Eskişehirspor'da önemli gelişmeler oluyor. Son olarak Teknik Direktörümüz Mustafa Özer'le yollarımız ayrıldı. Sayın Özer'le bir kere bile karşılaşmadık. Ancak çok zor koşullar altında özveriyle çalıştığına da şahidiz. Öte yandan ne kadar zor koşullarda mücadele ederseniz edin, 17 haftalık bir süreçte galip gelememek kabul edilemez. Eğer ki Sayın Özer şu anda görevinin başında olsaydı, hem kendi kariyeri iyice yıpranır hem de Eskişehirspor bu işten zarar görürdü. Bazen bir evliliğin bitmesi en hayırlısıdır...
Teknik Direktör değişikliğini iki farklı şekilde yorumlayan var. Birinci grup "Hoca değişse de takımın kapasitesi düşük; bir fayda sağlayamayız" diyenler. Ben bu görüşte olanlardanım.
İkinci grup ise, "Hoca değişirse çok şey değişir. Bu takımın kapasitesi o kadar da kötü değil" diyenler. Kimin haklı çıkacağını bekleyip göreceğiz. İnşallah ikinci grup haklı çıkar ve benim gibi düşünenler haksız çıkar elbette. Bir gazeteci olarak işimizin bir parçası da geleceği öngörmeye çalışmak. Az defa haksız ancak yüzlerce defa haklı çıkmışımdır. Varsın bir tane öngörüm haksız çıksın. Yeter ki Eskişehirspor düze çıksın. Başka bir şey istemeyiz...
Tabii en iyimserler bile teknik direktörün değişmesiyle birlikte Eskişehirspor'da işlerin yoluna girmeyeceğinin farkında.
Eskişehirspor'un durumunu, sıklıkla Türkiye'nin durumuna benzetiyorum. Laf ebesi yöneticiler seçtik kendimize. "Bal tutan parmağını yalar ağbi" diyerek savunduk yöneticilerimizi. "Ama yol yaptılar" demedik gerçi. Öte yandan "Ama transfer yaptılar" dedik. 3 liralık köprüye 33 lira sayar gibi transferler yaptık. Para sanki hiç bitmeyecekmiş gibi savurduk. Garsonların cebine 100 dolar sıkıştırdık, Ukraynalı şarkıcılara şampanyalar patlattık. Çatır çatır ezdik paraları.
Geldiğimiz nokta ortada işte... "Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini" diyerek dolanıyoruz.
Şimdi "Borcunuzun dörtte birini ödeyelim ve helalleşelim" denildiğinde bize burun kıvırıyorlar. Eğer ki Eskişehirspor kayyuma düşerse, alacaklarının tamamını tahsil edeceklerini mi hayal ediyorlar? İşte o zaman Eskişehirspor'un kapısına salyaları göz yaşlarına karışarak gelip yalvarırlar. Alacaklarının değil 4'te birini, 10'da birini almak için türlü şaklabanlıklar yaparlar.
Şimdi kulübümüze batıyor gözüyle bakanlar, yarın ne kadar yanıldıklarını görecektir. Evet kötü durumdayız; Ancak size bir sır vereyim, hiç kimse ne Türkiye'yi ne Eskişehir'i yıkmayı hayal etsin. Ve madem Namık Kemal'e gönderme yaptık, yine Namık Kemal'den devam edelim, "Yere düşmekle cevher, sakıt olmaz kadr-u kıymetten"...
Eskişehirspor ve ülkemiz küllerinden doğacaktır. Hiç endişe etmeyin. Muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur...
Muhalif partiler sahaya indi
Salgın süreciyle birlikte yavaşlayan siyaset yeniden hareketlenmeye başladı. Kongre sürecini tamamlayan CHP ve İYİ Partililer'in kolları sıvadıklarını görüyoruz. Her iki parti de kent merkezine bazı masalar koyarak, üye alma çalışması yapıyor. Bir partinin üye sayısı, doğrudan gücünü göstermez elbette. Ancak yine de her üye artık oy kullanan vatandaş olmaktan çıkar ve oy isteyen siyasetçiye dönüşür. Yani CHP ve İYİ Parti'nin üye sayılarını artırması, iyi bir şeydir.
