Bilirsiniz öğretmenlik mesleği kutsaldır. Herkes ama herkes ilk öğretmenlerini hep anımsar. Niceleri gelip geçmiştir sıradan. Kimi tekrarladığı tekerlemelerle, kimileri yanlış söylediği bir deyimle anımsanır gider. Kimileri derste sıklıkla dile getirdiği bir kanun, tarihsel bir olay ya da kavramla hatırlardadır.
Hani bir türkü var ya
İlk öğretmenin kim senin
Kim öğretti alfabeyi
Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olunuyorsa,
Yirmi dokuz kere kırk yıl kölesiyiz öğretmenin…
İster ilkokul ister orta ister lise veya üniversite hangi okul olursa olsun öğretme göreviniz varsa eskilerin deyişiyle tebeşir tozu yutulmuşsa, siz artık isteniz de istemezseniz de öğretmenlik yoluna koyulmuşsunuzdur…
Ben de önceleri kimyon tarlalarında bulduğum öğrencilerle bütünleme sınavına hazırlık amacıyla yarı amatör yarı profesyonel başladığım bu mesleğe tebeşir tozunu yutunca zaten istekli de olduğum bu mecraya iyice daldım gitti…
Rahmetli Akar Öcal Hoca’nın mesleğe başlamamdaki katkısını, güvenini ve desteğini hiç ama hiç unutamam. Önceleri Fen Edebiyat, Mühendislik fakültelerinde yabancı dil derslerine yeni tap taze öğretim elamanı olarak girdim. O arada ver elini askerlik İzmir Maltepe Askeri Lisesi’nde yabancı dil öğretmeni olarak askerlik hizmeti… Gazi Eğitim’den de arkadaşlarım Murat, Faruk öğretmenlerimle nice güzelliklere imza attık. Unutamadığım bir teftişte bölüm başkanımız Öğretmen Yarbay Mustafa Kahveci’den aldığım takdir ve desteği yaşamım boyunca hiç mi hiç unutmadım. O gün bugündür daha iyi yapmaya çalıştım bu güzelim mesleği…
Dönüşte birkaç yıllık geçmişi olan Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksekokulu’nda dersler… Sonra bir dönem İletişim Bilimleri Fakültesi’nde. Bu arada eğitim bilimleri yüksek lisans tamamlama ve doktoraya Hacettepe’ye gidiş… Doksanlı yılların ikinci yarısıydı Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümüne geçiş…
Bütün içtenliğimle ifade edeyim her okul bir başka hepsinin toplumda bir başka yeri var. Ancak öğretmen yetiştirme bir başka… Şöyle diyelim
Olmasa da yerimiz yurdumuz kâşane
Öğretmen yetiştirmeye emek vermek şahane
O kadar çok anı var ki hangi birini anlatsam misali…
Aşık geleneğinde bir deneme deyip ‘mesela dedik’ başlıklı bir şiir düzdüm.
Zamanında dedim karşıda var ağaçlık koru
Sorarım bir demet okkalı nitelikli soru
Tembellik ettin çalışmadın yine birkaç ünite ile konu
Sonra yaparsın hakkımda sağda solda dedikodu
Bilemedin bilim, eğriyi doğruyu bilmektir
Eğitim, davranışı kasıtlı istendik etmektir
Diyorlar ki okullar hep başımıza beladır
Tümünü bir an evvel kapatmak evladır
Ancak lakin tedrisatla uğraşmak bir başkadır
Âşık Veysel ile Mahzuni’yi öğrenmek bir sevdadır
Kaygusuz Abdal, Yunus, Mevlâna bir deryadır
Kim ne derse desin mektep bizim için milli bir davadır
Biraz bakın neler neler…
Gün geldi helva yaptık derste dokuma kızlar yalelli yalelli eşliğinde…
Gün geldi sırlarını dinledik öğrencilerin
Gün geldi kız istemeye gittik
Gün geldi nikah şahidi olduk
Gün geldi kızdık kızıştık…
Gün geldi tongaya düştük kimi zamanda düşmedik
Bir gün öğrencilerden biri koridorda yakaladı.
- Hocam dedem sizlere ömür...
- Allah rahmet eylesin başınız sağ olsun!
- Hocam İstanbul’a gitmek gerek tabi ki… Ama devamsızlık sorunum var
- Hemen git çabuk. Başın sağ olsun. Gelirken Dede’nin defin kâğıdını getirir misin?
O genç o gün bugün daha defin kâğıdı getirecek. Bekliyorum. Neler neler…
Tabi ki özlüyoruz okulu, öğrencileri, meslektaşları ve dersleri. Tabi ki özlem bir başka duygu. Tabi ki Anadolu Üniversitesi bir başka yer… Birlikte çalıştığım nice güzel insanlar iyi kötü, acı tatlı nice anılar…
Doksanlı yıllar Rektör Engin Ataç Hoca. İlköğretim müfettişlerine yaz okulu açılmış. Coşkun Bayrak Hocam anabilim dalı başkanı, Esmahan Ağaoğlu ve Ayşen Gürcan hocamlarla birlikte çok başarılı bir hizmet içi eğitim kursu… Sertifikalar verilirken grubumuza yazılan şiir… Yerel gazeteye konu oluşumuz…
Neler mi öğrendim meslekle ilgili bunca yıl?
* Derslere ilişkin kuralları önceden açık seçik ifade edeceksin…
* Derse zamanında gireceksin erken çıkmayacaksın ama zamanı etkili kullanacaksın…
* İnsanları seveceksin sevgisiz ve idealizm olmaksızın iyi bir akademisyen ve öğretmen olunmaz…
*
Anadolu Üniversitesi çok iyi bir yuvadır; ancak daha çok çalışmalıyız. Kaynakları daha akılcı kullanmalıyız.
Orhan Oğuz, Yılmaz Büyükerşen diğer büyüklerimizden miras kalan kurum kültürünü yaşatmalıyız.
* Yüz yüze ve uzaktan eğitim uygulamalarını belirli bir disiplinle entegre etmeli ve örnek öncül ve önder olmalıyız…
*
Örgün eğitimde çoktan seçmeli sorulara son vermeliyiz. Güvenirliği ve geçerliliği yüksek ölçme ve değerlendirme disiplini oluşturmalıyız…
* Rektörlük üniversitenin en kritik birimidir. Rektörün atanma, seçilme ve yetkileri bilimsel kurullarca tartışılmalı ve uygulanabilir bir yeni yol bulunmalıdır.
* Katılımlı yönetimi egemen kılmalıyız. Bu noktada üniversiteler çok ama çok zayıflar…
* Devletin parası halkın parasıdır, Kimsenin öyle har vurup harman savurma uygunsuz yerlere harcama hakkı yoktur.
Bir de akademisyen ego ölçüm cihazı yani
‘egometer’ almamız gerekli…
En iyi arkadaşlarım Hazım ile Nazım
Eleştiri öz eleştiri ister çokça hazım
Turan’ım vallah billah der ki
Üniversiteye egometer lazım
Bir başka yazıda buluşmak umuduyla esen kalın