Yaşamın İçinden
Uygulamayı görmek
Ziraat Fakültesi öğrencilerini, hocaları yakındaki bir çiftliğe gezmeye götürmüşler.
Burada öğrencilere hem tarımsal çalışmaları, hem de hayvanların nasıl çiftleştiklerini göstermek istiyorlarmış.
Çiftlik gezilmiş.
Çalışmalar yerinde görülmüş.
Ardından da ilkin bir inek, sonra bir boğa, çiftleşsinler diye sürülmüş meydana.
Ne var ki, boğa ineğe dönüp bakmıyormuş.
İtmişler kakmışlar. Yan yana getirmişler.
Boğada tık yok.
Hoca mahcup boğayı azarlarken, kız öğrencilerden bir ileri çıkıp “Bir dakika hocam” deyip boğaya yanaşmış. Kulağına yakın bir şeyler yapmış. Yapmasıyla da boğa ineğe yaklaşmış. Hoca sormuş:
“ Kızım sen ne yaptın da boğa canlandı?”
“ Hiçbir şey” demiş kız,
“ Başından bir kıl kopardım sadece.”
--//--
Çiftlikte işleri biten öğrenciler okula dönmüşler.
Ders hocası çalışmaları anlatırken bakmış
Kız öğrencilerden biri kıs kıs gülüyor.
Bir iki derken dayanamayıp sormuş:
“ Kızım neden gülüyorsun?”
“ Şey hocam” demiş genç kız
“ Babamın başında neden saç kalmadığı geldi aklıma.”
---//--
Son günlerde dikkat ediyor musunuz bilmem?
Hizmete girenlerin dışında, Eskişehir’de sürekli,
“ Yeni alışveriş merkezlerinden söz edilmeye başlandı.”
Temel üstüne temeller atılıyor.
Gidiş onu gösteriyor ki:
“ Bakkallar savaşı kaybetti.”
Önceki gün bir sohbette sordum:
“Bu gidişin sonu nereye varır?”
İşi bilenlerden biri aynen şöyle dedi:
“Zaten bitmek üzere olan bakkallar biter. Çünkü plansız programsız ve gelecek hesaplanmadan yapılmışlardı. Hemen her konutun altı kapı açılarak bakkal yapılmıştı. Üstelik büyük sermaye de bağlanmamıştı. Böyle olunca dükkanlar ömrünü tamamladı diyebiliriz.”
Doğru gerçekten.
Yalnız bakkallar ve dükkanlar değil, yarışı kaybedenler arasında küçük lokantalar da var.
--//--
Peki yeni AVM’ler kente ne kazandırır?
Önemli çünkü.
Önemli olan bir başka gerçek de, kapanan bakkal ve dükkanlar ile küçük lokantaların yaratacağı işsizlik ve de işsizliğe bağlı geçim sıkıntısı.
Küçük bir dükkandan ortalama dört kişinin geçimini sağladığını hesaplarsanız, bunlar kapandığında ortaya çıkacak sıkıntıya nasıl bir çözüm bulacaksınız?
AVM’nin işsizlik ve geçim sıkıntısına katkısı için henüz kimse bir yorum yapmadı.
Ama önemli.
Eninde sonunda yapılacaktır sanıyorum. Çünkü bu gidiş boğanın başından bir kıl koparmaya benzemiyor.
Günlerin getirdiği
Erdoğan eşit davransa alkış alır
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ta olduğu gibi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Eskişehir’e gelişi ile ilgili programı Valilik yapacak. Şimdilik stadyumu saymazsanız, açılışı yapılacak olan tek kurum var. O da vergi dairesi. Bakanlar “Eskişehir bizim için önemli” diyor. Milletvekilleri Eskişehir’de nöbet tutuyorlar. Başbakan Erdoğan “Sizden Eskişehir’i istiyorum”diyor. Eskişehir önemli gerçekten. İktidara üç milletvekili ile destek veren Eskişehirli, sıra kentsel hizmete gelince “Olmaz” diyor ve Yılmaz Büyükerşen ile Ahmet Ataç’a gülümsüyor. Gerçekten Başbakan Erdoğan haklı. Bakanlar haklı. Milletvekilleri haklı. Ankara’da iktidar, Eskişehir’de muhalefet.
Başbakan Erdoğan’ın gelişi çarşaf çarşaf ilanlarla duyuruluyor. Duyurulmasa da olur aslında vatandaş her şeyi biliyor. Sayın Erdoğan’ın konuşacaklarını, yapacağı açılışları, atacağı temelleri hep biliyor. Vatandaşın bildiği bir şey daha var. Bu kente hizmet eden Büyükşehir ve Tepebaşı belediyelerinin ayrı tutulacağı. İki belediyeyi eleştirip, Odunpazarı Belediyesi’ne övgü yağdıracak. Oysa başbakan açacaklarını açsa, söyleyeceklerini söylese ve belediyelere eşit olarak yaklaşmış olsa. Daha fazla alkış almaz mı? Alır elbette. Vatandaş böyle istiyor çünkü. Recep Tayyip Erdoğan’ı T.C’nin Başbakanı olarak görüyor. Bakalım bu konuyu Prof. Dr. Nabi Avcı Sayın Erdoğan’a hatırlatıp “Bir şey kaybetmeyiz Sayın Başbakanım” diyecek mi?
Sakallı ve AKP’li üyeler
Her zaman yazıyor, yorum yapıyoruz. AKP Eskişehir örgütü içinde birbirini çekemeyenler, arkadan konuşup, yüze gülenler var. Örneğin Murat Mercan ve ekibi… Burhan Sakallı ve ekibi… Dernekler... Vakıflar… Birlikler... v.b. Durum böyle iken, dışa karşı herkes birlik içinde görünmekte ki, bunda en önemi pay bana göre milletvekillerine ait. Özellikle Salih Koca’yı bu konuda kutlamak gerekir. Tabir yerindeyse “Damara göre kan almayı ve vermeyi” çok iyi biliyor. Her neyse, her parti içinde aynı sıkıntılar vardır. Normal karşılamak lazım. Hatta partinin tepesinde bile tartışma olabilir. Geçtiğimiz günlerde, CHP İlçe Başkanı Erdal Çakıcıer’in tanıtım levhalarına Sakallı’nın fotoğrafını koymasına yaptığı eleştiri Odunpazarı Meclisi’ne gelmiş. Burhan Sakallı’nın katılmadığı bu oturumda AKP’li, üyeler,
Sakallı’ya sahip çıkacakları yerde “ Kendisi yok. Onun için arkadan konuşmak olmaz” deyip olayı kapatmışlar. CHP’li Meclis üyesi diyor ki “AKP’li üyelerden hiç biri kalkıp Burhan Başkanı savunmadı.” Ne dersiniz bu işin altında politik açmaz mı beklemek lazım?
-Vatandaş soruyor—
--Okumuyoruz vesselam —
Okurumuz otogardan tramvaya binmiş çarşıya doğru yola çıkmış. Diyor ki “Yer bulamadığım için ayakta yolculuk yapıyorum. Şöyle bir baktım. Yaklaşık yüz yolcunun içinde tek kişinin elinde gazete var. Yani yüzde bir! Diğerlerinde yok. Aynı şekilde, çarşıda dolaşanlar arasında, parklarda oturanların arasında gazete okuyan tek kişi göremiyoruz. Ne dersiniz biz Türkler olarak okumayı sevmiyor muyuz?” Okurumuz haklı. Ulus olarak bırakın gazeteyi, kitap okuma alışkanlığımızı bile bırakmışız.
Okurumuzun dikkatini çeken doğrusu iyi çekmiş. Yaz tatili başladı. Aynı okurumuz şöyle yorum yapıyor “Tatilde de durum aynı. Tatil için hazırlık yaparken, giysilerimizi seçip valizlere koyarken aklımıza, tatilde okuyacağımız tek kitap düşmüyor. Ama Avrupalı öyle değil. Trende, otobüste, bekleme salonlarında… Herkesin elinde bir kitap görmeniz mümkün. Bu insanların yaşlısı genci böyle.” Haklısınız sayın okurumuz. Onların devlet yönetenleri “okuyun” derken, bizimkiler “ okumayın” diyor. Bütün mesele bu galiba!