Yaşamın İçinden
Hepsi iyi güzel de
Eskişehir’de üç siyasi partinin milletvekili var.
AKP’nin üç, CHP’nin iki ve MHP’nin bir.
MHP’de Ruhsar Demirel parti içinde rakipsiz.
Üstelik kendisine “ Genel Başkan Bahçeli’nin sağ kolu” diyenler de var.
Ruhsar Hanım, kentsel konulara yabancı olsa da, parti içi gelişmelerde fren yapmaya başladı.
Çok adaylı il kongresinde, gelişmeleri daha iyi gördük.
**/**
CHP Eskişehir’den üç vekil beklerken ikide kaldı.
Kimi ön seçim dedi, kimisi çarşaf ama, sonunda Süheyl Batum ile Kazım Kurt seçildiler.
Hep merak ediyorum:
Ön seçim olsa sonuç değişir miydi?
Vekillerimize bakacak olursak.
Seçimden bir süre sonra Prof. Dr. Süheyl Batum birinci, Kazım Kurt ikinciydi.
Şimdi durum değişti galiba.
Genel merkezi bilmiyorum.
Ama Kazım Kurt birinci, Süheyl Hoca ikinci gibi geliyor bana.
Parti içindeki gelişmelerde de aynı manzarayı görmek mümkün.
Erdal Çakıcıer’in Odunpazarı ilçe kongresini kazandıktan sonra verilen yemekte, Süheyl Batum’un, genel merkezi de içine alarak yaptığı konuşmalar halen tartışılıyor.
O zaman duymuştum.
Parti ileri gelenlerden biri aynen şöyle demişti;
“Konuşulanlanlar ve yazılanlar genel merkeze uçtu.”
CHP’de merak edilen olay şu:
“Herhangi bir gelişmede son sözü kim söyler?”
--//--
AKP’de durum değişik gibi görünse de,
sıralama seçimde olduğu gibi devam ediyor:
Prof. Dr. Nabi Avcı, Salih Koca, Ülker Can…
Salih Koca, parti tabanından gelme alışkanlığını, sürdürüyor.
Zaman zaman “Yerel-genel” karışımını izliyoruz konuşmalarında.
İl Başkanlığı’ndan kalma alışkanlığından vazgeçemediği için, Salih Koca’nın iki lafından biri Büyükerşen oluyor.
Ülker Can, İl Genel Meclisi havasından vazgeçemedi. Salih Koca’dan sıra gelirse, sorunları sakin yapısı içinde dile getiriyor. Üstelik bu tutumu ile AKP’lilerin sevgisini kazanmaya devam ediyor.
Prof.Dr.Nabi Avcı’ya gelince.
Nasıl milletvekili olduğunu herkes biliyor. Ancak seçildiği günlere göre Nabi Hoca’nın “Akademisyen politikacı” havası kalmadı bana göre. Daha sakin, bilimsel, yapıcı ve birlik beraberlik işaret eden Nabi Hoca’yı değiştiren elbette önemli etkenler var.
Bu durum Ankara’dan izlenmesi gereken kentsel sorunların önüne geçmemeliydi aslında. Ama oluyor. 4+4+4 yasasında olduğu gibi Sayın Avcı bana göre politikaya kendisi değil, birileri tarafından itilmiş bir havada. Yani görev verilirse yapıyor. İstediği halde kentsel sorunlara el atamıyor nedense. Sıralamada birinci olan sayın Avcı, aynı sırada Ankara’dan aldığı güçle devam ediyor...
Yazımın başlığına gelince…
Hepsi iyi güzel de, vekillerimizden kent adına, henüz belleklerde kalacak bir atılım göremedik. Muhalefet neyse de, iktidar vekilleri neyi bekliyorlar acaba?.
Günlerin getirdiği
Kızılinler unutuldu galiba?
Aylar geçti. Daha da geçeceğe benziyor. Büyük umutlarla yapılan çalışmalardan ses soluk çıkmadı. Kızılinler’den söz ediyoruz. Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç aylar süren çalışmalarını açıklamış, ardından da Kızılinler projesi, Ankara’ya Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a sunulmak üzere götürülmüştü. Eskişehir’in kaderini değiştireceği belirtilen Kızılinler projesinin Ankara’ya götürülmesinde milletvekillerimizin payı elbette büyüktü. Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç “bakandan gelecek yanıtı bekliyoruz” derken, Kızılinler için bir başka projeyi Odunpazarı Belediyesi sürmüştü piyasaya. Yani aynı alan için iki ayrı proje… Kamuoyunda işin içine siyaset giriyor yorumları yapılırken, özellikle AKP’li vekillerden manidar bulunmuştu.
Şöyle ya da böyle.. Odunpazarı sonradan devreye girmiş olsa da, Tepebaşı Belediyesi’nin yaptığı, altı milletvekili ile birlikte Anakara’ya götürülen Kızılinler projesi ne oldu acaba?. Eskişehir’in kaderini değiştirecek şeklinde yapılan açıklamalar suya mı düştü? Muhalefet milletvekileri neyse de, iktidar milletvekilleri bu konuda neler yapıyorlar acaba?
Kravatsızlar dağıldı mı?
En son galiba Büyükşehir Belediye Başkanı Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen yapmıştı. Trakya Resturant’ta yapılan “Kravatsızlar” toplantısı, aradan bu kadar uzun süre geçtiği halde neden yapılmadı acaba? ESO Başkanı Savaş Özaydemir başlattığı kravatsızlar toplantısı geleneğinin yarıda kalmasına nasıl bakıyor bilemiyoruz. Büyükerşen’nin yaptığı toplantı bir hayli tartışılmıştı. Hatta burada yapılan konuşmalar için sayın Büyükerşen bir basın toplantısında basın mensuplarına sitem ederek“bana sordunuz mu” demişti.
Her neyse… ESO’nın başlattığı Büyükerşen’in devam ettirdiği kravatsızlar toplantısı için sıranın ETO’ya geldiği yorumlanmıştı. Hatta Harun Karacan’ın hazırlıklara başladığına ilişkin yorumlar bile duymuştuk. Acaba kent yöneticilerinin bir araya getiren bu toplantı sona mı erdi? İşin içine bazılarının söylediği gibi siyaset mi girdi? Ya da, Harun Karacan’ın kent adına atılan adımların önüne geçen “yargıya götürme” çabaları bir kırgınlığa mı neden oldu? Dahası ETO’dan başka benzeri toplantıları yapacak başka örgüt kalmadı mı?
Vatandaş soruyor
Sakalar arabadan inmiyormuş
Kalabak Suyu satan sakalardan yakınmalar gelmeye devam ediyor. Hepsinden olmasa da bazı sakaların bölgelerine verdikleri saatlerde gelmediklerinden yakınan vatandaşlar “Sesini duyuyoruz. Ardından sokağımızda durmadan geçip gidenler var. Bizler de elimizde boş damacanalarla saka peşinde koşuyoruz. Bağırıp çağırdığımız halde aldırış eden olmuyor” diyorlar.
Bir başka konu da damacana yüklü bazı sakalarda sürücüden başka hiçbir görevlinin olmayışıymış. Bir vatandaş da diyor ki: “Saka arabasında yalnız sürücü var. Adam para alıyor. Elinde damacana ile gelen çoğu kadınlar boş damacanayı koyup, dolu damacanayı alıyor. Bunlar arasında çocukların yanı sıra yaşlı kadınlar da bulunmakta. Damacanayı kamyona koymakta ve dolusunu almakta zorluk yaşıyorlar. Bazı sakalar da olduğu gibi sürücünün yanı sıra bir başka görevli olsa da, boşu alsa, doluyu verse daha iyi olmaz mı?”
İyi olur elbette. Okurumuz haklı Yaşlı kadın ya da çocuk, boş damacanayı kamyona koydu diyelim. Dolu damacanayı nasıl indirecek değil mi?
-