Türk Bayrağı’nı indir, Osmanlı Bayrağı çek!

Bu nane yendikten hemen sonra da “pardon, yanlışlıkla oldu” gibilerinden, toplumu geri zekâlı yerine koyarcasına alaycı bir açıklama ile işi geçiştireceğini san!
Olayın yaşandığı yer ise burnumuzun dibi, çok uzak değil.
Karacabey Belediye Başkanı AKP'li Ali Özkan, 18 Mart Şehitleri Anma ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102'nci yıldönümü törenleri öncesi ilçede bayrakların yenilendiğini, Osmanlı Bayrağı’nın yanlışlıkla göndere çekildiğini söyleyerek şöyle devam ediyor:
İlçemizdeki bulunan Küçük Sanayi girişinde 16 Türk Devleti bayrağı bulunuyor. Bunlardan biri de Osmanlı Bayrağı. Bugün kutlanacak Çanakkale Şehitlerini Anma yıldönümü töreni nedeniyle ilçedeki eskiyen tüm bayrakları değiştirmek istedik. Belediyede çalışan bir görevli, Türk Bayrağı’na benzediği için yanlışlıkla Osmanlı Bayrağı asmış. Amirinin talimatı ile bayrak hemen indirilip yerine Türk Bayrağı asıldı. Görevli hakkında iç soruşturma başlattık. Olayda art niyet olduğunu sanmıyorum…
Özrü mazeretinden büyük sözcüğüne tam denk düşen açıklamadır bu, başka bir şey değil. Önceleri mağduru oynayarak güç elde eden, Mustafa Kemal Atatürk’e artık açık seçik küfürler eden yoz zihniyet güruhu şimdi de alıştırarak toplumun nabzını ölçüyor hepsi budur! Resmi bir devlet dairesi olan Karacabey Belediyesi’nde eskiyen bayrakların değiştirilmesi esnasında yanlışlık olacak öyle mi? Bu Ulusun-Bağımsızlığımızın-Cumhuriyetimizin simgesi olan ay yıldızlı Türk Bayrağımızın yerine; yanlışlıkla Osmanlı Bayrağı as! Yani bir tek sen zekisin öyle mi? Sen sadece kurnazsın, hem de şark kurnazı! Hani öyle bir mazeret uydur ki, mazeretinde bile bir seviye olsun kardeşim! 25 yıl beden eğitimi öğretmenliği yaptım ülkemde. Her Pazartesi sabahı o şanlı bayrağımızı İstiklal Marşımızla gönderden indirip, her Cuma akşamı yine İstiklal Marşımızla göndere çektirdim fasılasız. Bayrağa sevdası olan, aşina olan bayrakları karıştırmaz anladın mı? Ona namusu gibi sahip çıkar, sarıp sarmalar ve üç kez alnına götürüp öptükten sonra saklanacak en huzurlu yerde saklar. Gerektiği ana dek o nazlı bayrağımız huzur içerisinde muhafaza edilir saklandığı yerde. Atatürk’e aleni hakaret eden ve paçaları sıkışınca ‘yanlışlıkla oldu’ diyecek kadar ahlak zafiyeti gösteren deccalları sineye çektiğimizi düşünüyorsanız aldanırsınız! Sadece adalete olan, hukuka olan güven ve saygımızdandır suskunluğumuz. Keza aynı şekilde, ‘yanlışlıkla oldu’ türünden seviyenize yakışır açıklamanıza da suskun kalınıyorsa aynı durumdan ötürüdür. Bu ülkenin Cumhuriyet Savcılarının, adalet mekanizmasının işlevini yerine getireceğine olan inancımızdan ötürüdür sükûnetimiz. Şunu biliniz ki Türk Ulusu’nun simgesi olan, onurumuz-gururumuz olan o ay yıldızlı bayrağını işlevsiz hale getirmeye kalktığınız anda ise; geriye elinizde sadece bayrak direği kalakalır! O paslı-küflü, boya yapmaktan bile imtina ettiğiniz bayrak direği…
 
 
SİZİN SESİNİZ
 
Trafik polisleri ve belediye kontrolörleri ne işe yarar?
 
