Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, belediyelere yönelik kayyum uygulamalarının keyfi olduğunu ve hukuka aykırı olduğunu savundu. Kazım Kurt bir hukukçu ve onunla neyin kanuna uygun olduğu, neyin olmadığı konusunda tartışacak değilim. Zaten iktidara yakın olup olmadığına göre hukukçular da kayyum atamaları hakkında farklı yorumlarda bulunuyor.
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, belediyelere yönelik kayyum uygulamalarının keyfi olduğunu ve hukuka aykırı olduğunu savundu. Kazım Kurt bir hukukçu ve onunla neyin kanuna uygun olduğu, neyin olmadığı konusunda tartışacak değilim. Zaten iktidara yakın olup olmadığına göre hukukçular da kayyum atamaları hakkında farklı yorumlarda bulunuyor.
Peki kamu vicdanı bu konuda ne diyor?
Öncelikle tutuklanan her belediye başkanının yerine kayyum atanamaz. Eğer ki bir belediye başkanı suç işlediyse hapse atılır ve yerine seçilmiş belediye meclisi yeni bir belediye başkanını kendi içinden seçer. Ayrıca Türkiye’de 1.401 belediye bulunuyor. Bu belediye başkanları 5 yıl boyunca görev yapıyor. Doğal olarak bu süre içinde ölen belediye başkanları da olabilir. Bu durumda da seçilmiş belediye meclisi toplanır ve içlerinden yeni bir başkan seçer. Mesela Rahmetli Aydın Arat vazifesinin başındayken vefat etmiş, yerine Orhan Soydaş gelmişti.
Dolayısıyla “Eskişehir’deki CHP’li falanca belediyeye kayyum atanacakmış” diyenler ya cahil oldukları için böyle konuşuyor yada kötü niyetle ve akılları sıra algı yaratmaya çalışıyorlar.
Bir belediyeye kayyum atanması için belediye başkanının terörle ilişkili bir suçtan hüküm giymesi gerekiyor.
Ancak bu uygulamada da sorunlar bulunuyor. Masumiyet karinesi gereği bir kişi hüküm giymediği müddetçe masum sayılır. Ancak bir belediye başkanı tutuklanıp, terörle ilişkili bir olayla suçlanırsa, yerine kayyum atanabiliyor. Böyle olunca da kayyum kararları çok tartışmalı oluyor.
Sadece suçlandığı için bir kişinin elinden belediye başkanlığının alınması ayrı bir mesele, bu kişinin yerine belediye meclisinin başkan seçememesi ayrı bir mesele.
Sanırım belediyelere kayyum uygulanmasının yeniden düzenlenmesi ve şaibelere yer olmayacak şekilde yapılandırılması gerekiyor.
Kıbrıs’ta “Ver kurtul” politikası
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Türk Devletleri Teşkilatı üyesi Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne büyükelçi atamalarıyla ilgili TBMM’de yaptığı açıklamada, AK Parti hükümetinin bu duruma sessiz kalmasını eleştirdi.
Utku Çakırözer yerden göğe kadar haklı. Kıbrıs meselesi Türkiye için sadeve bir beka sorunu değil, aynı zamanda bir onur meselesi. Sultan 2’inci Selim zamanında on binlerce şehit pahasına fethettiğimiz Kıbrıs, şimdilerle “Ulu Hakan” diye anılan 2’inci Abdülhamid zamanında 11 Temmuz 1878’de İngiltere’ye hediye edilmişti. Daha sonra 1974 yılında yine büyük fedakarlıklarla Kıbrıs’ın en azından yarısını kurtarmıştık.
Kıbrıs sorunundan dolayı Türkiye çok büyük bedeller ödedi. Ancak AK Parti iktidarı Kıbrıs meselesini bir milli mesele olarak değil de, baş ağrıtan bir ayrıntı olarak görüyor. Dolayısıyla genel yaklaşımları, “Verelim Kıbrıs’ı kurtulalım” mantığıyla özetlenebilir.
Orta Asya Türk devletlerinin Kıbrıs’ta Rum yönetimini tanıması, baştan sona AK Parti’nin Kıbrıs politikasının iflasıdır. Hele “Asrın en büyük hükümeti”nin bu konuda ağzını açıp tek bir kelime edememesi, tam bir acizlik örneğidir.