Cumartesi günü akşamüzeri Sanayi Odası seçim sonuçları belli olduktan sonra gazetedeki arkadaşlar seçimin sonucunu nasıl değerlendirdiğimi sorduklarında şu cevabı vermiştim.
“Seçim sandıkta kazanılır. Sandığa girmeden kazandım diyemezsiniz. Sonuçta ihtiyar delikanlının tecrübesi kazandı.”
Seçim öncesi Sanayi Odası seçimleriyle ilgilenen kiminle karşılaşsam seçimin kimin kazanacağını soruyordu.
Önce onların tahminlerini alıp, sonra da kendi tahminimi söyledim.
‘Her iki adayında seçim kazanma şansı var. Birisi yıllarını vermiş büyük tecrübe sahibi diğeri ise bu alanda ilk kez savaşacak bir isim. Tecrübesiyle Savaş Özaydemir ağır basıyor. Nebi Hatipoğlu’da genç, heyecanlı, dinamik bir isim. Keşke her iki isimde tek liste altında seçime girmiş olsaydı daha güçlü bir Sanayi Odası yaratılmış olunurdu. Bu yarışın bir kaybedeni olacak elbette. Ancak seçim sandıkta kazanılır. Sandığa girmeden kimin kazanacağını önceden tahmin etmek için fala bakmak! Gerekir. Bende fal bakmasını bilmem.’
Cumartesi günü 17.30’da seçim sonucunu öğrendiğimde benim için sürpriz olmadı. Bu seçim öncesinde de yaşananlara, yapılan açıklamalara baktığımda bunlar Sanayi Odası seçimleri öncesi ilk defa yaşanmıyordu.
Gerek Yalçın Ulupınar’ın gerekse Cemalettin Sarar’ın adaylıkları döneminde de Savaş Özaydemir hakkında bir takım iddialar ortaya atıldı. Tecrübeli isim ihtiyar delikanlı Savaş Özaydemir, o seçim öncelerinde de karşılaştığı iddialara açık ve net olarak cevap vermişti. Bugünkü gibi o seçimleri de büyük bir farkla kazanmıştı.
Savaş Özaydemir’in karşısına başkan adayı olarak çıkanların yaptıkları suçlamalara veya ortaya attıkları iddialara üyelerin pek fazla kulak vermedikleri bu seçim sonunda da kanıtlandı. Üç seçim öncesi de yapılan ağır eleştiriler Savaş Özaydemir’e yaradı.
Gerçi 4 yıl sonra artık Savaş Özaydemir bir daha aday olmayacak. Kendisinin son kez aday olduğunu açıklamıştı. Gelecek seçimlerde her ne kadar Savaş Özaydemir aday olmayacaksa da 4 yıl sonrasını düşünenler, özellikle geçmiş son üç seçimden kendilerine büyük paylar çıkarmalılar.
Sanayi Odası üyeleri, sanayiciler karşılıklı atışma birileri şunu demiş, birileri şunu yapamamış yerine yapacakları hizmetler, projeler hakkında kendilerinin bilgilendirmelerini daha çok önemsiyor.
Sevgili Nebi Hatipoğlu’nun yaşı genç. Bugün olmadıysa 4 yıl sonra da olmayacak diye düşünmesin. Bir hafta dinlendikten sonra kendisine oy vermiş veya vermemiş tüm üyeleri tek tek ziyaret ederek seçime yaptıkları katkıdan dolayı teşekkür etmeli.
Bu ziyaretler sonunda nerede hata yaptığını veya neyi eksik bıraktığının muhasebesini yapmaya başlarsa, gelecek 4 yıl sonra Savaş Özaydemir’den boşalacak koltuğa oturabilir.
Kazananı ve kaybedeni de kutluyorum. Cuma günkü yazımda da özellikle vurgulamıştım. Bu seçimin galibi demokrasi ve Sanayi Odası.
NE OLDU DA ‘TÜ-KAKA’ DİYORSUNUZ?
Mesut Hoşcan’ın ekibinden koparak Halil Ünal’ın yanına gelen ve gücüne güç katan Eskişehirspor Kulübü üyelerini birileri eleştiriyor. Hatta Halil Ünal’ın başkanlığını kazanması halinde içlerine nasıl sindireceklerini soruyorlar. Her iki ismin yanında da durduklarına göre haklıyı-haksızı ayırt etmişler.
Yıllarca demokrasiyi, sandıkla gelenlerin sandıkla gitmesini savunanlar, bugünkü söylemleriyle ters düşmüyorlar mı? Yoksa benimde yıllardır peşinde koştuğum Süleyman Demirel’in söylediği gibi ‘dün dündür. O gün söylenenler dünde kaldı. Bugün yeni şeyler söylemek gerekir’ mi? diyorlar.
Bugün Halil Ünal’ı çok ağır şekilde eleştirenlere tek tek baktığımda dün benden daha koyu Halil Ünalcıydılar. Nerede ise günün 18-20 saatini birlikte geçiriyordular. Hatta Pancar Kooperatifi’nden ve Halil Ünal’ın işyerinden çıkmıyorlardı.
Geçmişte rakipsiz olduğu için ‘en büyük başkan Halil Ünal’ türküsü söylüyorlardı. Nasıl olsa yine başkandı.
Bugün ise karşısına rakip çıkınca nedendir bilinmez! Düne kadar Halil Ünal’ın dizinin dibinden ayrılmayanlar, bugün birden Mesutçu oluverdiler. Tek adaylı yıllarda ‘en büyük başkan Halil Ünal’ diyenlere soruyorum.
Madem Halil Ünal kötüydü, bugün bir takım yakıştırmalar yaptığınız bu kişinin dizinin dibinden neden ayrılmıyordunuz? Neden yıllarca destek verdiniz? Hatta milletvekili adayı olduğunda neden destek verdiniz?
Bugün eleştirdiğiniz Halil Ünal ile yıllarca neden arkadaşlık, dostluk yaptınız? Eğer bugün bazı yakıştırmalarda bulunduğunuz Halil Ünal gerçekten öyleyse, onunla sıkı bir dostluk yaptıysanız, o zaman sizlerde aynı durumda olmuyor musunuz?
Yeri geldiğinde ‘vefa’ diyorlar. Herhalde vefadan bahsedenler İstanbul’daki o meşhur ‘Vefa Bozacısı’nı kastediyorlar! Onlara göre demek ki vefa duygusu bu.
‘Dostum-arkadaşım’ diye sarıldığı birisini bugün kötülüyor, hakaret ediyor hatta seçimi kaybetmesi için rakibin tesdisini doldurmaya çalışıyorsa, demek ki o kişi ve kişiler sahte dostlarmış. Bir insan dostunu, arkadaşını, kardeşim, ağabeyim diyerek sarıldığı kişiyi bir oya değişiyorsa, Mesut Hoşcan şunu unutmasın. Bu insanlar bu gün Halil Ünal’a söylediklerini yarın senin için de söyleyebilirler. 99 gün sırtında taşıdığın insanları bir gün taşımazsan ‘tu kaka’ olursun dikkat et.