Verme bisikleti çocuğa!..

G&ouml;r&uuml;şler Verme bisikleti &ccedil;ocuğa!.. Yedek subaydık artık ve Balıkesir'de kura &ccedil;ekiyorduk. <

27 Haziran 2012 00:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Görüşler
Verme bisikleti çocuğa!..
Yedek subaydık artık ve Balıkesir'de kura çekiyorduk.
Bir çektik, "Rize.."
"İyi oldu" dedik, çünkü Karadeniz'i hiç görmemiştik. Sevincimizi gören yüzbaşı atılmıştı, "Rize değil o, Vize..."
O nerede?
"Git haritaya bak, bul yerini..."
Baktık, Bulgar hududunda bir yer...
Bir gece nöbetteyiz, geziyoruz bölgeyi, yerde bir asker.
"Kalk" diyoruz tınmıyor!
Çevredekiler "Anlamaz komutanım" diyor.
Yaşı 40’ı geçmiş, iki karısı , sekiş çocuğu varmış…
"Söyleneni anlıyor, ama anlatamıyordu galiba!"
Orada düşünmüştük, bu mudur diye:
"Alavere dalevere Kürt Memet nöbete!"
………
Yılların politikacısı "Ethem Arda", Sovyetler Birliği'nin parçalanmasından çok önce söylemişti:
"Yugoslavya'yı Tito yaşatmıştı, ama artık onları zor günler bekliyor..."
Yeni dönmüştü Yugoslavya'dan..
Slovenler, Hırvatlar başkaldırmıştı o günlerde.
"Abdurrahman Bey" diye bir büyüğü "Ethem Arda "ya çıtlatmış:
"Sovyetler'den önce biz parçalanırız...
Adam haklı çıkmıştı.
Kosova'daki altın madenleri bile ayrı bir devlet kurdurtmuştu…
"Neden?" diye sormuş Arda..
Yanıt:
"Amerika'nın parmağı var gibi!"
Bir şey daha eklemiş Abdurrahman Bey:
"Dünyayı değiştiriyorlar, herkese sıra gelebilir!.."
Şöyle bir bakıyoruz, o tarihten sonra değişenlere…
Parçalanan Sovyetler'i biliyorsunuz...
"Irak, Afganistan, Mısır, Libya, Tunus sürüp gidiyor..."
"Sırada Suriye mi?"
Ve de sonra!..
………
"Ahmet Atuk"un dilinden düşmez:
"Ver bisikleti bilmeyen çocuğa, gider çarpar valiye!.."
Çocukluk, askerlik,
Ortası ve sonrası…
Alavere-dalevere..
"Geçiyor ömür böyle!.."
 
 
Bulgaristan'dan gel, doktor yetiştir
 
Tam Bulgaristan’ın Türklere büyük baskı yaptığı günlerde...
"Yeter artık" deyip 1989'da Türkiye'ye geliyor "Bilen" ailesi…
Önce İstanbul’da kalıyorlar…
Ailenin reisi “Bahar” yapmadık iş bırakmıyor…
Eşi "Nezihe Hanım"da öğretmen…
Gün geliyor ve Eskişehir 'e göç ediyorlar…
Tepebaşı'nda küçük bir bayi ile yine işe başlıyor Bahar…
Bu arada çocuklarını da okutmaya devam ediyorlar…
Sonuçta ikisi de İstanbul 'da ve Tıp Fakültesi'nde…
Çapa Tıp Fakültesi'nden önce "Deniz Bilen" fizik terapisti olarak mezun oluyor. Halen Balta Limanı Metin Sabancı Kemik Hastanesi'nde çalışıyor Deniz…
Bahar ve eşi, önceki gün de Haliç Kongre Merkezi'nde küçük oğulları "Salih"in mezuniyet törenindeydiler…
Salih de doktor çıktı…
Sen kalk Bulgaristan'dan gel ve çalış-çabala Türkiye'ye iki doktor yetiştir...
Bahar Bilenhalen "Eğit-Der"i işletiyor, eşi Nezihe Hanım da öğretmenliğe devam ediyor…
Sıra torun doktorlarda...
Kutluyoruz Bilen ailesini...
 
