Eskişehir’in son yıllarda gösterdiği değişimden şüphesiz en çok etkilenen yerlerden biri de Tepebaşı Bölgesi. Nasıl Odunpazarı kimlik değiştirip turist çeker bir hale geldiyse, Tepebaşı Bölgesi’de artık Eskişehir’in cazibe noktalarına ev sahipliği yapıyor.
Birçoğu Tepebaşı bölgesi ve cazibe denildiğinde aklına Barlar Sokağı, Fabrikalar Bölgesi, Oteller v.s. gibi mekânları ve onların etkisini düşünse de, benim kast ettiğim cazibiyet onlarla sınırlı değil.
Elbette genç nüfusun etkisiyle eğlence merkezlerinin, sürekli açık olan donatıların ve hızlı çoğalan nüfusun etkisi vardır ama ötede onlardan daha önemli gelişmeleri de görmezden gelmemek lazım.
Bir kere Alzheimer Merkezi, Çocuk Diş Polikliniği, Çocuk ve Gençlik Merkezleri, Gökkuşağı Cafeler, Engellilere özel Hobi Bahçeleri ve kadınların özgüven kazandığı Belde evlerini siyaseten yapılan hizmetler diyerek yok saymak büyük insafsızlık olur. Bunlar geride kalan dönemin bence Eskişehir adına en önemli kazançlarıdır.
Tepebaşı Belediyesi’nin eleştirilecek hizmetleri yok mudur? Elbette vardır. Hatta katılmadığımız çok şey olabilir. Ben onun derdinde değilim. O ayrı bir tartışma konusu. Ben doğru yapılan işlerde herkesin hem fikir olması ve sadece siyaset yapmak için insan odaklı hizmetlerin yok sayılmaması gerektiğini düşünüyorum. Ve bu iyi işlerin devamlılığını arzuluyorum.
Bu projeler kim yaparsa yapsın bir ruh restoresidir. Nasıl Odunpazarı evleri yapılan restore çalışmalarıyla hayat ve kimlik bulduysa, eminim bu sosyal restore ile Tepebaşı’ da sosyal bir kimlik bulmuştur. Özellikle engelliler, çocuklar ve biraz düşkün olanlar için bu tartışmasız hizmettir.
30 Mart neleri değiştirir, adaylar, kazananlar, kaybedenler kim olur bilemem. Ama 30 Mart’tan sonra Başkanlık koltuğunda kim oturursa otursun bu çalışmaların çıtasını yükseltmek zorunda olduğunu unutmamalı.
“Çevre Yolundaki Koku?”
Ne zamandır yazacağım unutuyorum. Çevre yolunda terminal civarına yaklaşınca her gün solumak zorunda kaldıkları kötü bir koku var. Araç camları kapalı bile olsa etkisi yüksek olan bu poseptik kokusu hadi biz Eskişehirlilerce yadırganmaz ama Ankara ya da Bursa istikametine geçip gidenlerin Eskişehir’i bu kokuyla hatırlamaları ya da algılamaları da pek hoş olmaz değil mi?
Kaldı ki koku öyle menet bir koku ki, birkaç kişi araçla o noktadan geçerken camlar da kapalıysa herkes önce birbirinin yüzüne bakıyor ve sanki koku kaynağı başka bir şeymiş gibi şüpheyle yaklaşıyor.
Velhasıl neresinden bakarsanız bakın, yakışık bir durum değil. Eminim benim gibi o bölgeden geçen herkesin rahatsızlık duyduğu bu kokunun kaynağı ile ilgili sorumlu kurum kimse en kısa zamanda gereğini yapar. Bu küçük kokunun büyük rahatsızlığına her gün şahit olmak zorunda kalmayız.
“İnşaat Ruhsatları neden verilir?”
Bazen Eskişehir’deki inşaatlara bakınca sadece kamyon ve vinç park etmek için inşaat ruhsatı alındığı hissi uyanıyor içimde. Öyle bir hal aldı ki olay inşaat sahipleri inşaat yapılan sokağın sahibi kimi kafasına göre takılabiliyor. Bir alüminyum perde ile sokak kapatılıyor, bir hafriyat aracı park halinde beklesin diye cadde işgal ediliyor ve başka yer olmasına rağmen, bu sokak benim der gibi tam ortasına özellikle kum döktürülüp, başkalarının o yolu kullanmayacak olmasından mutlu olunuyor. Hatta kaldırım hizaları temel kazısı ile kırılıyor ve imara uygun olduğu söyleniyor. Söz de Belediyeler sık sık denetim yapıyoruz diyorlar ama bu denetimlerin çok samimi olduğunu nedense pek göremiyoruz.