ES TV ekranlarında ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ile gerçekleştirdiğimiz söyleşinin ikinci ve son bölümünü de siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.
Gültekin UYSAL – Hergün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, halkın aleyhine kanunlar çıkarılıyor bu ülkede, düzenlemeler yapılıyor bu ülkede, vergiler konuyor bu ülkede. Yani bir yandaş müteahhit için milyarlarca liralık vergi affı getirilirken, öbür tarafta hükûmet düzenlemeler yapıyor bir takım farklı farklı usüllerle. İşte Milli Piyango'daki KDV'yi kaldırıyor. Bu kimin lehine?
Kerem AKYIL – Milli Piyango'yu hangi şirket aldıysa, onun lehine...
Gültekin UYSAL – Yani... Hükûmetin önceliği belli. Rahmetle yâd edelim. Bizim de hem aile hem kişisel olarak da hukukumuz. Rahmetli Aydın Menderes'le. Kendisinin hafızama kazınmış bir sözü vardır, "Türkiye'de iktidarlar milleti arkasına alarak Avrupa Birliği'nin, Amerika'nın karşısına çıkacağına; Amerika'yı Avrupayı arkasına alıp, Türk insanının karşısına çıkıyor. Çiftçinin karşısına çıkıyor.
Kerem AKYIL – Peki TBMM bu duruma neden bir 'Dur' demiyor. Daha önce Anayasa referandumu sırasında meclisimizin on kaplan gücünde olacağı söylenmişti.
Gültekin UYSAL – Daha vahim bir şey oldu. Bir parlamento, kendi hakkını kısıtlamak için kendi irade koydu. Dünyanın hiçbir yerinde rastlayabilme imkanımız yok. Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum diyen ülkenin Cumhurbaşkanının geçmiş beyanlarını hatırlıyorum. Bir gece yarısı ışıklar açık mı kapalı mı? Darbeciliğe varıncaya kadar bakanların sözleri. Tüm bunları hatırlıyoruz. Bu ülkede sözünüzle, davranışınızla ülkenin yönetenleri bir değer yargısı olur. Netice itibarıyla hukuku, demokrasiyi, kuvvetler ayrılığı prensibini içselleştirmemiş insanlar. Şartlara duruma göre... Eğer lehinize veriyorsa kabulünüz, aleyhinize veriyorsa; Hani bir dönem vardı Star Gazetesi'nin manşeti, "Ben sana yandım Zühtü" diye. Anayasa Mahkemesi Başkanımızın ismiyle... (Not: Sayın Başkan muhtemelen aynı gazetenin 2 Mart 2016 tarihli, 'Sen kime kandın Zühtü?' başlıklı manşetini kast ediyor...) Toplumsal hafızamızda böyle bir olay da var. Bu mahkeme heyetini kendi iktidarlarında atadılar.
Kerem AKYIL – Sayın Başkan geçtiğimiz günlerde Bülent Arınç'ın bir çıkışı oldu. Kendisi Selahattin Demirtaş'ın hapiste olduğuna şaşırdığını ve bir hukukçu olarak üzüldüğünü ifade etti. Daha polemikler yaşandı ve Bülent Arınç'ın istifasına kadar giden bir süreç yaşandı. Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın hapiste olması sizde rahatsızlık yaratıyor mu?
Gültekin UYSAL – Kişiler üzerinde subjektif bir değerlendirme yapmak değil. Fakat netice itibariyle hukuk işlemeli bu ülkede. Ama hukukun talimatla işlediğini biliyoruz. Sadece bu davalar için söylemiyorum. Ama daha politize olmuş davalarda. Hele hele ceza yargılamaları yapıyorsanız bunlar delillere bakar. Ben bu dosyalarla ilgili sadece kamuoyuna dönük, Osman Kavala da olmak üzere bilgilere sahibim. Genel bir hukukun işleyişiyle ilgili bir rahatsızlığımız var. İşleyiş önceliği itibariyle, hukuku referans alacağına, siyasete angaje olarak, talimatla değil mi? Anayasa Mahkemesi Enis Berberoğlu'yla ilgili bir karar verdi. İstanbul'daki alt mahkeme, "Ben bu karara uymuyorum" dedi. Şimdi HSK o uymayan hâkimle ilgili bir yaptırım ortaya koysa, ceza ortaya koysa; bu emsal teşkil eder ve tüm hâkimler zaten tabiidir, uyar bu karara. Demokrasilerin en zor sınavı terörledir. Hem demokratik tavır alanlarının sınırlandırılmasıyla ilgilidir. Hem de terörle hukuk erki içerisinde etkin mücadele edebilmektir.
Sayın Demirtaş'la ilgili bir partinin geçmişte Genel Başkanlığı'nı yaptı, Cumhurbaşkanı adayı oldu. Ben çok açık yüretlilikle ifade ediyorum. HDP de dâhil olmak üzere bir şeye karar vermek zorundalar Siyaset mi yapacaklar? Bir terör örgütünü söz – davranışlarıyla beraber meşru hâle mi getirecekler? İkisinin yanyana yürüme imkanı yok. Demirtaş'ın da geçmişte bu tür beyanları var. Siyaseten ben böyle bir değerlendirme yapıyorum ama hukukun yapacağı değerlendirme, netice itibariyle somut delil üzerindendir.
Kerem AKYIL – Sayın Devlet Bahçeli'nin paylaştığı bir twit'e değinmek istiyorum. "Diyorlar ki 'Parti kapatmanın Türkiye'de olumlu bir sonucu görülmedi' Mesele parti kapatmanın ötesinde, ihâneti cezalandırmaktır." Bu sözü yakın zamanda AK Parti'nin ikinci adamı Numan Kurtulmuş'un dediğini duydum. Sizce AK Parti ve MHP arasında ayrılık mı var?
Gültekin UYSAL – Elbette iki parti hem seçim sürecinde hem akabinde işbirliği var. Ama MHP'nin terör başta olmak üzere durduğu yeri hepimiz biliyoruz. Ama iktidar dün Demirtaş'a mektup verip, Sırrı Süreyya Önder'e mektup verip Kandil'e, İmralı'ya gönderen kimdi? Bu Öcalan'ı seçim öncesinde TRT'ye siz mi çıkarttınız? Ben mi çıkartım? Çözüm olarak ifade edilen sürecin Türkiye'ye önemli maliyetleri var. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin varlığı, güvenlik kurumlarının çitlerine sınırlandırıldı. Siz vatandaşlarınıza, "Benden hak mı talep ediyorsun? Sen git PKK'nın arkasında dur, ben onunla senin haklarını görüşeceğim" dediniz.
Kerem AKYIL – Bir de 'Fırat'ın doğusu' meselesi var. Biz Suriye'yi ve Suriyelileri unuttuk. Geçen sene, sizin de eski genel başkanınız Suriye'de dağlarda yeni şehirler kurulacağını, bunun parasının da Avrupalılardan alınacağını belirtmişti. Halbuki Avrupalılar kendi ülkelerine 5 bin mültecinin gelmesini bile tepkiyle karşılıyor.
Gültekin UYSAL – Macaristan sadece 800 mülteciyi kabul etmek için ülke çapında halk oylaması yaptırdı. Dünyanın hiçbir milleti Türk Milleti gibi yapmaz. Peki meseleyi nasıl çözeceğiz? İlk düğmeyi doğru iliklemekle ilgili. AKP Suriye politikasını değiştirecek. "Ben Esad gidecek dedim..." bunun bir maliyeti var Türkiye'ye. AK Parti Genel Başkanı Sayın Erdoğan'ın yönettiği bir ülkenin, bu zamana kadar izlediği siyasetle beraber bu politikanın değişmeyeceği ortada. O nedenle iktidarın değişmesi lazım.
Kerem AKYIL – Sayın Başkan bir de S – 400'lerden kaynaklanan bir Amerikan yaptırımlar silsilesiyle karşılaştık. Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Gültekin UYSAL – İktidarın eleştireceğimiz tercihleri bir kenara. Türkiye'nin böyle bir muameleyi hak ettiği kanatinde değilim. Tabii şunu da ifade edeyim; Türkiye'yi yönetenlerin şahsi zaafiyetlerinin, milli güvenlik açığı hâline geldiği bir sürecin içindeyiz. Bunu da bir kenara kaydedelim.Halk Bankası davasını biliyoruz. Rıza Zarrab'ı biliyoruz.
Kerem AKYIL – Sayın Cumhurbaşkanımızın da damadı Berat Albayrak istifa etti. Sanırım bu istifa Merkez Bankası'ndaki değişikliklerle alakalıydı. Bu istifayla ilgili ve 'Yeniden yapıyanma, Reform' gibi söylemlerle ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Gültekin UYSAL – Siyasette akrabalık içinde bulunanlar, aynı anda siyasetin içinde bulunabilirler. Geçmişte örnekleri var Rahmetli Turgut ve Yusuf Bozkurt Özal gibi. Ama "Bu dönemi nasıl tanımlarsınız?" derseniz, sadakat üzerine. Belli ki bir bakanlık yapması değil, Sayın Tayyip Erdoğan'dan sonrası da siyasi planlamada liderlik yapması beraberinde bu projeksiyon ilerledi. Ama ülkenin şartları, toplumsal algı, iktidarın kendi içerisinde işte bir omuz atma olayı... Bu noktaya geldi ve bunun bir maliyeti var. Maalesef bir ailenin kendi içindeki iniş çıkışları bir ülkenin kaderini etkiler mi? Kurumsal bir ülkede etkilemez. Ama biz rehin bir ülkeyiz. Vatandaşları rehin bir ülkeyiz. Birilerinin keyfi davranışlarına açık bir ülkeyiz.
Kerem AKYIL – Sayın Başkan son olarak CHP Genel Başkanıyla uzun bir görüşme yaptınız. Baktığımız zaman bütün muhalif partilerin başkanlarının karşılıklı görüştüğünü gözlemliyoruz. "Neler konuşuluyor?" demiyorum, "Neler oluyor?" diyorum. Siz 2021'de bir erken seçim bekliyor musunuz?
Gültekin UYSAL – Benim bir seçim öngörüm yok açıkçası. Ama Türkiye her şeye gebe. Salgın süreci bir domino etkisi yaratmış. 10 milyonun üzerinde işsizin olduğu, hele hele bu pandemi dolayısıyla işten çıkarma yasağının getirildiği böyle bir ortamda, güvencesiz çalışan 1 buçuk milyon insanın olduğu bir memleketteyiz. Milyonlarca insan evine ekmek götüremiyor. Böyle bir dönemde iktidarın bir seçim yapacağı kanaatinde değilim. Ben iktidarın olabildiğince sandıktan kaçacağı kanaatindeyim.
Tebrik ederim.