Adım başı inşaat, adım başı şantiye her yer.
İnşaatı yapanlar, cehaletlerinin tezahürü olarak küstahça kaplamışlar geçeceğimiz kaldırımları ve hatta yolları. Yolun ortasına kadar yığdıkları malzemeleri yüzünden sokağı geçip karşı tarafa gitmeniz olanaksız. Uyarmaya kalktığınız şehir magandaları “sokak mı yok kardeşim, öbür sokaktan geç” diyecek kadar hanzo! Babalarının malı gibi delik deşik ediyorlar asfaltları kafalarına göre. Neymiş efendim; inşaatın altyapı bağlantılarını oluşturacaklarmış, haklılarmış! Kazdıkları; kendi seviyelerine denk düşen çukurlara, araçlarınız her defasına lönk diye batıp çıkmaya mahkûm adeta! Sokak hayvanlarına giderek yok edilen şehir yaşamında açlığa ve çaresizliğe mahkûm edilmiş masumları gördükçe içim parçalanıyor. Aynı konumda sersefil insanlar için bu duyguyu duyuyorsam yazıklar olsun! Kendi kaderini kendi tayin eden; bir torba kömüre-iaşe torbasına ve iki tas çorbaya geleceğini ipotek altına sokan ve insan denen bu varlıklara Allah akıl vermiş her şeyden önce neyine acıyayım? Aklı uçkuruna çalışan böylesi güruhlar kendi kaderlerini kendileri tayin ettikleri için umurumda değiller. Ama Allah’ın masum hayvanlarına şefkatim sonsuzdur, onların insanoğlunun zalimliği karşısında yapabilecekleri hiçbir şey yoktur ki…
Bu kadarla da sınırlı değil kentte yaşamanın azabı. Garajınızın önüne park edip, aracının görünen yerine bir telefon numarasını yazmayan bencil kazmalardan da ikrah geldi. Gecenin yarısı acilen aracınızla gitmeniz gerek bir yere, Allah korusun. Ara ki araç sahibi olacak görgüsüzü bulasın! Bitti mi, HAYIR! Yolları kaldırımlara kadar sağlı sollu işgal eden düşüncesiz araç sahipleri yüzünden çekirge gibi sıçrayarak geçmek zorundasın o bölgeyi. Belediye yetkilileri ve trafik polislerine sokak adını da vereyim; Tepebaşı Ertuğrulgazi Mahallesi Ceylanbeyli Sokak… Gelin de hafta sonları çektiğimiz rezaleti görün kardeşim!
 
 
OZANCA
 
DİRETTİ
Bizim köyde tamahların Tahir’i
Dümdüz yola viraj dedi diretti
Bir eşeğin zor sığdığı ahırı
Koca TIR’a garaj dedi diretti.
                    Yemin etti karga dedi tavusa
                    Yasef dedi elli yıllık yavuza
                    Beş metrelik küçücük bir havuza
                    Koskocaman baraj dedi diretti.
Şekere tuz dedi nohuda bulgur
Gırcıya kar dedi doluya yağmur
Muğla’ya Muş dedi Bursa’ya Burdur
Edirne’ye Maraş dedi diretti.
                    Güzü bahar etti zemheriyi yaz
                    Çerkez’i Kürt etti Arnavut’u Laz
                    Tavuğu toy etti serçeyi de kaz
                    Kerkeneze turaç dedi diretti.
Eğilmeyen bükülmeyen demire
Yaşam dedi boşa geçen ömüre
Herkesin bildiği siyah kömüre
Yemin etti kireç dedi diretti.
                   Her söylenen sözü aksine çekti
                   Hayal tarlasına boş tohum ekti
                   Eşi yok dünyada beklide tekti
                   Demirciye saraç dedi diretti.
Fikret der ki ben sırrına ermedim
Cahillerin meclisine girmedim
Ben ömrümde böyle inat görmedim
Bataklığa kıraç dedi diretti… Fikret DİKMEN