31 Mart'tan sonra özellikle kırsal kalkınmaya önem vereceğini ifade eden Yılmaz Büyükerşen'e çiftçilerimizden büyük destek geliyor
31 Mart'tan sonra özellikle kırsal kalkınmaya önem vereceğini ifade eden Yılmaz Büyükerşen'e çiftçilerimizden büyük destek geliyor. Son olarak Mihalıççık, Sarıcakaya ve Mihalgazili çiftçilerimiz Büyükşehir yönetimine teşekkür üstüne teşekkür ettiler. Şimdi "Aman canım 50 tane manda" diyenler, "Ne var yani hepsi hespi 4 – 500 bin dut fidesi, 3 – 5 milyon tohum" diyenlerin yerinde olmak isterdim doğrusu. "Hiç bir icraat yapmadan, eleştirme sanatı" diye bir kitap yazsalar, - yemin ediyorum – satış rekorlarını alt üst ederler... "Üzülerek görüyoruz ki kendi kendine yeten ülkemizde tarım hızla yok oluyor" diyen Yılmaz Büyükerşen'i, maalesef ekonomiden gelen rakamlar doğruluyor. Sadece geçen sene 6 milyar 700 milyon kilogram buğday ithal ettik. İsveç'teki güzel kızımızın babasını getirmemiz iyi bir şey elbette. Fakat soframızdaki ekmeğin 3'te birini dışarıdan getirdiğimiz de ayrı bir gerçek. Netice itibarıyla aç karnımızı bile doyuramıyoruz...
Tabii fazla karamsarlığa kapılmayın. Çok şükür saraylarımız var... Birileri bana bundan 20 sene evvel, "Türkiye'yi öyle kötü bir noktaya getireceğiz ki, tarım ve hayvancılıktan bile cari açık verecek. Karnını bile doyurmak için bize yalvaracak" deselerdi, "Türk düşmanı emperyalistlerin saçma sapan hayalleri" derdim. Ne diyelim; hayalmiş gerçek olmuş... Tabii bu filmde sadece kötü adamlar kazanmıyor. İyi adamların da hayallerinin gerçekleştiğini görüyoruz. Mesela Büyükerşen yıllar önce, "Eskişehir tarımını yeniden kalkındıracağım. İnsanlarımız topraktan ve alın teriyle para kazanacak. Eskişehirliler lezzetli ve doğal beslenecek" dediği zaman da pek çok kişi gülmüştü. Ne mutlu ki son zamanlarda onların yüzü değil, çiftçimizin yüzü gülüyor; Büyükşehir Belediyesi sayesinde elbette.
Eskişehir tarihini "BÖ ve BS" diye ikiye ayırmak mümkün. Büyükerşen'den önce (Yani BÖ) sokaklarında çağlayanlar gibi lağım sularının aktığı, kedi kadar farelerin insanlardan yol isteği bir kentimiz vardı. Şimdi kentimiz parkları ve sokaklarını görmek için gelen turistleri ağırlıyor. Otellerimiz dolup taşıyor, esnafımız rızkını bol bol çıkarıyor. Umarın tarım ve hayvancılıkta da BS dönemi 'engellenmez'... Kuzuların serin sularda otladığı, ortadan ikiye kestin mi evin içini mis gibi kokutan domateslerin olduğu, tarlalarından bereket fışkıran bir Eskişehirimiz olur. Tıpkı eski ve güçlü Türkiye zamanlarında olduğu gibi...
Neden şaşırdınız ki?
14 yaşındaki kızını, kendi sevgilisi ile birlikte olmaya zorlayan ve çocuğunun çıplak fotoğraflarını erkek arkadaşına gönderen anne, tahliye oldu. 43'er yıl hapis istemiyle yargılanan anne ve sevgilisinin tahliye edilmesi, kentimizde infial yarattı. Şimdi bu 14 yaşındaki çocuğu kim koruyacak? Koskoca devletimiz 14 yaşındaki bir kızın yaşadıklarından hesap soramıyor mu? Bu ve benzeri soruları sayfalar dolusu yöneltmek mümkün aslında. Fakat ben pek de şaşırmadım. Asıl bu karara şaşıran Eskişehirlilere şaşırdım. Hapise atılsalardı ne olacaktı ki? 3 ay sonra af çıkartılıp salınmayacaklar mıydı?
Totemler işe yaramadı
Benim gibi futbol hastaları takımları kazansın diye 'Totem' yapmaya bayılır. Mesela TV karşısında cips yerken takımınız gol mü attı; tam da takımınız gol pozisyonuna girdiğinde cipse uzanırsınız. Sanki ruhani bir takım varlıklar senin cipse uzanmandan dolayı oyunun sonucunu değiştirecek... Biz Eskişehirsporlular da koronavirüsten sonra biraz umutlanmıştık. "Acaba?" demiştik içimizden, "Acaba Federasyon bu sene ligleri iptal eder de kümede kalır mıyız?" Bu iş için de bildiğimiz bütün totemleri yapmıştık. Fakat TFF 1'inci ligin Haziran'ın ortasında seyircisiz olarak başlayacağını duyurdu. Yani küme düştük; totemlerimiz işe yaramı...
Söylemezsem şişerim
Meslektaşım Arif Anbar'ın "Bir konuk 20 soru" köşesini sabırsızlıkla bekliyorum. Burada Anbar'ın konuklara yönelttiği "Eskişehir'e damga vurmuş üç isim" sorusunun bu kadar polemik meselesi olacağını tahmin etmezdim. Hemen 'Bana göre' üç ismi sıralayayım; içimde kalmasın... Bence ilk isim, Kırmızı – Yeşil Şeritli İstiklal Madalyası sahibi Emin Sazak... İkinci ve üçüncü sırayı ise Firuz Kanatlı ve Yılmaz Büyükerşen paylaşıyor. Arif'in beni konuk alacağı yok. Söylemesem de şişer patlardım...