Bu günlerde benden sıklıkla duyabilirsiniz, ‘zamanın bereketi kalmadı’ diye… Gerçekten de zamanın bereketi kalmadı sanki. Saatler, günler, haftalar, aylar birbirini kovalıyor, zaman akıp gidiyor ellerimizden. Giden aslında sadece zaman değil, kendi hayatımız.
Bilgisayarlar, akıllı telefonlar, dev ekranlı televizyonlar, akıllı evler… Bir yandan eskiye nazaran çok fazla üretiyoruz, ama aslında çok fazla da tüketiyoruz. Şehirleri büyüttükçe büyütüyoruz, kendimiz küçüldükçe küçülüyoruz…
Son günlerde sıklıkla anar oldum geçmiş günleri; şehirlerde alışveriş merkezlerinde, işte sıkışan hayatlarımız içinde. Mahallemizin bakkalını, kasabını, manavını, komşularımızı ve komşuluğu… Her yerde yükselen yapılar, etrafı duvarlarla çevrili siteler, hızlanan ulaşım, bir yere yetişme kaygısı arasında hepsi kayıp gitti ellerimizden. Tıpkı akıllanan şehirlerde, ulaşımda, evlerde, telefonlarda, hızlanan Dünyamızda, elimizden kayıp giden yaşamlarımız gibi...
...............................................
Eskişehir’e Ankara’dan geldiğim ilk yıllardan beri Eskişehir’de Hamamyolu’nun ayrı bir çekiciliği vardır benim için. Bir tarafta kümelenmiş saatçiler, diğer tarafta ayakkabıcılar, bir başka yerde manifaturacılar, tuhafiyeciler… Bence hala Eskişehir’in kent merkezinde, kalbinde yaşayan bu sokakta alışveriş kültürü Eskişehir’i özel kılıyor. Eskişehir’e diğer büyük şehirlerden gelen pek çok misafirimin sonraki ziyaretlerinde yeniden gitmek istedikleri öncelikli yerlerin başında Hamamyolu geliyor. Bugünlerde Hamamyolu, Odunpazarı Belediyesince yapılması planlanan düzenleme çalışmaları ile gündemde. Kendi Facebook sayfasından Başkan Kazım Kurt şöyle bir paylaşımda bulunmuş EsTv’de Hamamyolu Projesi ile ilgili yaptığı açıklamalar için:
‘’Bizim başından beri söylemeye çalıştığımız bir şey var; orası artık sembolik bir yer. Oraya gitmekte zorlanmaya başladık çünkü orada bir kaos var, orada yerleşik esnaf bu konuda çok şikayetçi. Sistem o kadar değişmiş ki, yerleşik esnafa söz düşmüyor. İşportaya düşmüş bir çay düzeneği var. Masa sandalye atılmış 1 cm bile boş kalmayacak şekilde…Kalite fiyat denetlemekte zorlanılıyor. Bir yerde çay farklı fiyat, bir yerde farklı… Bir yer çay için izin almış, dondurma satıyor… Ara sokaktan yer kiralayıp Hamamyolu’na masa sandalye atmış, orada yerleşik esnafın kendi dükkanı önüne masa koymuş… Böyle bir ortamda insanların rahat yürüme olanağı yok. Biz bunu yasakladık. Tepki var, “İnsanlar ekmek parası kazanıyordu neden kapattınız” diye. Biz kahveciler odasıyla toplantı yaptık, pastacılar odasıyla toplantı yaptık, bunları konuştuk. Esnafın şikayetleri nedeniyle geçen sene son defa olmak üzere, bundan sonra olmamak üzere taahhüt vermelerine karşın izin verdik. Ama bu yılki planımızda programımızda Köprübaşı, Taşbaşı, Hamamyolu, Asarcıklı’da kaldırdık. Biz bu işgaliyeyi denetleyeceğiz. Hamamyolu’nda yerleşik 9 pastane var. Binlerce lira kira veriyor bu arkadaşlar. 3 ay kazanıyor ama 12 ay kira ödüyor. Diğer arkadaşlar 3 ay işgaliye ödüyor o kadar. Hamamyolu’nun ara sokağında küçük bir çay ocağı var ama Hamamyolu’na 20 sandalye atmış... Masa sandalye koyulacak ama bizim denetlediğimiz yerlerde. Kayıt dışı ve yanlış olan bu uygulamayı bitireceğiz. Artık yalnızca bizim izin verdiğimiz yerlerde masa sandalye olacak. Bu geçici bir çözümdür. Şu anda 5 projemiz var bunun haricinde 2 projede daha çalışmamız devam ediyor. Bunlar tamamlandığında Hamamyolu esnafı ile birlikte hangisini gerçekleştireceğimize karar vereceğiz. Yayalar burada hem rahat rahat gezebilecek hem sosyal alanları kullanabilecek.’’
Açık söylemek gerekirse Başkanın bu açıklamaları bana fiziksel anlamda ne yapılacağı, kentsel anlamda ne değişiklik yapılacağı hakkında hiçbir fikir vermedi. Bahsedilen şeyler kentsel tasarıma yönelik şeylerden ziyade bölgedeki ticari-idari yapılanmaya ve denetimlere yönelik yapılacak şeyler. Ne diyelim umarım iyi olur. Eşimin oldukça fazla emeği geçmiştir, o bölgede yapılan sokak sağlıklaştırma projelerinde. Umarım Odunpazarı Belediyesi’nin yapacağı uygulama, yıkıp baştan yapmak yerine, iyileştirmek yönünde, özellikle cephe iyileştirmeleri yönünde olur. Eskişehir'in sadece gündelik yaşamı ve ticareti açısından değil, turizmi açısından da bölgenin değeri artar.
...............................................
Son yıllarda giderek artan bir hastalık haline geldi, yıkıp yeniden yapmak ülkemizde. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde bu şekilde bir tahribat yoktur sanırım. Yık, yeniden yap. Yıktığın yerlerde sadece yıktığın şey o doku değil oysa… Yıkılan şey orada yaşayan insanların yaşanmışlıkları, zihinlerinde kalan güzel anlar, o güzel anların bıraktığı lezzet… Öylesine hızlı değişiyor ki kentlerimiz, zihinlerimizde kalan o eski günlerin son izleri de tahrip olup gidiyor. Tıpkı yazımın başında belirttiğim hızla elimizden kayıp giden yaşamlarımız gibi… Ne olur artık anlayın, kentlerimize, yaşamlarımıza bu kadar hoyratça dokunmayın…
Kentleşme anlamında sanırım devir sadece akıllı evlerin, akıllı şehirlerin devri değil artık… Devir insanları akıllandırmanın devri…
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...