Zeka pırıltısı göremezsiniz

Zorluğu bu kukla oyununda mutlaka edebi bir tartışma olması gerekir. Mizah unsuru Hacivat ve Karagöz'ün birbirine sadece laflarla yenmesine dayalıdır.

20 Ekim 2019 09:13
A
a
Sütiş Eskişehir

Geleneksel kukla tiyatromuzun en önemli karakterleri Hacivat ve Karagöz'dür...

Bir de ibiş vardır...

İlk bakışta ibiş ile Hacivat ve Karagöz birbirine benzetilir. Oysa farklıdır.

Karagöz ve Hacivat, daha zordur.

Zorluğu bu kukla oyununda mutlaka edebi bir tartışma olması gerekir. Mizah unsuru Hacivat ve Karagöz'ün birbirine sadece laflarla yenmesine dayalıdır.

En önemli özelliği ise senaryonun bir zeka ürünü olmasıdır.

Karagöz ve Hacivat birbirlerini yenebilmek için sürekli bir karşı plan kurarlar. Kısacası, oyunun bir felsefesi vardır.

Sonucu her zaman merak edilir.

Peki ibiş öyle midir?

İbişlik farklıdır.

İbiş'te Hacivat ve Karagöz'ün zekası asla yoktur.

Ne konuştuğunu çoğu zaman bilmez...

Boş konuşur ve çoğu kez sakardır.

Düşer, kalkar, elbiseleri yırtılır. Fazla zeka parıltısı göremezsiniz.

İbiş oyununda kuklalar zekalarıyla birbirine yenmez. Tam aksine yaptıkları tek iş birbirlerini rezil etmektir. Bu yüzden ibiş oyununu çocuklar ve yaşlılar daha çok sever. Çünkü sürekli gülmek ve düşünmek istememektedir.

...

Hayatın içinde sürekli birileriyle yarıştığını sanan insanlar var.

Bu nedenle dikkatli olunmalı...

Sizi bir oyunun içine çekebilirler. Siz oyunun Hacivat-Karagöz oyunu olduğunu sanırsınız. Sonra bir bakarsınız ki, "İbiş" oyunundasınız.

Hem ibiş olursunuz, hem rezil!

DÜNYA DÖNÜYOR!

Bazı fotoğraflar var…

İnsanın diline bir şarkı düşürüyor…

Dünya haritasının başında Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ve ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş’a bakınca benim dilime de Nilüfer’in şu şarkısı takılıyor:

 

Dünya dönüyor sen ne dersen de

Yıllar geçiyor fark etmesen de

Anladım ki biz eski biz değiliz

O günler geçmiş biz bu gündeyiz

Sen ne dersen de

Değmez bu dünya

Yıllar geçermiş geçsin

Ruhumuz genç ya

 

BAŞARIYI İSTEMİYORLAR!

Değerli meslektaşım Arif Anbar’ın yazısının başlığı “utanıyorum” şeklindeydi…

Anbar, utanıyor çünkü Yükseköğretim Kurulu’nca (YÖK), akademik kadro ve bütçe imkanları açısından desteklenen araştırma ve aday araştırma üniversitelerinin 2 yıllık performans değerlendirme sonuçları ve sıralamalarında Eskişehir’in durumu tam bir felaket…

İlk 16 içinde Eskişehir’den hiçbir üniversite yok!

Üniversitelerin sıralaması ‘araştırma kapasitesi’, ‘araştırma kalitesi’ ve ‘etkileşim-iş birliği’ olmak üzere üç başlık altında toplam 33 göstergeye göre sıralanmış…

Araştırma yok, bilim yok, makale yok, iş birliği yok!

Üniversitelerimiz çökmüş!

Peki neden böyle?

Sanırım “başarıyı” istemiyorlar!

 

PARA NASIL PUL OLDU!

Şimdi değil, çok eskiden…

Osmanlı döneminde!

Osmanlı, 17’nci yüzyılda büyük bütçe açıklarıyla karşılaşmaya başladı. Bütçe açığını kapatmak için borç arayışına girdi. 1784'te Fas'tan, 1789'da da Flemenk'ten borç istediler. Bu girişimler sonuçsuz kaldı. Osmanlı, borç para bulamayınca, paradaki altın gümüş oranlarını azaltıp paranın ayarını düşürdü. Gümüş miktarı azalan paralar o kadar incelmişti ki halk arasında “paraya pul oldu” deyimi türedi ve günümüze kadar ulaştı!

 

GÜNÜN SÖZÜ

Delilik, kişide seyrek görülür; ancak gruplar, partiler, uluslar, çağlar için bir kural halindedir… Friedrich Nietzsche

20 ekim karikatür

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi