Şafak Ertan Çomaklı'nın istifa etmesiyle boşalan Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü'ne kimin atanacağı merakla bekleniyordu.
Şafak Ertan Çomaklı'nın istifa etmesiyle boşalan Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü'ne kimin atanacağı merakla bekleniyordu. Saray'dan yapılan açıklamaya göre İbn-i Haldun Üniversitesi'nde dekanlık yapan Profesör Fuat Erdal yeni rektör oldu. Kendisine başarılar dileriz elbette. Çünkü görevini başarıyla icra etmesi demek, Türkiye'nin ve Eskişehir'in kazanacağı demektir. Tabii bu arada biz "Kazanmak" dediğimiz zaman, bazı kişilerin ağızından suların akmaya başladığının farkındayım. Onlara göre kazanmak demek, kaldırım ihalesi alıp köşeyi dönmek demek. Benim kast ettiğim kazanım ise biraz farklı; ben bilimsel ve kültürel kazanımdan bahsediyorum. Bir zamanlar Türkiye'nin ilk 10 üniversitesinden biri olan Anadalu Üniversitesi'nin yerinde yeller esiyor. Bunun pek çok sebebi var aslında. Ancak genel olarak Türkiye'nin gerilemesi, devlet kurumunun gerilemesi gibi faktörler her yere sirayet ediyor. Ancak Anadolu Üniversitesi'nin ayrıca bu okulla alakası bulunmayan rektörler tarafından yönetilmesi de cabası oluyor. Şimdi öğreniyoruz ki yine Eskişehir'in dışından gelen bir kişi rektör atanmış. Tabii bu arada, "Neden atama oluyormuş ki kardeşim? Hani özerk ve bağımsız üniversiteler?" sorusunu sormuyoruz elbette. O tip sorular yerin yedi kat dibine gömüldü çünkü. Maazallah Yunan casusu bile ilan edebilirler adamı. Hayırlısı olsun tabii ki... Hani derler ya, "Sürekli aynı şeyi yapıp, farklı neticeler beklemek aptallıktır" diye. Bu kez farklı netice alırız inşallah...
Bu kadar baskı olmaz
Türkiye'deki Baro Başkanlarının yürüyerek Anıtkabir'e gitmesi bile sorun oldu. Kendi memleketindeki baro başkanlarını polislere dövdürmek hangi demokratik memlekette olur? Sonuç olarak büyük bir zulüm daha yaşadık. "Zulmün artsın ki, tez zeval bulasın" derler... Son zamanlarda muktedirlerin zulmü çok ama çok arttı. Tabii saygıdeğer Baro Başkanları, yaşını başını almış, kelli felli avukatlar dayak yerken, Baro'nun 5 yıldızlı otellerinde keyif yapan Metin Feyzioğlu gibi isimleri de görüyoruz. Nitekim Feyzioğlu yanında kalabalık bir koruma ordusuyla baro başkanlarını ziyaret etmeye kalkınca, bütün meslektaşları kendisine sırtını döndü. Hani Japonya'da Barolar Birliği Başkanının başına gelse, hançeri göbeğine saplardı. Ama bizde pişmiş kelle gibi gülüp, yandaş kanallara çıkıyorlar... Tabii bu ülkede zulmün yalnızca avukatlara yönelik olduğunu düşünmeyin. Mesela gazeteci Müyesser Yıldız'a gözaltında bir bardak su bile verilmediğini öğrendik. Sırada ne var? Linç ettiremediğiniz parti liderlerini tutuklatmak mı?
Elini öpene satıyorlar
İpek üretimi konusunda ülke genelinde haklı bir üne sahip olan Kozabirlik, Sarıcakaya'da hasat çalışmalarına çok yaklaştı. Bir zamanlar ülkemiz Ortadoğu ve Balkanlar'ın en büyük ipek üreticisiymiş. Avrupalılar Türk ipeği alabilmek için birbirleriyle itişip kakışarak sıraya girerlermiş. Ancak şimdi her konuda olduğu gibi bu konuda da gerilemiş durumdayız. Bizim için "Eskişehir'de ipek üretilirmiş" sözü bir masal gibiydi. Ancak şimdi işler değişiyor ve Eskişehir olarak yeniden ipek üretmeye başlıyoruz. Bu konuda çiftçimize büyük destek veren Büyükşehir Belediyesi yetkililerini tebrik ederiz. Bu arada Kozabirlik Yönetim Kurulu Başkanı Ramazan Işık, yaptığı açıklamada, ipek böcekçiliğinde verimin artırılması için çalıştıklarını söyledi. Ipeğin kilogramını 70 liradan aldıklarını ifade eden Işık, ipeği pazarlamak gibi bir sorun olmadığını belirtti. Demek ki neymiş? Çalışıp üretirsen kazanırmışsın... Öyle faiz lobisinden para dilenip, yandaş müteahhide üç misline köprü yaptırmanın dışında da kazanç kapıları varmış...