2020 yılının ekonomik açıdan kötü geçeceğini 7 – 8 aydır ifade ediyorduk.
2020 yılının ekonomik açıdan kötü geçeceğini 7 – 8 aydır ifade ediyorduk. Ancak Çin'den yayılan koronavirüs öngörülerimizi yeniden ele almamıza neden oldu. Şimdi 2020 yılının ekonomik olarak kötü geçeceğini değil, çok kötü geçeceğini söyleyebiliriz.
Hükumetimiz son derece ciddi önlemler alarak, halkın sağlığını korumaya çalışıyor. Her türlü tebriği hak ediyorlar. Tabii olayın bir de ekonomik boyutu var. Koronavirüs ülkelerin ekonomisini kötü etkileyecek. Öncelikle tüketim düşecek, bunun üretime de etkisi olacak. Ayrıca pek çok iş yeri çalışanlarına izin verecek. Bu durum da üretimin daha da düşmesine neden olacak. Yatırımlar duracak. Şirketler 'günü kurtarmak' için kredi arayışına girecek. Sıkıntılı günler bekliyor bizi...
1997 Asya Krizinden beri dünya ekonomileri ne zaman sıkıntıya düşse, hükumetler bir takım paketler açıklayarak ekonomiyi rahatlatmaya çalışıyor. Bizim hükumetimiz de yeni bir paket hazırladı. 100 milyar liralık bu paketin işi yarayıp yaramayacağını göreceğiz.
Öncelikle hükumete fazla yüklenmemek lazım. Zaten kötü giden ekonomi, bir de koronavirüs kriziyle çalkalandı. 100 milyar liranın piyasaların ateşini söndürüp söndürmeyeceğini söylemek de haddimi aşmak olur. Ancak 100 milyar liranın ciddi bir para olduğunu belirtelim.
Hükumetimizin kamu harcamalarını kısarak tasarruf etmesi ve bu suretle 100 milyar lirayı bulması. En iyi ihtimal bu aslında. Ancak 'Kamu harcamalarının kısılması' denildiği zaman, bir takım müteahhitlerin çok üzüleceğini tahmin edebilirsiniz. Ki aynı müteahhitlerin "Milletin anasını..." ağlatmaktan haz aldıklarını biliyoruz. İstanbul Boğazında oturup da bir asgari ücret parasına alınan viskilerini yudumlayan müteahhitleri üzmek istemeyiz elbette. Devir onların devri çünkü.
Bir ihtimal daha var aslında; bu üçüncü ihtimal ise para basmak... Umarım hükumetimiz, "Yetti gari! Merkez Bankasına söyleyin para bassın" demez. Zira böyle bir uygulama ekonomik yangının üzerine benzin dökmek anlamına gelir. İşte o zaman tam anlamıyla yanarız. Hem de cayır cayır yanarız...
Sevinmeli miyiz?
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca korona virüsten hastalananların sayısının 191'e ulaştığını ve maalesef ülkemizde ikinci ölümün gerçekleştiğini açıkladı. Şimdilik Eskişehir'de korona virüs vakası saptanmadı. Buna oturup da sevinmeli miyiz? İnanın karışık duygular içerisindeyim...
Muhtemelen virüs öncelikle önemli ticaret merkezlerimizi vurdu. İstanbul, İzmir, Ankara ve İskenderun gibi şehirlerimizde korona virüs olduğunu tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok. Öte yandan, "Virüs İstanbul'daymış, çok şükür Eskişehir'de yokmuş" diye sevinmek de bize biraz ağır geliyor. Başka şehirlerdeki kardeşlerimiz sıkıntı içindeyken bize sevinmek mi yaraşır?