında başka nedenler olduğunu düşünüyorum.
İnşallah yukarıdan gelen baskılar nedeniyle değildir.