Yalan dosyası

Yalan dosyası

6 Nisan 2013 10:12
A
a
Sütiş Eskişehir

Görüşler

 

 

İngiltere'nin saygın dergilerinden "Sunday Times", bir sayısında "yalan dosyası"nı ele almıştı...

Buna göre, normal bir insan günde 20 kez yalan söylüyormuş. Neden yalan söylediğimiz de üç ana grupta toplanmış:

"Kendimizi olduğumuzdan daha iyi göstermek için..

"Zor bir durumdan ya da anlaşmazlıktan kaçmak için..."

"Karşı cinse kendimizi beğendirmek için..."

İlginç bir sonuç daha var...

İnsanların büyük bölümü yalan söyleyenlerin gözlerini kaçırdığını zanneder ya, araştırmada bunun aksi ortaya çıkmış:

"Kişi, doğruyu söylerken gözlerini kaçırıyormuş..."

…….

 

Anton Çehov da:

"At hırsızından bahsederken, at hırsızlığı etmenin kötülüğünden söz açmak yersizdir" der.

Ve şöyle devam eder:

"Her şeyden önce yalana yüz çevirmeli...

Sanatın iyi tarafı yalana yer vermeyişidir. Ama yalan bir sanatsa, onun madrabazlığına tahammül yoktur..."

…….

Çehov'un sözleri günümüzde o kadar geçerli ki..

"Oy hırsızlığı yaparken, utanmadan oy hırsızlığının kötülüğünden bahsederler..."

Meydanlarda..

"Yalan sanatının madrabazları at koşturur..."

Derginin araştırmasında "politik yalancılar" üçüncü gruba giriyor olmalı.

Yani, karşı cinse kendini beğendirmek isteyenler...

"Atıyorlar da, atıyorlar!"

Ama kızamıyoruz...

Görüyorsunuz, normal bir insan bile günde 20 kez yalan söylüyormuş…

Hem de gözünün içine baka baka!

"Nasılsın?"

"İyiyim..."

Yalan işte, yalan!..

Yalnız merak ettiğimiz bir yanı da var bu araştırmanın…

"Normaller 20 ise, akiller kaç kez acaba!"

 

 

 

 

Günün Şiiri

Kanat

 

Bir kanat sesinde bozulan büyü

O sonsuz ufuklar ve büyük davet

Artık o karanlık geceyi terk et

Sıyır gözlerinden siyah örtüyü

Bak bizi bekliyor yine bahçeler

Bu bahar hep bizim için mi sonsuz

Çamlar Kolyesinde oturduğumuz

Ve dağlarda gezen küçük serçeler

Gözlerinde görüyorum güneşi

Öperken unuttuğum bir dünya var

Sen beni git gide susatan pınar

Aşkın güzelliği ikiz kardeşi

Yeniden başlayan güzel günlerin

Beni yalnız bırakma gölgesinde

Kulağım duyulan kanat sesinde

Yüzüme değiyor bak serin serin

Mesut Tarcan (Varlık-1952)

 

 

Turist Temel ve Cennet Kuşu

Turist Temel , Amazon gezisinde dalları yararak, yaprakları yolarak   ormanın içinde uzun süre ilerledikten   sonra karşısına çıkan lacivert, kırmızı, yeşil rengarenk, harika öten kuşu görünce rehbere dönüp, "Bu.. Bu   ne kuşu?" diye sormuş merakla.

"Bu kuş Cennet Kuşu efendim" diye cevap vermiş rehber.

Temel, "Hadi ya? Dönelim o zaman" demiş:

"Biraz fazla uzağa mı gitmişiz ne!..”

 

 

Kapı açılır ve...

Asırlardır anlatılan öykü:

-Erkek ölür cehennemin kapısı açılır, şeytan aldırmaz:

"Ocağa odun atın!"

Kapı açılır, bir kadın girer, şeytan ayağa kalkar, ceketinin önünü ilikler:

"Hoş geldiniz üstadım!.."

 

CHP’nin teyzesi

Hatice Teyze, 2B mağduru olarak CHP grup toplantısında kürsüye fırlamış:

"Bu ülkeye bir Atatürk daha lazım" diye haykırmış. ..

"Hatice Teyze" gibi teyzeler seçimlerde tercihlerini doğru yapsa...

Meclis’ten yasalar çıkarken biraz kulağını kabartıp bu yasa ne getirip ne götürüyor diye merak etse...

Siyasi oyunu doğru okusa...

İkinci "Atatürk”e hiç gerek kalmazdı...