Ancak burada asıl önemli olan partinizin bayrağını gururla dalgalandırmak ve gelip geçene, "Umutsuzluğa kapılmayın; biz buradayız" demek. Bunu yapan partiler halktan destek alır. "Sadece seçim vakti oy istemeye geliyorlar" diyen vatandaş, sizin partinizin bayrağını ve masasını aklının bir köşesine not eder.
Siyaset masa başında ve saraylarda lüks ve sefahat içinde değil, sokaklarda evlerde ve kahvelerde yapılır. CHP'li ve İYİ Partilileri tebrik ederiz. MHP ve AK Parti'nin yanı sıra yeni kurulan Gelecek ve DEVA Partilerine de sokağa inmelerini tavsiye ederiz.
Mahallenin delisi
Ülke ekonomisi tarihinin en kötü döneminde olmasına karşın, neden işadamlarının ağzını açıp da iki çift laf etmediği konuşuluyor. Şimdi ülkemizdeki ekonomik sıkıntıların sebeplerinden biri de sermaye güvenliğinin olmaması. Yani birileri çıkıp mal varlıklarınıza el koyarsa hangi mahkemeye gideceksiniz? Kimi kime şikayet edeceksiniz? Dolayısıyla ben işadamlarımızın konuşmamasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Onlarca, yüzlerce ve bazen binlerce kişiye istihdam sağlayan işadamlarımızın hükûmeti eleştirmemesi doğru bir yaklaşım. Kendilerini düşünmüyorlarsa işçilerini ve onların ailelerini düşünsünler.
"İyi de kimse konuşmazsa hâlimiz nice olur?" dediğinizi duyar gibiyim. İşte burada da devreye mahallenin delileri, yani biz gazeteciler gireriz. Biz işadamlarımız yerine de, işçilerimiz yerine de konuşuruz.
İşadamlarımızın konuşmaması bana kalırsa korkaklık değil tedbirliliktir. Ancak "Her şey süper gidiyor. Çok şükür ekmek kuyruklarından kurtulduk, petrol içinde yüzüyoruz" diyen işadamlarını ayrı tutuyorum. Hiç konuşmayan korkak değil tedbirlidir, ancak yağcılık yapan işadamlarına da yalaka denir...
Türk Milletinin şanlı tarihine dönüp bir bakın. Ne büyük felaketleri atlatmışız. Bu günleri de atlatacağız. Bu düzen de değişecek elbette. Evvel Allah.
Hem Eskişehir Spor hemde diğer konulardaki ön görü ve düşüncelerinize aynen katılıyorum hem Es Es olarak hemde Türkiye olarak üstesinden gelemeyeceğimiz sorunumuz yok.Daha öceki ekonomik buhranlarımızda hep calıştığım iş arkadaşlarıma ülke olarak biz bu durumlara alışığız çünkü yatırlarımız çok onlar bizi koruyor demişimdir.
Sayın kerem bey eskişehirspor hakkında hiç yanılmıyordunuz öyle yazmışsınız Allah aşkına dünkü ve bugünkü gazete manşetleri ni sen okumadın mı sen değilmiydin hocaya yönetime laf söyletmeyen taraftara ayar veren, el insaf yahu.
Nasil anladin hocanin özveriyle calistigini ... antremana gitmisligin mi var? .. Edebiyat parcaliyacak bir mecra degil spor yazarligi ....
Mesut Halil murat Osman Mustafa Ekrem aydın takım bu hale nasıl düştüğünü anlatın. Bu taraftar sizlere. Ediyor.
Daha geçen hafta Tkenik Direktörün gönderilmesini isteyen taraftarlara laf eden adam şimdi çıkmış 17 maçtır kazanamayan takım kabul edilemez diyor.. Tutarsız ifadeler..
Kerem Bey yazılarınızı okurken ne düşüneceğimi gerçekten şaşırıyorum. Sanki peşpeşe iki cümleyi iki farklı kişi yazıyor. En demokrattan başlayıp, işi kana getirebiliyorsunuz. İş adamları konuşmasın, hocalar sussun, avukatlar tırssın, sendikalar kaçsın. Ee, nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa?