Eskişehir Sanayi Odası (ESO) Başkanı Celalettin Kesikbaş, kısa süre önce Çin’e iş seyahatine gidip 15 gün kalıyor…
Geldiğinde sosyal medya hesabından şu bilgiyi kamuoyu ile paylaşıyor:
-
Orta ölçekli tüm kentlerinde yük ve yolcu taşıma tren ile gerçekleşiyor. Kırsaldaki tüm kentler demiryolları ile ülkenin her yerine ve limanlara bağlanmış.
Eskişehirli sanayiciler 50 yıldır aynı cümleyi tekrar ediyor…
-
Eskişehir, Gemlik Limanı’na bağlanmalı…
Eskişehir bir dönem demiryollarının merkezindeydi. 20 yıl önce Doğu’dan Batı’ya gidecek bir trenin Eskişehir‘e uğramaması mümkün değildi.
Kavşak noktasındaydık…
Günümüzde ise artık kavşak noktası olmaktan çıkıyoruz.
İzmir hızlı treni bile bizi teğet geçti!
Hızlı tren güzergahları yapıyoruz. Ancak konteyner taşımacılığı konusunda yeterince demiryolu ağımız yok.
Geçen günlerde sosyal medyada gördüğüm bir harita dikkatimi çekti. Çin’in hızlı tren hatlarının gelişimini gösteren haritası…
2008 ile 2020 arasında büyük bir mesafe kat etmiş durumda. Üstelik Çin’de hızlı tren hatlarında yük taşımacılığı da yapılıyor.
Biz demiryolu konusunda çok yavaş ilerliyoruz.
Eskişehir demiryolu ile Gemlik limanına
bağlanırsa “zenginleşir” “çağ atlar”
KORKU DEĞİL PANİK ÖLDÜRÜR!
1950’li yıllarda bir İngiliz şilebi Portekiz’den aldığı Madura şaraplarını İskoçya’ya götürür. Demir attığı limanda yükünü boşalttıktan sonra, şilepte çalışan denizcilerden biri unutulan şarap kolisi kaldı mı diye denetlemek üzere soğuk hava deposuna girer.
Onun içerde olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışardan kapatır. Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır,
çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini. Boş şilep, yeni yükünü almak üzere Portekiz’e doğru yola çıkar.
Mahsur denizci, depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Kapıyı açamayan çakısıyla,
çelik duvarlara kendisini bekleyen ölüm sürecini yazmaya, daha doğrusu kazımaya başlar. Günbegün, adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücuduna önce uyuşturucu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini, el ve ayaklarının
nasıl duyarsızlaştığını, donan burnunu ve buz gibi havanın dayanılmaz yakıcılığını anlatır.
Şilep Lizbon’a demir attığında, soğuk hava deposunun kapısını açan kaptan, zavallı denizcinin cesediyle karşılaşır.
Duvarlara kazıdığı acılı sonunu okur ve kendisi de hayretten dona kalır.
Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19’dur. İskoçya’ya götürdükleri Madura şarapları 18 derecede taşınmayı gerektirmiş,
şilep yükünü boşalttıktan sonra soğutma sistemi zaten kapatılmış olup, kendi haline bırakılan deponun sıcaklığı bir derece de yükselmiştir.
Denizci donarak ölmemiş, donduğunu sandığı (ya da donacağına inandığı) için ölmüştür. Bernard Werber, ‘İzafi ve Mutlak Bilgi Ansiklopedisi’ kitabında yer alan bir öykü bu…
Denizci korkudan değil, panikten ölmüş…
Çünkü panik bağışıklık sistemini zayıflatıyor!
Amaçsız kalıyorsunuz! Beynimiz kendi kendine akıl oyunları oynuyor. Korku ise farklıdır. Korkmak, tedbir almayı gerektirir.
Korkunun ecele faydası yok! Ama panik bizi öldürür!
ERENLER DİYARI SEYİTGAZİ
SeyitgazililerKültür Turizm ve Dayanışma Derneği “Makam-ı aşk erenler diyarı Seyitgazi” başlıklı bir etkinlik düzenliyor.
Etkinlik 13 Haziran Perşembe günü SeyyidBattalgazi Külliyesi’nde yapılacak. Etkinliğe konuşmacı olarak ünlü tarihçi Prof. Dr. Haşim Şahin katılacak.
Dernek yöneticileri bu tür etkinliklerle Seyitgazi’nin tanıtımı için adım atmış olacaklarını ifade ettiler.
Seyitgazi tarihini merak edenlere duyurulur.
BAZI İNSANLAR NEDEN ÇOK KİBAR!
Başlık sorudur. Yanıt için düşünmek gerekiyor…
Genç İngiliz yazar VexKing, bu soruya şu yanıtı veriyor:
-Bazı insanların bu kadar nazik olmalarının nedeni, dünyanın onlara karşı son derece acımasız olmasıdır
. Bu insanlar, aynı olumsuz duyguları başkalarının da hissetmelerini istememektedirler.
Giderek neyi kafaya takacağımız hakkında daha seçici oluruz. Bunun adı olgunlaşmadır. Kişi gerçekten değerli olana değer verip kafasına taktığı zaman olgunlaşır.
GÜNÜN KARİKATÜRÜ