Günün Balı
İnsanın ufku bir kere kararmasın..
"Full time" parti genel başkanıydı, şimdi iktidara "part time" stepne oldu!..
Balthör
 
Akıl hastanesinin havuzu…
Önemli bir kişi, akıl hastaları kliniğini gezerken, delilerin bahçedeki havuza atladıklarını görür ve başhekime döner:
"Mükemmel.. Hastaların her türlü ihtiyaç¬larını karşılıyorsunuz…
Başhekim teşekkür eder:
"Hele bir de havuz dolu olduğu zaman görseniz!
Havuzun boş olduğunu öğrenen adam dehşet içinde tramplenin altına koşar ve heyecanla atlamaya hazırlanan deliye bağırır:
"Havuz boooş, booooooş!"
Hasta, gayet sakin yanıt verir ve "Önemli" değil abi” der:
"Ben de yüzme bilmiyorum ki!..”
 
Elektrik
-Dede..
"Efendim?"
-Sen evlenirken nenemden elektrik aldın mı?
"Yok, bizim zamanımızda elektrik yoktu.."
-Nasıl?
"Gaz lambası yardı, gaza geldim evlendim!”
 
Günün Şiiri
Çiçekler getirdin
Çiçekler getirdin bana yaz-kış demeden
Nasıl oldu bilmiyorum ben bunu
Aramayan, hiç güneşle yağmuru
Hem odada, hem bahçede büyüyen
Soğuk, sıcak iş değil onlar için
Çünkü yaşar o çiçekler düşlerde
Beslenir, bizim olan sevilerle
Bahçesinden topladığım, kalbimin
Sarmaşık mı olsun, yaban gülü mü?
Doluysa da kötü otlarla bahçem
Hep çiçekler süsleyecek düğünümü
Alacaksan çiçeklerimi benden
Soldurma renklerin sakın olur mu?
Ruhumdadır kökleri, unutma sen...
E. Browning (Varlık-l967)
 
Baskısı "Guten"mi neydi!
Kıymetli kitap koleksiyoncusu, tozlu ve eski bir sandıkta bulduğu İncil'i çöpe attığını öğrendiği adamın evine koşmuş.. Biraz sıkışınca, "Baskısı Guten mi neydi öyle birine aitti" demiş adam...
"Neeee? Gutenberg olmasın?"
Adam "Haaa.. Evet o... Oydu" demiş.
Koleksiyoncu, "Tanrı cezanı vermesin salak. İlk basılan kitaplardan birini atmışsın. Onun kopyası sadece yarım milyon dolar eder" deyince, “Yok yok, o kadar da kıymetli olamaz" demiş adam:
"Yan boşluklarında hep notlar karalamalar vardı.. Martin Luther diye biri notlar almış!..”
 
 
Günün Olayı
Ölüm cezasının kaldırıldığını biliyoruz.
Ancak Şanlıurfa’daki üzücü olay gösterdi ki, cezaevlerinin fiziksel koşulları insanı "ölüme mahkum eden" cinsten...
Gani Yıldız
 
Günün Biberi
Okullara dağıtılan "Sütün bozuk" olduğunu tespit eden gıda kontrol laboratuvarı "yetersizlik" gerekçesiyle kapatılmış. Acaba hangi alanda "yetersiz" kalmış, mesela "yandaşlık"ta olabilir mi?
 
Cuk
Gıdanın helalini almak isteyenlerin acaba yüzde kaçı bunu "helal parayla" gerçekleştiriyor?
Özdeyiş
Yapılması gerekeni yapmayanlar, yapmamak gerekeni yapanlar kadar haksızdır…
Marcus Aurelius
 
Kıssa-dan
Devlet Sırrı Kanun Tasarısı’yla Erdoğan "Sırların efendisi" olacakmış.
Valla "efendi" olsun da nasıl olursa olsun!
Fahrettin Fidan
 
Rahmi Emeç’ten
Sen Eskişehir gibi gülseydin
Yüzümden yüzüme nehir akardı
Sesimizde üşüyen harf yalnızlığı
Şehrin kederine yürürdük birlikte,
Gülseydin Eskişehir gibi sen
[Kırık Zihinler Sahafı)
 
 
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi