Vali Baba'nın heykelini dikeriz

Eskişehirspor'un kongre kararı almasıyla birlikte, başkan arayışları da hızlandı. Son olarak eski başkanlarımızdan olan ve kulüpte herkes tarafından saygı duyulan Nebi Hatiboğlu'na bir çağrı yapıldı. Ancak Hatipoğlu, ESGROUP Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Fetih Demirdaş'a yaptığı açıklamada, böyle bir niyetinin olmadığını açıkça belirtti. Hatiboğlu, Eskişehir Valisi Erol Ayyıldız'ın konuya el atmasının isabetli olacağını da sözlerine ekledi.

Açık konuşmak gerekirse, Eskişehirspor'un yönetici bulmakla ilgili bir sorunu olduğunu düşünmüyorum. Sorun başkan bulamıyor olmamız. Başkanlığa niyetlenen isimlerin de yalnız bırakıldığını görüyoruz. Son olarak Sinan Özeçoğlu büyük fedakarlıklar yapmış, ancak Eskişehir tarafından yalnız bırakılmıştı. Muhtemelen Nebi Hatiboğlu da aynı akıbetin kendisini beklediğini fark etmiştir.

Camia olarak o kadar yıprandık ve birbirimizi yıprattık ki, içimizden çıkan bir ismin etrafında kenetlenemiyoruz. Çözüm, etrafında kenetleneceğimiz, tarafsız olduğu belli, saygın bir isim bulmak. İşte Eskişehir'in Vali Baba'sı Erol Ayyıldız ismi burada ortaya çıkıyor.

Vali Erol Ayyıldız netice itibarıyla bir devlet adamı. Bu gün vazifesini özveri ve vatanseverlikle sürdürüyor. Yarın bir gece yarısı genelgesiyle bir başka ile gönderilmeyeceği veya Ankara'ya çağırılmayacağının garantisi yok. İktidar partisinin falanca ilçesinin STK'lardan sorumla 2'inci başkan vekilinin çaycısının istediği bir atamayı yapmamış olmak bile, koskoca bir devletin valisini Merkez'e çekilmek için yeterli sebep Türkiye'de...

Ancak yine de Vali Erol Ayyıldız Eskişehir'de olduğu müddetçe elinden gelenin en iyisini yapacaktır. Gördüğüm kadarıyla Vali Ayyıldız'dan şampiyonluk filan bekleyen de yok. Kendisi başımızda Devlet Baba olarak dursa yeterli olacaktır.

Tabii Sayın Vali bu görevi kabul eder mi? Orası da ayrı bir konu. Ancak kabul ederse Eskişehirspor kurtuluş yolunda çok önemli bir adım atar. İşte o zaman Eskişehir'e Erol Ayyıldız'ın heykelleri diker, tesislerimize, sokaklarımıza, parklarımıza adını veririz.

Vekilin ağzından bal damlıyor

AK Parti'nin kırsal ilçelerden sorumlu olan Milletvekili Emine Nur Günay, İnönü Ormanlarının bal üretiminde önemli bir noktaya geleceğini açıkladı.

Aslında Bal Ormanı Projesi daha önceden hayata geçirilmişti. Geçen sene yaz aylarında bölgeyi denetleyen Emine Nur Günay, Eskişehir'in önemli bir bal üreticisi konumuna geleceğini belirtmişti. Bir yıl önce dikilen ıhlamur ağaçlarını sulayan Günay, şimdi bir yıl büyümüş ağaçların gururunu yaşıyor. Öğrendiğimiz kadarıyla şimdilik bu bal üretim merkezinde 200 kovan bulunuyormuş. Ancak bölgenin tam 10 bin kovan kapasitesinde olacağını da ekleyelim.

Projenin başarısının tesadüf olmadığını da ifade eden Emine Nur Günay, "Bal verim kalitesi yüksek ağaçlarının yanı sıra arıcıların her türlü ihtiyacı düşünülmüş, alana kovan koyma yeri, arı sağım evi ve arıcıların kalacakları kulübeler de inşa edilmiş, arıların su ihtiyacını karşılamak üzere damlama yöntemi ile su tesisatı tesis edilme çalışmaları devam ermekte" ifadelerinde bulunmuş.

Doğrusu ağzından bal damlayan Milletvekili Emine Nur Günay'a teşekkür ederiz. Ancak İnönü Belediye Başkanı Kadir Bozkurt ve Orman Bölge Müdürü Recep Temel'i unutursak ayıp etmiş oluruz. Müthiş bir başarıya imza atmışlar.

Türkiye akılcı bir tarım politikasıyla çok güçlü bir ülke olabilir. Çünkü gelecekte daha çok petrol üreten ülkeler değil, daha çok yiyecek üreten ülkeler kazanacak.
 

Kayış atınca böyle olmuş

Türkiye AA muhabiri Musab Turan'ın hükûmetin iki bakanına sorduğu soruyla çalkalandı. AA muhabiri Turan, gazetecilik etik anlayışına sığmayacak bir şekilde bakanlara soru sormadı, âdetâ bakanları azarladı ve "Belki de hayatımda ilk defa gazetecilik yaptım. Soruları sorduğum için asla pişman değilim" ifadelerinde bulundu.

Şimdi hayatında hiç gazetecilik yapmamış birisi, "Haydi bugün değişiklik yapayım da, gazetecilik yapayım" dediği zaman işte böyle oluyor. Hiç gazetecilik yapmadığı için "Kayışı atıyor" ve bildiğin provokatör oluyor.

Tabii dengesi kaybolan sadece, "Hayatında ilk defa" soru sorun gazeteci değil. "Hayatında ilk defa" danışıklı soruyla karşılaşmayan Mustafa Varank ve Ekrem Pakdemirli'nin oğlu da dengesini kaybediyor. Koskoca iki bakan, bildiğin panikliyorlar...

Burada sorulması gereken iki soru var.

Birincisi mesela Akit gazetesinin bir muhabiri, benzeri bir provokasyonu muhalefet parti liderine yapsaydı, bugün AK Gazeteciler ne diyor olacaklardı acaba? Muhtemelen provokatör muhabiri canlı yayın manyağı yapıp, "Yılın gazetecisi" unvanına layık göreceklerdi.

İkinci soru da şu; hayatında hiç gazetecilik yapmadığını itiraf eden bu kişileri, bakanların yaptığı bir basın toplantısına kimler alıyor? Bir tarafta İhlas Haber Ajansı, bir tarafta Anadolu Ajansı, bir tarafta TRT ve Demirören Haber Ajansı...

Hükûmetimiz yandaş gazetecilerden oluşan bir kalabalıkla etrafını sarmış. Danışıklı soruları, "Amam başımız derde girmesin"ci muhabirleri yaratanlar kendileri değil mi? Özgür basını yok edip, yerini yandaş ve yalakalarla dolduranlar kendileri değil mi? Nargile fokurdatıp, yalan ve iftiraları üretenleri basına yerleştirenler kendileri değil mi?

Şimdi mi özgür basının kıymetini anlamışlar?..