BM bu yılın başından bu yana 2500’den fazla kişinin Akdeniz üzerinden Avrupa'ya ulaşmaya çalışırken hayatını kaybettiğini açıkladı. Geçtiğimiz hafta Cenevre'de konuyla ilgili açıklama yapan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), yılbaşından bu yana 204 bin mültecinin deniz yolu üzerinden AB'ye ulaştığını duyurdu.
Konuyla ilgili açıklama yapan UNHCR Sözcüsü William Spinder, 2016'nın "ölüm vakalarının oldukça fazla olduğu bir yıl" olduğunu belirterek en az 2510 kişinin Avrupa Birliği ülkelerine deniz yoluyla ulaşmaya çalışırken hayatını kaybettiğini belirtti. Zira sadece geçen hafta İtalya'ya ve Yunanistan’a ulaşmaya çalışırken mültecileri taşıyan gemilerin batması sonucu yaklaşık 1000 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı.
Bu artışın en önemli sebebi AB ve Türkiye arasında varılan mülteci anlaşması sonucunda Türkiye üzerinden Balkanlar üzerinden ve Ege denizinden geçişlerin kapanmasıyla Kuzey Afrika- İtalya arasında izlenen yeni kaçış rotasının çok daha tehlikeli olması.
Şunu unutmamak lazım ki, kimse kara denizden daha güvenli olsa, o gemilere bindirmez. Tüm gelişmişliğimize, medeniyetimize rağmen Dünya öyle bir hal almış durumda ki, geçen yıl içinde ülkelerindeki baskılar, afetler, ülke içindeki istikrarsızlık, savaşlar ve benzeri nedenlerle evlerini ve ülkelerini terk etmek zorunda kalan insan sayısı 60 milyonu aşmış durumda. Dünyada yaşayan toplam nüfusun neredeyse binde biri çeşitli sebeplerle ülkelerini terk etmek zorunda kalmış durumda. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, küresel iklim değişiklikleri, giderek artan bölgesel çatışmalar vb. sebeplerle, bu rakamdaki artış oranının önümüzdeki yıllarda daha da artacağından endişe ediyor.
Kimsenin bu soruna “bana ne deyip” kafasını çevirmesi mümkün değil, zira bu sorun aslında bu gezegende yaşayan herkesi çok yakından ilgilendiriyor. Bu yaklaşımla, Üniversitemiz İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyelerinden Prof. Dr. Verda Canbey Özgüler’in proje yürütücülüğünde beş farklı üniversiteden-eğitim kurumundan, farklı disiplinlerden çok sayıda öğretim üyesinin dahil olduğu bir projeye başladığımızı daha önce bu köşeden ifade etmiştim. Geçen hafta içinde yaptığımız proje toplantımızda ülkemizdeki mültecilere yardımcı olmaya çalışan bir vakfın çalışanları geldi. Onların anlattıkları, mültecilerin sorunlarının bildiğimizin, düşündüğümüzün çok daha üzerinde olduğunu anlamımıza neden oldu.
Bugün Ramazan’ın ilk günü. Ramazan ayı, hepinizin bildiği gibi 11 ayın sultanı olarak tabir edilir ve içinde barındırdığı Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlı kabul edilir. Ramazan, sadece bir kulluk görevinin yerine getirildiği bir ay değildir; aynı zamanda her türlü hayır, rahmet ve bereketi içinde barındıran, bir anlamda manevi duygularının ön plana çıktığı, maddi ve manevi bir terbiye, bir yardımlaşma ayıdır. Bir tanımlamaya göre Ramazan, yazın sonunda, sonbaharın başında yağan ve yerdeki tozları temizleyen yağmur anlamındadır. Bu yağmur, nasıl tozlardan temizliyorsa, Ramazan ayı da inananları günahlardan öylece temizler. Bana göre, günahlarımızdan arınmak için bu Ramazan’da yapılacak hayırlı şeylerden biri de, ülkemizde misafir ettiğimiz mülteciler için elimizden geldiğince bir şeyler yapmak olsa gerek.
İyi haftalar, hayırlı Ramazanlar.