 

 

T.C. alerjisi…

 

Sağlık Bakanlığı sağlık kurumlarının tabelalarından "T.C." ibaresi  siliniyor...

Melih Aşık yorumlamış:

Emri veren Bakan "Mehmet Müezzinoğlu", Batı Trakya göçmeni. Röportajlarda 1983 yılında Meriç Nehri'ni gizlice geçerek Türkiye'ye kaçtığını anlatıyor. Gelmiş tıp okumuş, hastane sahibi olmuş, bakanlığa yükselmiş. Ona özgürce yaşama ve hayatta yükselme koşullarını bu Cumhuriyet'i kuranlar sağlamış. O ise şimdi tabelalardan cumhuriyetin adını silmekle meşgul.

İçinden zaman zaman "kadere bak" diyor mudur acaba?

 

 

Günün Olayı

Bülent Arınç, "PKK'nın meşruiyet aradığını görmeyecek kadar enayi miyiz?" demiş.

İlahi Arınç!

Öyle "bir soru ki..

"Yanıtı kendi içinde!"

Fahrettin Fidan

 

 

Günün Biberi

İhbarcı şerefli Türk subayına sesleniyorum:

“Tüm şerefsizler içeride olduğuna göre, çık ortaya ve ne kadar şerefli olduğunu tüm

Türkiye'ye göster…”

Gonca Çelebi

 

 

Sen Neyzen değil misin?

 

Aksaray'da bir ev kiralar Neyzen Tevfik...

Yeni taşındığı günler, geceleri meyhaneden dönerken ara sokak içindeki evini bulmakta güçlük çekmektedir. Bir gece, karşısına çıkan bekçiye sorar :

"Bekçi Baba, Neyzen Tevfik buralarda   bir yerde oturuyor, evini biliyor musun?"

Bekçi, "Sen Neyzen değil misin?" diye karşılık verince de "Ben sana kimim diye sormadım ki" der: "Neyzen Tevfik’in evini sordum..."

 

Gerilim

Atatürk'ün yokluğunda neler olup bittiğini görüyoruz.

Baksanıza, Damat Ferit uygulaması “Heyet-i Nasiha" göreve başladı bile!..

Uğur Dündar

 

Günün Balı

Akiller listesine beni de koysalardı valla kabul ederdim. Şöhret olurdum, bir anda ünlü olurdum.

"Belki bu komedide iyi bir rol de kapardım!"

Emin Çölaşan

 

 

Cuk

Artizlik yapan ünlü oyuncuyu, korumalar etkisiz hale getirdi...

Kamil Masaracı

 

Günün Sözü

İyi geçinmek iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesi ile olur.

Mehmet Türkmen

 

 

Cumartesi Öyküsü

 

Don Camillo'nun 40 yıllık saati

 

 

Köy halkı, bir demir külçesi kadar katıdır. Tıpkı köyün papazı "Don Camillo" ile belediye başkanı "Peppone" gibi...

Aralarındaki ezeli, uzlaşmaz rekabet, belediye başkanının köy meydanına ikinci bir saat asmasıyla alevlenir. Hem de kilisenin çan kulesindeki, papazın astığı eski saatin hemen yanına...

Kalabalık meydanda toplanır ve yanyana duran iki saate bakar..

Tam o sırada yeni saat, 10.00'u vurur. İki dakika sonra kilisenin saati başlar bu kez çalmaya...

Don Camillo, "Fevkalade bir saat, ama iki dakika ileri" der.

Peppone omuz silker:

"Biri çıksa da, size saatinizin iki dakika geri olduğunu söylese..."

Öfkesini bastırmaya çalışan Camillo, "Benim saatim 40 yıldan beri saniye şaşmamıştır" karşılığını verir.

Başkan "Peppone"nin boyun damarları ip gibi kabarır:

"Sen zamanı tekeline almak istediğin için kızıyorsun. Zaman halka da aittir..."

…….

Saatler iki dakika arayla 10.30'u çaldığında, kalabalık ikiye bölünmüştür bile...

Kimi "Kilisenin saati doğru" der inatla, kimi diretir, "Hayır belediyeninki..."

Kalabalıktan birisi elindeki sopayı karşısındakine kaldırırken, olağanüstü bir şey olur. Hem eski, hem de yeni saat birlikte on biri vurmaya başlar, hiç şaşmadan on bir kez...

Bir uyum içinde...

Kalabalık o an dağılır. Köstekli saatler ceplerdeki yerini alır.

Satıcılar tezgahlarına, memurlar belediyeye, "Don Camillo" da kiliseye döner...

"Giovanni Guareschi" İtalyan mizah yazarı

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi