Meryem Suresi'nin anlamı, Türkçe ve Arapça okunuşu, fazileti pek çok kişinin merak ettiği konulardan biridir. Bu surenin temel amacı Allah'ın birliğine olan inancı yerleştirmek ve bazı peygamberlerin kıssalarını ve kıyamet günü sahnelerini anlatmaktır. Meryem Suresi'nin anlamını ve çevirisini araştıran vatandaşlar aynı zamanda faziletlerini de öğrenmek istiyor.
Genel olarak bu sure, Allah'ın birliği inancının doğruluğunu ve peygamberlik kurumunun gerçekliğini kanıtlamayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda sure, Yahudilerin Meryem'e ve oğlu İsa'ya yönelttikleri suçlamaları reddetmekte, yaşlılığına rağmen Yahya'nın Zekeriya'dan doğduğunu teyit etmekte, İsa'nın Meryem'den mucizevi bir şekilde babasız olarak dünyaya gelişini anlatmakta ve İbrahim, Musa, Harun ve diğer peygamberlerin insanları hak dine davet etme çabalarını vurgulamaktadır.
1. Kef ha ya ayn sad
2. Zikru rahmeti rabbike abdehu zekeriyya
3. İz nada rabbehu nidaen hafiyya
4. Kale rabbi innı vehenel azmü minnı veştealer ra'sü şeybev ve lem eküm bi düaike rabbi şekıyya
5. Ve innı hıftül mevaliye miv veraı ve kanetimraetı akıran feheb lı mil ledünke veliyya
6. Yerisüni ve yerisü min ali ya'kube vec'alhü rabbi radıyya
7. Ya zekeriyya inna nübeşşiruke bi ğulaminismühu yahya lem nec'al lehu min kablü semiyya
8. Kale rabbi enna yekunü lı ğulamüv ve kanetimraeti akırav ve kad belağtü minel kiberi ıtiyya
9. Kale kezalik kale rabbüke hüve aleyye heyyinüv ve kad halaktüke min kablü ve lem tekü şey'a
10. Kale rabbic'al lı ayeh kale ayetüke ella tükellimen nase selase leyalin seviyya
11. Fe harace ala kavmihı minel mıhrabi fe evha ileyhim en sebbihu bükratev ve aşiyya
12. Ya yahya huzil kitabe bi kuvveh ve ateynahül hukme abiyya
13. Ve hananem mil ledünna ve zekah ve kane tekıyya
14. Ve berram bi valideyhi ve lem yekün cebbaran asıyya
15. Ve selamün aleyhi yevme vülide ve yevme yemutü ve yevme yüb'asü hayya
16. Vezkür fil kitabi meryem izintebezet min ehliha mekanen şerkıyya
17. Fettehazet min dunihim hıcaben fe erselna ileyha ruhana fe temessele leha beşaren seviyya
18. Kalet innı euzü bir rahmani minke in künte tekıyya
19. Kale innema ene rasulü rabbiki li ehebe leki ğulamen zekiyya
20. Kalet enna yekunü li ğulamüv ve lem yemsesnı beşeruv ve lem ekü beğıyya
21. Kale kezalik kale rabbüki hüve aleyye heyyin ve li nec'alehu ayetel linnasi ve rahmetem minna ve kane emram makdıyya
22. Fe hamelethü fentebezet bihı mekanen kasıyya
23. Fe ecaehel mehadu ila ciz'ın nahleh kaletya leytenı mittü kable haza ve küntü nesyem mensiyya
24. Fe nadaha min tahtiha ella tahzenı kad ceale rabbüki tahteki seriyya
25. Ve hüzzı ileyki bi ciz'ın nahleti tüsakıt aleyki rutaben ceniyya
26. Fe külı veşrabı ve karrı ayna fe imma terayinne minel beşeri ehaden fe kulı innı nezertü lir rahmani savmen fe len ükellimel yevme insiyya
27. Fe etet bihı kavmeha tahmilüh kalu ya meryemü le kad ci'ti şey'en feryya
28. Ya uhte harune ma kane ebukimrae sev'iv ve ma kanet ümmüki beğıyya
