Eskişehir, yeşil alanlarını daha da genişletmek ve çevre bilincini artırmak adına büyük bir adım atıyor. 2025 yılı için, Büyükşehir Belediyesi'nin kendi fidanlıklarında ürettiği 88 bin 906 bitki, kentin dört bir yanını süsleyecek.
Eskişehir, yeşil alanlarını daha da genişletmek ve çevre bilincini artırmak adına büyük bir adım atıyor. 2025 yılı için, Büyükşehir Belediyesi'nin kendi fidanlıklarında ürettiği 88 bin 906 bitki, kentin dört bir yanını süsleyecek.
Genel olarak AK Partililer bu tarz haberleri, “Canım CeHaPe zihniyeti Eskişehir’e ne yaptı ki? 3 tane ağaç, 5 tane çiçek diktiler. Algı yapmaktan başka bir şey yapmadılar” diyerek küçümsemeye çalışıyor.
CHP’lilerin algı yaratmak konusunda kötü bir karnesi olduğuna ben de inanıyorum. Ama bu konuda en son şikayet edecek olanlar AK Partililerdir.
Öte yandan – bana kalırsa – bir belediyenin en önemli işi, o şehre fazladan bir ağaç dikebilmektir. Bir belediye kentindeki boş alanların üzerine apartmanlar dikmek yerine, yeşil alan kazandırıyorsa, ben o belediyeyi tebrik ederim.
Tıpkı hükümetimizin, eski Atatürk Stadyumunun yerine apartmanlar dikmek yerine Millet Bahçesi açmasının çok önemli bir hizmet olduğu gibi. Maalesef bazı CHP’lilerin de bu güzel hizmeti küçümsediğini görüyorum.
Bir şehre fazladan yeşil alan kazandırmak çok önemli bir hizmettir. Bunu kim yaparsa yapsın, Eskişehirlilerin başının tacıdır.
Saçma sapan kavgalara son verelim
Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı Selma Güder, geçtiğimiz günlerde ESTV ekranlarında yayınlanan Günaydın Eskişehir programında önemli açıklamalarda bulundu. Meslektaşlarım Tarkan Demir ve Burcu Bilgiç’in sorularını yanıtlayan Güder, Eskişehir’in çok önemli bir su sorunuyla karşı karşıya kaldığını savundu.
Sayın Güder’e hak vermek için bilimadamı olmaya gerek yok. Hepimiz çok tuhaf ve kurak bir kış geçirdiğimizin farkındayız. Türkiye’de maalesef ciddi bir kuraklık sorunu var.
Bu krizle ilgili bir takım tedbirler alan hükümet, Eskişehir’in Alpu, Beylikova, Çifteler, Sivrihisar, Mihalgazi ve Mihalıçık ilçelerini su kısıtı kapsamına aldı. Buna göre söz konusu ilçelerde daha az suya ihtiyaç duyulan tarım ürünlerinin üretilmesi teşvik edilecek.
Hükümetin aldığı bu kararın çok isabetli olduğunu düşünüyorum ve kendilerini tebrik ediyorum.
Zihinlerimiz ve vicdanlarımız o kadar kirlenmiş durumda ki, su sorununu bile iktidar ve muhalefet partileri arasında bir tartışmaya dönüştürüyoruz. Halbuki yeterli yağmur ve kar yağmıyorsa, bunun suçu AK Parti’de değildir. İYİ Parti’de veya CHP’de de değildir.
Dolayısıyla kendi aramızda ahmakça kavgalara son vermeli ve el birliğiyle bizi bekleyen kuraklık sorununa karşı mücadele etmeliyiz.
Haftanın haberi
Çevre Bakanlığı ergen çocuk gibi davranıyor (FOTO: Anadolu)
Odunpazarı Belediyesi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı arasındaki gerginlik devam ediyor. Bilindiği gibi Odunpazarı Belediyesi Alpu Yolunda güzel bir hayvan barınağına sahip. Aslında bu tesisin arazisi belediyenin değil, hazinenin malı. Normalde hükümetin hiçbir işine yaramayan bu arazinin Odunpazarı Belediyesi’ne devredilmesi lazım. Böylece Eskişehir halkına daha iyi hizmet edilir. Ancak sevgili hükümetimiz iki de bir de “Almanya’dan oğlum gelecek, çık benim mülkümden” diyerek Odunpazarı Belediyesi’nin iş yapmasını engelliyor. Buna karşılık Odunpazarı Belediyesi de “Çıkmıyorum kardeşim. Atabiliyorsan at beni” diyor.
Benzer bir gerginlik hayvan mezarlığı konusunda da yaşanıyor. Odunpazarı belediyesi vatandaştan gelen talepler üzerine bir evcil hayvan mezarlığı yapmak istiyor ve Çevre Bakanlığı’ndan konuyla ilgili kendisine yardımcı olmasını istiyor. Ancak Çevre Bakanlığı bu talebe “Benim böyle bir arazi tahsis etmem için kanuni bir zorunluluğum yok” diyor.
Çevre Bakanlığı’nın gerçekten de kanuni bir zorunluluğu olmayabilir. Halbuki hazineye ait olan ve atıl durumdaki küçük bir araziyi Odunpazarı Belediyesine tahsis etse kötü mü olur.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığındaki yetkililer, ergen çocuklar gibi davranıyor. Sonuç olarak, “CeHaPe’li Belediyeye iş yaptırmadık” diye seviniyor olabilirler. Ama yaptıklarının zararını da Eskişehirliler ödüyor.
Tarihte Bu Hafta
Darbeye karşı darbe
12 Mart 1971 Muhtırasının üzerinden 54 yıl geçmiş. Türk siyasi tarihinde önemli ve olumsuz bir dönüm noktası olan 12 Mart’ın etkilerini hâlen görmek mümkün.
Sonuç olarak 12 Mart Muhtırası Türkiye’ye öyle bir siyasi istikrarsızlık getirdi ki, netice itibarıyla 12 Eylül darbesine giden yol da açılmış oldu. Yani askerler “Devleti koruyacağım” diye muhtıra verdiler, her şeyin berbat olmasına neden oldular ve “Her şey berbat oldu” diye kendi hatalarını daha büyük bir hatayla kapatmaya kalktılar.
Ki 12 Eylül askeri darbesinin Türk demokrasisisin üzerinden silindir gibi geçtiği ortada.
Tabii 12 Mart muhtırasından bahsederken, 9 Mart 1971 darbe teşebbüsünden bahsetmemek olmaz. 1971 yılında Milli Demokratik Devrimciler olarak adlandırılan bir grup sol görüşlü askerleri de arkalarına alarak bir darbe yapmaya kalkıştılar. Fakat bu darbe önceden haber alındı ve başarısızlığa uğradı. Tarihçiler 9 Mart olmasaydı, 12 Mart’ın olmayabileceğini söylüyor.
9 Martçılar sol bir darbe yapmak istedikleri için, 12 Martçılar da sola karşı büyük bir baskı uyguladılar. Böylece – istemeden de olsa – radikal sol terörist örgütlerin de önünü açtılar. Ki bu da – yine doğal olarak – sağ terörist grupların ortaya çıkmasına neden oldu.
Netice itibarıyla darbe yapmaya kalkışanlara karşı darbe yaptığımız için, yeni darbelerle karşılaştık.
Yeniçerilerin 1446 yılındaki “Buçuk tepe” ayaklanmasından bu yana ordu, pek çok kez siyasete müdahale etti. Hepsinin de sonucunda devlet ve millet kaybeden taraf oldu.
Sanırım en iyisi askerin kışlasında kalması, siyasetçilerin de memleketi adam gibi yönetmesi. O zaman her şey yolunda giderdi.
Haftanın Sözü
Orman yurdun öz evladı ormansız yok dünya tadı
Aşık Veysel