Sadi Seda yazdı
Dün öğle saatlerinde cep telefonum çaldı…
Arayan numara kayıtlı değildi, açtım…
Önce kendisini tanıttı…
Tanıdığım bir kişi değildi…
“Biz şu şu arkadaşlarla birlikteyiz. Müsait iseniz şu adrese uğrayabilir misiniz” dedi…
Saydığı isimlerden 3’ünü çok yakından tanıyorum…
Zaten telefon numaramı da onlardan almış…
Verilen adrese gittim…
İçeride 10 kişi vardı…
İçlerinden üçü ile samimiyetimiz var. Diğer üçü ile de karşılaştığımızda selamlaşıyoruz…
Samimi olduğum isimlerden birisi,”Önce geldiğin için teşekkür ederim. Arkadaşlarla sohbet ederken senin adın geçti. İYİ Parti ile yazdığın yazıları okuduk. Tespitlerin doğru. İl yönetiminde 26-27 MHP’li isim olması doğru değil. MHP’nin arka bahçesi gibi olmuş” dedi…
Ardından da Odunpazarı İlçe Başkanının tabanın istememiş olmasına rağmen atanmasının MHP’den gelen bir gelenek olduğunun altını çizdi ve şunu anlattı:
“Tıpkı MHP’de öyle oluyor. Genel Merkez atamayla bir görevlendirme yapacak. Bunun istihbaratını alıyoruz. Hemen genel merkeze telefon ederek ilgililere bu atamanın yanlış olacağını, partililerin bu isme karşı olduğunu, gerekirse imza toplayabileceğimizi söylüyoruz. Bizim karşı çıkmamıza rağmen atama gerçekleşiyor. Ancak sağlıksız bir atama yapıldığı için sancılı oluyor. Ve çok kısa süre sonra parti içerisinde başkan ile yönetim kurulu üyeleri arasında uyumsuzluklar baş göstermeye başlıyor.”
İYİ Parti’nin Odunpazarı İlçe Başkanın ismine yönetim içerisinden ciddi sayıda tepki olmasına rağmen atamanın gerçekleşmesinin, ileride yönetim kurulu üyeleri ile ilçe başkanın arasında ciddi sorunlar yaşanabileceğinin mesajını verdi…
“BAHÇELİ AKP’Yİ
DESTEKLİYOR?”
MHP’li dostlarla sohbet koyulaştı…
Devlet Bahçeli’yi, giderek AK Parti’ye doğru kaymasından dolayı eleştirdiler…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı koruması altına aldığını iddia ettiler…
“Acaba bizim genel başkanımız baraj korkusu mu yaşıyor? Bu nedenle mi ısrarla AKP’ye ittifak çağrısı yapıyor” diyerek MHP’nin kesinlikle baraj sorunun olmadığının altını çizdiler…
“BAHÇELİ NEDEN ALINDI?”
MHP’li dostların sohbette anlattıkları şöyle:
“Sizi çağırmamızın esas nedeni İYİ Parti’yi tartışmak değil. Birincisi MHP’nin kesinlikle baraj sorunun olmadığını vurgulamak. İkincisi ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 15 Temmuz 2016’da FETO’nun darbe kalkışmasından sonra AKP’ye verdiği ciddi destek. NTV Spor Yorumcusu Rıdvan Dilmen’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı Parkasız Deniz Gezmiş’e benzetmesinden sonra verdiği cevap. Konunun muhatabı Cumhurbaşkanı Erdoğan, cevap verecek kişi de Erdoğan olması gerekirdi. Bizim Genel Başkanımız Devlet Bahçeli ‘Sahadaki şeytanlığını siyasete taşımasınlar. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı'na 'Parkasız Deniz Gezmiş' ifadesi ne Türk milletine yakışır ne Cumhurbaşkanlığına yakışır ne de Cumhurbaşkanlığına yapılan bir yalakalığa yakışır. Şiddetle reddediyorum ve Türk milletinden özür dilemesini istiyorum. Cumhurbaşkanı bir dönemin teröristinin özdeşi olarak takdim edilemez’ diye cevap veriyor. Rıdvan Dilmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a çok yakın bir isim. Ailecek görüşüyorlar. Benzetme yapılan kişi Bahçeli olmamasına rağmen Rıdvan Dilmen’e cevap vermesine bir almam veremedik. Cumhurbaşkanı sessiz kalıyor, Bahçeli cevap veriyor. Acaba bizim genel başkanımız Dilmen’in söyleminden şunu mu anladı. ‘Sana söylüyorum kızım, sen anla gelinim”. Bu nedenle mi cevap verdi hala anlamış değiliz.”
Haklılar…
Rıdvan Dilmen, “Parkasız Deniz Geçmiş” benzetmesini Erdoğan’a yapıyor…
Eğer bu sözden alınacak ve cevap verecek birisi varsa o da Cumhurbaşkanı Erdoğan…
Bahçeli, Cumhurbaşkanın sözcüsü mü?
Yoksa Cumhurbaşkanı kendisine, “Benim adına Rıdvan Dilmen’e cevabı sen ver” diye kendisine ricada mı bulundu (!)
MHP’li dostlar, Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve AK Parti’ye yakınlaşmasını doğru bulmadıklarını, bu tutumunu devam ettirmesi halinde tabanın yavaş yavaş İYİ Parti’ye doğru kayacağından endişeliler…
Bahçeli’nin desteğini sürdürmesi halin de 2019 seçimlerine kadar MHP’de hızlı bir erimenin söz konusu olacağından, tabanın yavaş yavaş İYİ Parti’ye doğru kayacağından da kaygılılar…
*-*******
Ben de “Termik Santral”e karşıyım
Eskişehir’e kurulacak olan “Kömürlü Termik Santral” hakkında birkaç yazı yazdım…
Hiçbirinde “ben de kurulmasına destek veriyorum” ifadesi kullanmadım…
Son yazımda da, yapılması halinde Termik Santral’in çevreye ve insanlara vereceği zarar hakkında insanların yeterli bilgiye sahip olmadıklarını ifade etmiştim…
Bu yazılarımı okuyanlar,”Sadi Termik Santral yapımı destekliyor” anlamı çıkarmışlar…
Üzerine basa basa ifade ediyorum…
Ben, eşim, çocuklarım ve torunum da “Termik Santral’in” kurulmasına karşıyız…
Bu konuda şahsen dilim döndüğünce çevremdekilere zararlarını anlatıyorum…
Eskişehir de birileri günlerdir “Termik Santral Kurulması halinde insanlara, hayvanlara ve çevreye vereceği zarar” konusunda halkı bilgilendirmek için ciddi çaba gösteriyorlar…
Bu konudaki verdikleri mücadelelerinden dolayı kendilerini kutluyorum…
Aslında kapalı salon toplantıları düzenleyerek, vatandaşlar davet edilerek zararları anlatılacak olunur ise, inanıyorum ki Eskişehir de yaşayanların hemen hemen çoğunluğu kömürlü termik santralin vereceği zarar hakkında daha da bilinçli olacaklar…
Bunu kim yapar bilmiyorum…
Ama birilerinin üstlenmesi gerekir…