Hilal Köver yazdı
Bu hafta yakından tanıdığımız, Türkiye’nin ilk yerli otomobili olan Devrim’in sinema uyarlamasından bahsedeceğim sizlere. Şehrimizde sergilenen, dillere destan bir hikayesi olan otomobil, ‘Devrim Arabaları’ filmiyle karşımıza çıkıyor. 2008’de vizyona giren filmin yönetmen koltuğunda Tolga Örnek oturuyor. Başrollerde ise Taner Birsel, Haluk Bilginer, Selçuk Yöntem, Halit Ergenç, Vahide Gördüm gibi usta oyuncular yer alıyor. IMDB’de 8 puanı olan filmi haydi yakından tanıyalım!
“GALİBA BİZİM ASIL DEVRİMİ
ZİHİNLERDE YAPMAMIZ LAZIM”
İlk defa üniversite dönemimde izlediğim Devrim Arabaları beni fazlasıyla etkilemişti. Hikayesinin gerçek olması, Devrim’in Eskişehir’le yakından ilgisi bulunması filmi daha çekici kılmıştı benim için. Filmin replikleriyle, oyunculuklarla, hikayesiyle Türk sinemasının en başarılı yapıtlarından biri olduğunu söylemek bana göre mümkün… Gelelim filmin konusuna… Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, yerli otomobil yapılması için emir verir. Otomobil Eskişehir’de bugünkü TÜLOMSAŞ’ta, Devlet Demir Yolları’nın Cer atölyesinde yapılacaktır. Bu karar için her kafadan bir ses çıkar. Bir kısım yerli otomobilin yapılamayacağını düşünüp Türkleri küçümserken, bir kısmın yapılacağına inancı tamdır. Şartlar da zorlayıcıdır tabi… İlk defa üretilecek otomobilin 29 Ekim tarihine yetiştirilmesi istenir. Yani bu iş için görevlendirilen 23 mühendisin önünde 130 gün vardır. Bu sahnelerdeki kargaşa, herkesin bir taraf olması seyirciye öyle güzel aktarılıyor ki, bir bakıyorsunuz siz de bir taraf olmuşsunuz… Ders verir nitelikte cümleler de dökülüyor usta oyuncuların dilinden… Dönemin Sanayi Bakanı’nın bile “Üretim imkansız” demesi üzerine Cumhurbaşkanı Gürsel’in “Galiba bizim asıl devrimi zihinlerde yapmamız lazım” ifadeleri durumu fazlasıyla özetliyor.
ZOR AMA
İMKANSIZ DEĞİL
Yerli otomobil için kolları sıvayan mühendisler gece gündüz demeden proje üzerinde çalışır. Çoğu zaman uyuyamaz, yeri gelir ailesiyle görüşemezler… Mühendisler proje üstünde tam gaz çalışmaya devam ederken, Ankara’dan gelen bürokratlar ise sürekli çelme takma derdindedir. Son anda bir değil iki otomobil yapılacağı haberinin gelesiyle daha telaşlı zamanlar başlar. Bir sahnede Selçuk Yöntem’in daha önce kapatılan tayyare fabrikasından bahsederken “Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz” sözleri oldukça çarpıcıdır. Günler geçer, adının Devrim olmasına karar verilen otomobil projesi her geçen gün bir adım daha ileriye gider. Bu aşamalarda zaman zaman başarısızlıklar da olur tabii… “Bir işin zor olması başka, imkansız olması başka” mantığıyla yürüyen mühendisler için 29 Ekim gelir, çatar… Filmin sonu oldukça şaşırtıcı. İzlemeyenler için sonunu söylemeyeceğim. Biz Türkler milli duygularımızı kabartan sahneleri fazlasıyla severiz. Filmi izlerken bir çok sahnede ‘tüylerim diken diken oldu’ diyebilirim. Hele ki otomobilin 29 Ekim’de Meclis önünde alkışlar içinde sergilenmesi gerçekten gurur vericiydi. Ancak günümüzde Devrim’in sadece müzede sergileniyor olması da bir o kadar üzücü. Dönemin vaziyetini, üretime olan bakış açısını gözler önüne seren filmi izledikten sonra içimi bir hüzün kaplasa da hala izlemeyenler için fazlasıyla tavsiye ediyorum! Devrim’de emeği olan tüm mühendislere de teşekkürü bir borç biliyorum… Şimdilerde TÜLOMSAŞ Müzesi’nde sergilenen Devrim Arabası ziyaretçilerini bekliyor.