29. Fe eşarat ileyhi kalu keyfe nükelimü men kane fil mehdi sabiyya
30. Kale innı abdüllahi ataniyel kitabe ve cealenı nebiyya
31. Ve cealenı mübaraken eyne ma küntü ve evsanı bis salati vez zekati ma dümtü hayya
32. Ve berram bi validetı ve lem yec'alnı cebbaran şekıyya
33. Vesselamü aleyye yevme vülidtü ve yevme emutü ve yevme üb'asü hayya
Zalike ıysebnü meryem kavlel hakkıllezı fıhi yemterun
35. Ma kane lillahi ey yettehıze miv veledin sübhaneh iza kada emran fe innema yekulü lehu küm fe yekun
36. Ve innellahe rabbı ve rabbüküm fa'büduh haza sıratum müstekıym
37. Fahtelefel ahzabü mim beynihim fe veylül lillezıne keferu mim meşhedi yevmin azıym
38. Esmı'bihim ve ebsır yevme ye'tunena lakiniz zalimunel yevme fı dalalim mübın
39. Ve enzirhüm yevmel hasrati iz kudıyel emr ve hüm fı ğafletiv ve hüm la yü'minun
40. İnna nahnü nerisül erda ve men aleyha ve ileyna yürceun
41. Vezkür fil kitabi ibrahım innehu kane sıddıkan nebiyya
42. İz kale li ebıhi ya ebeti lime ta'büdü ma la yesmeu ve la yübsıru ve la yuğnı anke şey'a
43. Ya ebeti innı kad caenı minel ılmi ma lem ye'tike fettebı'nı ehdike sıratan seviyya
44. Ya ebeti la ta'büdiş şeytan inneş şeytane kane lir rahmani asıyya
45. Ya ebeti ninı ehafü ey yemesseke azabüm miner rahmani fe tekune liş şeytani veliyya
46. Kale erağıbün ente an alihetı ya ibrahım leil lem tentehi le ercümenneke vehcürnı meliyya
47. Kale selamün aleyk se estağfiru leke rabbı innehu kane bı hafiyya
48. Ve a'tezilüküm ve ma ted'une min dunillahi ve ed'u rabbı asa ella ekune bi düai rabbı şekıyya
49. Felemma'tezelehüm ve ma ya'büdune min dunillahi vehebna lehu ishaka ve ya'kub ve küllen cealna nebiyya
50. Ve vehebna lehüm mir rahmetina ve cealna lehüm lisane sıdkın aliyya
51. Vezkür fil kitabi musa innehu kane muhlesav ve kane rasulen nebiyya
52. Ve nadeynahü min canibit turil eymeni ve karrabnahü neciyya
53. Ve vehebna lehu mir rahmetina ehahü harune nebiyya
54. Vezkür fil kitabi ismaıyle innehu kane sadikal va'di ve kane rasulen nebiyya
55. Ve kane ye'müru ehlehu bis salati vez zekati ve kane ınde rabbihı merdıyya
56. Vezkür fil kitabi idrıse innehu kane sıddıkan nebiyya
57. Ve rafa'nahü mekanen aliyya
58. Ülaikellezıne en'amellahü aleyhim minen nebiyyıne min zürriyyeti ademe ve mimmen hamelna mea nuhıv ve min zürriyyeti ibrahıme ve israıle ve mimmen hedeyna vectebeyna iza tütla aleyhim ayatür rahmani harru süccedev ve bükiyya
59. Fe halefe mim ba'dihim halfün edaus salate yettebeuş şehevati fe sevfe yelkavne ğayya
60. İlla men tabe ve amene ve amile salihan fe ülaike yedhulunel cennete ve la yuzlemune şey'a
61. Cennati adninilletı veader rahmanü ıbadehu bil ğayb innehu kane va'dühu me'tiyya
62. La yesmeune fıha bükratev ve aşiyya
63. Tilkel cennetülletı nurisü min ıbadina men kane tekıyya
64. Ve ma netezzelü illa bi emri rabbik lehu ma beyne eydına ve ma halfena ve ma beyne zalik ve ma kane rabbüke nesiyya (58. Ayet secde ayetidir.)
65. Rabbüs semavati vel erdı ve ma beynehüma fa'büdhü vastabir li ıbadetih hel ta'lemü lehu semiyya
66. Ve yekulül insanü e iza ma mittü le sevfe uhracü hayya
67. E ve la yezkürul insanü enna halaknahü min kablü ve lem yekü şey'a
68. Fe ve rabbike le nahşürannehüm veş şeyatıyne sümme le nuhdırannehüm havle cehenneme cisiyya
69. Sümme lenenzianne min külli şıatin eyyühüm eşeddü aler rahmani ıtiyya
70. Sümme le nahnü a'lemü billezıne hüm evla biha sıliyya
71. Ve im minküm illa varidüha kane ala kabbike hatmem makdıyya
72. Sümme nüneccillezınet tekav ve nezeruz zalimıne fıha cisiyya
73. Ve iza tütla aleyhim ayatüna beyyinatin kalellezıne keferu lillizıne amenu eyyül ferıkayni hayrum mekamev ve ahsenü nediyya
74. Ve kem ehlekna kablehüm min karnin hüm ahsenü esasev ve ri'ya
75. Kul men kane fid dalaleti felyemdüd lehür rahmanü medda hatta iza raev ma yuadune immel azabe ve immes saah fe seya'lemune men hüve şerrum mekanev ve ad'afü cünda
76. Ve yezıdüllahüllezınehtedev hüda vel bakıyatüs salihatü hayrun ınde rabbike sevabev ve hayrum meradda
77. E fe raeytellezı kefera bi ayatina ve kale leuteyenne malev ve veleda
78. Ettaleal ğaybe emittehaze ınder rahmani ahda
79. Kella senektübü ma yekulü ve nemüddü lehu minel azabi medda
80. Ve nerisühu ma yekulü ve ye'tına ferda
81. Vettehazu min dunillahi alihetel li yekunu lehüm ızza
82. Kella seyekfürune bi ıbadetihim ve yekunune aleyhim dıdda
83. E lem tera enna erselneş şeyatıyne alel kafirıne teüzzühüm ezza
84. Fe la ta'cel aleyhim innema neuddülehüm adda
85. Yevme nahşürul müttekıyne iler rahmani vefda
86. Ve nesukul mücrimıne ila cehenneme virda
87. La yemlikuneş şefaate illa menttehaze ınder rahmani ahda
88. Ve kalittehazer rahmanü veleda
89. Le kad ci'tüm şey'en idda
90. Tekadüs semavatü yetefettarne minhü ve tenşekkul erdu ve tehırrul cibalü hedda
91. En deav lirrahmani veleda
92. Ve ma yembeğıy lir rahmani ey yettehıze veleda
93. İn küllü men fis semavate vel erdı illa atir rahmani abda
94. Le kad ahsahüm ve addehüm adda
95. Ve küllühüm atıhi yevmel kıyameti ferda
96. İnnellezıne amenu ve amilus salihati se yec'alü lehümür rahmanu vüdda
97. Fe innema yessernahü bi lisanike li tübeşşira bihil müttekıyne ve tünzira bihı kavmel lüdda
98.Ve kem ehlekna kablehüm min karn hel tühussü minhüm min ehadinev temeu lehüm rikza
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
﴾1﴿ Bu, Rabbinin, Zekeriya kuluna olan merhametinin anılmasıdır. ﴾2﴿ Hani o Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı. ﴾3﴿ O şöyle demişti: "Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım." ﴾4﴿ "Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!" ﴾5-6﴿ (Allah şöyle dedi:) "Ey Zekeriyya! Haberin olsun ki biz sana Yahya adlı bir oğul müjdeliyoruz. Daha önce onun adını kimseye vermedik." ﴾7﴿ Zekeriyya, "Rabbim!" "Hanımım kısır ve ben de ihtiyarlığın son noktasına ulaşmış iken, benim nasıl çocuğum olur?" ﴾8﴿ (Vahiy meleği) dedi ki: "Evet, öyle. (Ancak) Rabbin diyor ki: "Bu bana göre kolaydır. Nitekim daha önce, hiçbir şey değil iken seni de yarattım." ﴾9﴿ Zekeriyya, "Rabbim, öyleyse bana (çocuğumun olacağına)bir işaret ver", dedi. Allah da, "Senin işaretin, sapasağlam olduğun halde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır" dedi. ﴾10﴿ Derken Zekeriya ibadet yerinden halkının karşısına çıktı. (Konuşmak istedi, konuşamadı) ve onlara "Sabah akşam Allah'ı tespih edin" diye işaret etti. ﴾11﴿
Yahya dünyaya gelip büyüyünce onu peygamber yaptık ve kendisine) "Ey Yahya kitaba sımsıkı sarıl" dedik. Biz ona daha çocuk iken hikmet ve katımızdan kalp yumuşaklığı ve ruh temizliği vermiştik. O, Allah'tan sakınan, anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. ﴾12-14﴿ Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selam olsun! ﴾15﴿ (Ey Muhammed!) Kitapta (Kur'an'da) Meryem'i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail'i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. ﴾16-17﴿ Meryem, "Senden, Rahmân'a sığınırım. Eğer Allah'tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)" dedi. ﴾18﴿ Cebrail, "Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim" dedi. ﴾19﴿ Meryem, "Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?" dedi. ﴾20﴿ Cebrail, "Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir" dedi. ﴾21﴿ Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi. ﴾22﴿ Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!" dedi. ﴾23﴿ Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: "Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı." ﴾24﴿ . "Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün." ﴾25﴿
"Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, "Şüphesiz ben Rahmân'a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım" de. ﴾26﴿ Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: "Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!" ﴾27﴿ "Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi." ﴾28﴿ Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. "Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?" dediler. ﴾29﴿ Bebek şöyle konuştu: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. Bana kitabı (İncil'i) verdi ve beni bir peygamber yaptı." ﴾30﴿ "Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekatı emretti." ﴾31﴿ "Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı." ﴾32﴿ "Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir)." ﴾33﴿ Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur. ﴾34﴿ Allah'ın çocuk edinmesi düşünülemez. O bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece "ol!" der ve o da oluverir. ﴾35﴿ Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O'na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur. ﴾36﴿ (Fakat hıristiyan) gruplar, aralarında ayrılığa düştüler. Büyük bir günü görüp yaşayacakları için vay kafirlerin haline! ﴾37﴿ Bize gelecekleri gün (gerçekleri) ne iyi işitip ne iyi görecekler! Ama zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler. ﴾38﴿
Onları, gaflet içinde bulunup iman etmezlerken işin bitirileceği o pişmanlık günüyle uyar. ﴾39﴿ Şüphesiz yeryüzüne ve onun üzerindekilere biz varis olacağız, biz! Ancak bize döndürülecekler. ﴾40﴿ Kitapta İbrahim'i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi. ﴾41﴿ Hani babasına şöyle demişti: "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?" ﴾42﴿ "Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru yola ileteyim." ﴾43﴿ "Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân'a isyankâr olmuştur." ﴾44﴿ "Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum." ﴾45﴿ Babası, "Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!" dedi. ﴾46﴿ İbrahim şöyle dedi: "Esen kal! Senin için Rabbimden af dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır." ﴾47﴿ "Sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı terk ediyor ve Rabb'ime ibadet ediyorum. Rabbime ibadet etmekle de mutsuz olmayacağımı umuyorum." ﴾48﴿ İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince ona İshak ile Yakub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık. ﴾49﴿ Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik). ﴾50﴿ Kitapta, Mûsâ'yı da an. Şüphesiz o seçkin bir insan idi. Bir resül, bir nebi idi. ﴾51﴿
Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık. ﴾52﴿ Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn'u bir nebi olarak kendisine bahşettik. ﴾53﴿ Kitap'ta İsmail'i de an. Şüphesiz o sözünde duran bir kimse idi. Bir resül, bir nebi idi. ﴾54﴿ Ailesine namaz ve zekatı emrederdi. Rabb'inin katında da hoşnutluğa ulaşmıştı. ﴾55﴿ Kitap'ta İdris'i de an. Şüphesiz o doğru sözlü bir kimse, bir nebi idi. ﴾56﴿ Onu yüce bir makama yükselttik. ﴾57﴿ İşte bunlar, Adem'in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim'in, Yakub'un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. ﴾58﴿ Onlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevi tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır. ﴾59﴿ Ancak tövbe edip inanan ve salih amel işleyenler başka. Onlar cennete, Rahmân'ın, kullarına gıyaben vaad ettiği "Adn" cennetlerine girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Şüphesiz onun va'di kesinlikle gerçekleşir. ﴾60-61﴿ Orada boş söz işitmezler. Yalnızca (meleklerin) "selam!" (deyişini) işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da vardır. ﴾62﴿ İşte bu, kullarımızdan Allah'a karşı gelmekten sakınanlara miras kılacağımız cennettir. ﴾63﴿ (Cebrail şöyle dedi:) "Biz ancak Rabbinin" emriyle ineriz. Önümüzdekiler, arkamızdakiler ve bunlar arasındakiler hep O'nundur. Rabbin unutkan değildir." ﴾64﴿8. Ve kem ehlekna kablehüm min karn hel tühussü minhüm min ehadinev temeu lehüm rikza
Bazı sûrelerin başında bulunan bu harflere “hurûf-i mukattaa” adı verilmektedir (bilgi için bk. Bakara 2/1).
Zekeriyyâ aleyhisselâm, İsrâiloğulları’na gönderilmiş son peygamberlerden biridir. Ancak kendisine müstakil bir kitap verilmemiş, Hz. Mûsâ’nın şeriatıyla amel etmiştir. Kaynaklarda, Hz. Meryem’in teyzesinin kocası ve Beyt-i Makdis’in reisi olduğu, Tevrat nüshalarını yazarak çoğalttığı bildirilmektedir (bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/37-41).
Duanın, emreder gibi ve yüksek sesle değil, mütevazı bir şekilde alçak sesle ve yalvarıp yakararak yapılması onun âdâbına daha uygun olduğu için alçak sesle dua ettiği belirtilen Hz. Zekeriyyâ, kendisinden sonra akrabalarının toplum önderi olma ve Allah’ın dinini yayma hususunda zaaf göstereceklerinden endişe etmiş; bu sebeple de duasında kendisine ve Ya‘kub (İsrâil) soyuna halef ve mirasçı olmak ve davetini sürdürmek üzere iyi ahlâklı, yetenekli ve âdil insan olacak bir halef lutfetmesini Allah’tan niyaz etmiştir. Zira o, bütün olumsuz şartlara rağmen Allah’tan ümit kesilmemesi gerektiğini biliyordu.
“Halef” diye tercüme ettiğimiz velî kelimesi, kişinin “yakını, dostu, arkadaşı, yardımcı ve destekçisi” demektir (aynı zamanda Allah’ın isimlerinden olan velî kelimesinin diğer anlamları için bk. Bakara 2/257; Mâide 5/51; En‘âm 6/14; A. Saim Kılavuz, “Velî”, İFAV Ans., IV, 456; Hamza Aktan, “Velâyet”, İFAV Ans., IV, 453).
“Yakınlar” anlamı verdiğimiz mevâlî kelimesi mevlâ kelimesinin çoğulu olup “kişiye vâris olan yakın akrabaları” mânasına gelir. Hz. Zekeriyyâ, halef istemesinin gerekçesini de açıklarken, övünmek veya faydalanmak için değil, dini tebliğ etmek gibi yüce bir gaye için halef istediğini ifade etmiştir. Başka âyetlerde bildirildiğine göre Zekeriyyâ şu duaları da yapmıştır: “Rabbim! Bana tarafından temiz bir nesil ihsan eyle. Kuşkusuz sen duayı işitensin!” (Âl-i İmrân 3/38). “Rabbim! Geride kalanların en hayırlısı sensin, yine de sen beni yalnız (çocuksuz) bırakma! “ (Enbiyâ21/89).
Bazı tefsirlerde Zekeriyyâ’nın hem mülküne hem de ilmine ve peygamberliğine mirasçı olacak sâlih bir çocuk istediği söylenmişse de Hz. Peygamber’in, “Biz peygamberler miras bırakmayız, bıraktığımız sadakadır” (Buhârî, “Humus”, 1; “Megâzî”, 14, 38) anlamındaki hadisi dikkate alındığında peygamberlerin mal ve servetleri için mirasçı istemeyecekleri anlaşılır. Hz. Zekeriyyâ’nın “Tarafından bana yerimi alacak bir halef ver; o, Ya‘kub hânedanına da vâris olsun” ifadesi de bu mânayı destekler. Burada Ya‘kub hânedanına vâris olmaktan maksat onların mallarına mirasçı olmak değil, Hz. Ya‘kub’un soyu olan İsrâiloğulları’nın misyonuna, peygamberliğin geride bıraktığı geleneğe ve ahlâka vâris olmak ve onların gittiği doğru yolu takip etmektir.
İbn Âşûr’a göre âyetlerin zâhirinden peygamberlere mirasçı olunabileceği anlaşılmaktadır. Ona göre başka bir âyetteki (Neml 27/16) ifade bu anlamı desteklemektedir ve yukarıdaki hadiste Resûlullah bütün peygamberleri değil, sadece kendisini kastetmiştir (bk. XVI, 66). Nitekim Hz. Ömer de “Resûlullah bu sözüyle kendisini kastediyor” demiştir (Buhârî, “Fardu’l-humus”, 1).
Yüce Allah, Hz. Zekeriyyâ’nın duasını kabul etti ve Yahyâ adında bir oğlunun olacağını ona müjdeledi (krş. Enbiyâ 21/90). Âyette geçen “semiyy” kelimesi hem “isimlendirilmiş” hem de “benzer” mânasına gelir. Birinci mânaya göre âyet Yahyâ adının daha önce kimseye verilmediğini ifade eder; ikinci mânaya göre ise, Yahyâ’nın benzeri bir oğulun kimseye verilmediği anlamına gelir. Tefsirciler, böyle bir anlayış Yahyâ’nın, kendisinden önceki Hz. İbrâhim ve Hz. Mûsâ gibi büyük peygamberlerden de üstün olmasını gerektireceği için birinci mânayı tercih etmişlerdir (Şevkânî, III, 363). Bununla birlikte Yahyâ’daki bazı özellikleri birlikte taşıyan bir peygamber daha önce gelmemiştir. Bu özellikler, onun ihtiyar bir baba ile kısır ve yaşlı bir anneden dünyaya gelmesi, Yahyâ adının ondan önce hiç kimseye verilmemiş olması, çocukluğunda ona “hikmet” (peygamberlik veya kutsal kitabı anlama yeteneği) verilmesi (bk. âyet 12) şeklinde açıklanmaktadır. Bir başka âyette efendi ve peygamber olarak nitelenmiş; haramdan sakınmada güçlük çekmemesi için Allah ona özel bir lutufta bulunmuş, onu iffet ve zühd sahibi kılmış, Hz. Îsâ’nın risâletinin müjdecisi olmuştur (bk. Âl-i İmrân 3/39). Bununla beraber bu meziyetler onun mutlak mânada en üstün peygamber olduğunu değil, anılan niteliklerden dolayı farklı olduğunu ifade eder.
Hz. Zekeriyyâ özellikle çocuk değil, kendisine mânen vâris olacak bir halef istemişti, Allah çocuk vereceğini müjdeleyince sevinmiş ve şaşkınlığını ifade etmiştir. Alâmet olarak sapasağlam olmasına rağmen, üç gece insanlarla konuşamayacağı hususu, Âl-i İmrân sûresinde ise insanlarla üç gün, işaretten başka bir şekilde konuşamayacağı şeklindedir. Şu halde burada geceler gündüzleriyle birlikte, Âl-i İmrân’da ise günler geceleriyle birlikte kastedilmektedir. Aynı zamanda işaretle konuşabileceği de bildirilmiş ve sabah akşam Allah’ı çokça zikretmesi emredilmiştir (bu konuda ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/41).
Şüphesiz ki kâinatı yoktan var eden, Âdem’i topraktan yaratan o yüce kudret için ihtiyar ana babadan bir çocuk dünyaya getirmek zor bir şey değildir. Zira o, bir şeyi yaratmak istediği zaman “ol” der, hemen oluverir (bk. Yâsîn 36/82).
Mâbed diye tercüme ettiğimiz mihrâb, “özel ibadet yeri” anlamına gelmektedir. Burada Zekeriyyâ’nın özel ibadet ve dualarını yaptığı yeri ifade eder; Zekeriyyâ özel ibadetlerini burada yapar, toplu ibadet için Beyt-i Makdis’e çıkardı (ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/37). Kendisine bir oğlu olacağına dair müjde burada verilmiştir. Bunun üzerine Zekeriyyâ, Beyt-i Makdis’teki ibadet yerinden çıkarak halkın yanına gelmiş ve işaret yoluyla onlardan sabah akşam Allah’ı anmalarını, O’nu tesbih etmelerini istemiştir.
Mâbed diye tercüme ettiğimiz mihrâb, “özel ibadet yeri” anlamına gelmektedir. Burada Zekeriyyâ’nın özel ibadet ve dualarını yaptığı yeri ifade eder; Zekeriyyâ özel ibadetlerini burada yapar, toplu ibadet için Beyt-i Makdis’e çıkardı (ayrıca bk. Âl-i İmrân 3/37). Kendisine bir oğlu olacağına dair müjde burada verilmiştir. Bunun üzerine Zekeriyyâ, Beyt-i Makdis’teki ibadet yerinden çıkarak halkın yanına gelmiş ve işaret yoluyla onlardan sabah akşam Allah’ı anmalarını, O’nu tesbih etmelerini istemiştir.
Yahyâ’ya herhangi bir kitap indirilmemiş, ancak Hz. Mûsâ’ya indirilmiş olan Tevrat’ı iyi anlayıp onunla amel etmesi emredilmiştir. Şevkânî, Yahyâ’ya daha çocukken verilen hikmeti, “kendisine sımsıkı sarılması emredilen kitabı kavrama, dinî hükümleri anlama yeteneği” şeklinde açıklamış ve aynı kelimeye “ilim, bildiğiyle amel etme, peygamberlik, akıl” gibi anlamların da verildiğini belirtmiştir (III, 366).
Allah Teâlâ Yahyâ’yı temiz bir fıtrat sahibi olarak yaratmıştır. O, insanlara karşı son derecede şefkatli, Allah’a karşı saygılı, dinine bağlı, ana-babasına iyilik eden, insanların hukukunu gözeten, zorbalık ve isyankârlık gibi kötü vasıflardan uzak bir insandı. Nitekim başka bir âyet-i kerîmede onun, Allah’ın kitabını tasdik eden, iffetli, asil ve sâlih bir peygamber olduğu ifade buyurulmuştur (Âl-i İmrân 3/39).
Yukarıda anlatılan güzel vasıfları sebebiyle Yahyâ, Allah’ın övgüsüne mazhar olmuş ve bütün bu hallerde yani dünyaya gelirken, dünyadan giderken ve kıyamet gününde kabirden kalkarken Allah’ın inâyetinin onunla beraber olacağı bildirilmiştir (Âl-i İmrân 3/39).
Meryem Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 98 ayetten oluşan 19. suresidir. Bu surede İsa ile annesi Meryem'in mucizevi doğumuna ve yaşamına dikkat çekilmektedir.
Meryem Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 16-20. surelerini kapsayan 16. Cüz'de yer almaktadır. Mekki bir sure olduğu kabul edilir, yani Hz. Muhammed'in Medine'ye hicretinden önce nazil olduğu anlamına gelir.
Sure, adını İslam'da en dindar ve salih kadınlardan biri olarak kabul edilen İsa'nın annesi Meryem'den almıştır. Bu surede onun hayat hikayesi ve İslam edebiyatının en büyük mucizelerinden biri olarak kabul edilen Hz. İsa'nın doğuş hikayesi anlatılmaktadır.
Meryem Suresi sayısız faydalarıyla da tanınmaktadır. Bu sureyi okumak, okuyucuya bereket, koruma ve huzur getirebilir. Kısırlığa karşı koruyucu olduğuna ve doğumu kolaylaştırdığına inanılıyor.
Bu makale Meryem Suresi'ne ve İslam literatüründeki önemine genel bir bakış sunmayı amaçlamaktadır. Ayet sayısını, sayfa sayısını ve bu sureyi okumanın faydalarını ele alacağız.
Meryem Suresi 98 ayetten oluşmakta olup Kur'an'ın en uzun surelerinden biridir. En uzun olmamakla birlikte içeriği ve mesajı itibariyle İslam edebiyatının en önemli bölümlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Sure, her biri farklı temalara odaklanan birkaç bölüme ayrılabilir.
Meryem Suresi, Kur'an-ı Kerim'in 16-20. surelerini kapsayan 16. Cüz'de yer almaktadır. Kur'an-ı Kerim'in 238. sayfasından başlayıp 249. sayfasında bitmektedir. Sure, Cüz'ün orta bölümünde yer alır ve Kehf ve Taha gibi diğer önemli surelerle çevrilidir.
Meryem Suresi sayısız faydalarıyla tanınmaktadır. İslam alimleri ve uygulayıcılarına göre bu sureyi okumanın manevi ve fiziksel faydaları vardır. İşte Meryem Suresi okumanın bazı faydaları:
1. Bereket Getirir: Meryem Suresi'ni okumak okuyana bereket ve uğur getirebilir. Sure, tüm zamanların en sevilen kadınlarından birinin hayatına dikkat çekerek, Müslümanlara kendi hayatlarında daha erdemli ve dürüst olma konusunda ilham vermektedir.
2. Koruma: Meryem Suresi'nin negatif enerjilerden, kötü ruhlardan ve nazardan koruduğuna inanılır. Bu sureyi temiz bir niyetle okumak, okuyanı maddi ve manevi zararlardan koruyabilir.
3. Doğumu kolaylaştırır: Birçok Müslüman kadın hamilelik ve doğum sırasında Meryem Suresi okur. Doğumu kolaylaştırdığına, anne ve çocuğa rahatlık sağladığına inanılıyor.
4. Kısırlığa karşı koruyucudur: Meryem Suresi okumak kısırlığa karşı koruma sağlayabilir. Bu surenin doğurganlığı artırmaya ve hamile kalma şansını artırmaya yardımcı olduğuna inanılmaktadır.
5. Huzur sunar: Meryem Suresi'nin mesajı barış, sevgi ve merhamet merkezlidir. Bu sureyi okumak zihne huzur getirebilir ve stresli durumlarda teselli sağlayabilir.
Meryem Suresi, İslam edebiyatının en önemli bölümlerinden biridir. Bu sure, İsa ve annesi Meryem'in mucizevi doğumunu ve yaşamını kapsar. Bu sureyi okumanın korunma, bereket, doğumu kolaylaştırma, kısırlıktan korunma, huzur verme gibi pek çok manevi ve fiziki faydası vardır. Müslümanlar olarak Meryem Suresi'ni okumaya ve İslam tarihinin en önemli isimlerinden İsa ve Meryem'in hikayelerinden ilham almaya teşvik ediliyoruz.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...