TABİP ODASI NEDEN SUSUYOR?

TABİP ODASI NEDEN SUSUYOR?

24 Ekim 2013 09:23
A
a
Sütiş Eskişehir
İlki 11 Ekim Cuma günkü gazetede; ‘ÖDÜL YERİNE İCRAYA VERMİŞLER’, ikincisi ise 18 Eylül Cuma günü; ‘TABİP ODASI KİMLERİ İCRAYA VERDİ?’ başlığı ile iki yazı yazmıştım. Tabip Odası yöneticileri benim yazılarıma bir kelime dahi açıklama yapmadı. Hükümetin sağlıkla ilgili yapmış uygulamaları doğru bulmayarak anında cevap veren Tabip Odası Başkanı, ESOGÜ’de kıdemli bir profesöre yapılan yanlış hakkında neden bir açıklama yapmadı?
Söylenecek veya kendilerini haklı çıkaracak ne bir söz ne de bir gerekçe yok çünkü. Susmakla hata yaptıklarını kabullenmiş olmuyorlar mı?
Belki yine birileri bana yine kızacak! Ama birçok konuda olduğu gibi bu konuyu da ilk kez ben yazmıştım. Benim ‘minik kuşlarımın’ 11 gün önce getirdikleri konuyu iki defa köşeme taşıdım.
Benim ilk kez 11 gün önce yazdığım konu, önceki gün gerek yerel gerekse yaygın basında haber oldu. Neydi konu? Kısa bir hatırlatma yapayım.
Eskişehir Tabip Odası ESOGÜ Göğüs Hastalıkları eski Bölüm Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Metintaş ile eşi Prof. Dr. Selma Metintaş’ı oda aidatlarını ödemedikleri gerekçesiyle icraya vermişti. İcraya verilmeden önce ne bir tebligat, ne bir uyarı ve ihtar bile yapılmamış. Muzaffer Hoca Tabip Odası’na; ‘neden bir tebligat yapmadan icraya verdiniz?’ diye sorduğunda verilen cevap çok komik.
‘Tebligat bölümdeki bir sekretere imza karşılığı verildi’.
Aynı hastanede Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi de görev yapıyor. Tabip Odası Başkanı Muzaffer Hoca’ya telefon ederek ‘aidat borcunuz var’ demekten çekindi! Diyelim. Oda’nın telefonlarına bakan ve diğer hizmetlerini gören sekreteri var. Sekreterde mi telefon etmekten çekindi!
Oysa Muzaffer Hoca ile eşinin aidat borçlarını ödemedikleri gerekçesiyle icraya veren Tabip Odası Yöneticileri, Muzaffer Hoca ile aynı bölümde görev yapan bir başka oda üyesinin birikmiş aidatını, görevlinin eline pos cihazı vererek kredi kartı ile tahsilatını yaptırmış. Elinde pos cihazı ile hastaneye kadar giden odanın görevlisi neden Muzaffer Hoca ile eşine de uğrayıp üye aidat borçlarını tahsil etmeden dönüyor? Bu kasıt değil mi? Amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.
‘Bizdensen aidat borcunu kuruma gelip tahsil edelim, değilsen icraya vereyim’ anlayışı koskoca Tabip Odası yöneticilerine yakışır mı? Hangi etik kurallarına sığar bu uygulama. Özellikle sağlık sendikalarının başkanlarına telefon ederek, kaç üyesini icraya verdiklerini sordum.
Üye aidatını ödemedikleri gerekçesiyle icraya verilen bir tek üye yok.
YANINDA ÖĞRENCİLER VE HASTA
VARKEN TEBLİGAT YAPILMIŞ
Konuyu iki defa köşe taşıdığımdan dolayı iki gün önce Muzaffer Hoca telefon etmişti. Konuyu iki defa köşe taşıdığımdan dolayı teşekkür etti.
Muzaffer Metintaş, yanında bu yıl mezun olacak Tıp Fakültesi öğrencileri ile bir hastayı muayene ederken postacı icra tebligatını yapmış.
O güne kadar hiç icra ile işi olmayan Muzaffer Hoca, öğrencilerin ve hastasının yanında icra tebligatını alınca haklı olarak ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırmış.
Muzaffer Hoca üzgün ve üyesi olduğu Tabip Odası yöneticilerini de kırgın!
Telefonla konuştuğumuz Muzaffer Metintaş, üzüntüsünü şu ifadelerle paylaştı:
“Şimdi olanları tek tek düşünüyor ve birbiriyle ilişkilendirerek tartışıyorum ve şu kanaate ulaşıyorum. Asli görevi mesleki onurumuzu ve haysiyetimizi korumak ve yüceltmek olan tabipler odasının Eskişehir Yönetim Kurulu, kıdemli bir meslektaşlarının meslek ve bilim onuruna ve haysiyetine ancak bu kadar dikkat gösteriyormuş. Bu kadar önem verebiliyormuş. Oda yönetiminin bana ve eşime kamuoyu önünde açık özür borcu var. Bu tavrı her ortamda deontolojik ve yasal olarak teşhir edeceğim."
TABİP ODASI ÖZÜR DİLEMELİ
Tabip Odası Başkanına,’kendi görüşünüze yakın aidat borcu olan bir doktoru veya bir Profesörü icraya verdiniz mi? Verdiyseniz ismini açıklar mısınız?’ diye sormuştum. Bu yazımın üzerinden nerede ise 15 gün geçti. Ses seda çıkmadı.
Çünkü verecekleri yanıt yok.
Tabip Odası Başkanı Bülent Nazım Yılmaz ve Oda yöneticileri hem Muzaffer Hoca’dan hem de eşi Selma Hanımdan verdikleri rahatsızlıktan dolayı özür dilemeli.
 
 
 
HEPSİ BU KADAR MI?
 
Ak Parti’de Belediye Başkan aday adaylığı için arka arkaya açıklamalar gelince ‘aday bolluğu’ diye yorumlandı.
Oysa Büyükşehir Belediye Başkanlığı için bir, Odunpazarı Belediye başkanlığı için 2, Tepebaşı Belediye Başkanlığı için bir kişi olmak üzere toplam 4 kişi aday adaylığı için müracaat yaptı.
11 yıldır tek başına iktidar olan bir partide ben her üç Belediye Başkanlığı için en az beşer kişinin aday adayı olmasını bekliyordum.
Bugüne kadar Büyükşehir Belediye Başkanlığı için İl Genel Meclisi Başkanı Ahmet Yapıcı, Odunpazarı Belediye Başkanlığı için Süleyman Bakal ve Orhan Durmuş, Tepebaşı Belediye Başkanlığı içinde Tepebaşı ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Zihni Çalışkan aday adaylığını açıkladı.
VAHAP ATA FERAGATMI ETTİ?
Bir yılı aşkın süredir beri AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı ve Tepebaşı Belediye Meclis Üyesi Vahap Ata’nın gerek Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen gerekse Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’a yaptığı ağır eleştiriler nedeniyle aday olacağı konuşuldu, yazıldı.
Ben de dahil pek çok arkadaşım, Vahap Ata’ya ‘kesin aday olur’ gözüyle bakıyorduk. Ancak Ata, bugüne kadar sessiz kalmasıyla herkesi şaşırttı.
HARUN KARACAN MÜRACAAT ETMEDİ
İsmi en çok konuşulan ETO Başkanı Harun Karacan, bugüne kadar AK Parti’den Belediye Başkan aday adaylığı için müracaat etmedi. İki gün önce sohbet ettiğim AK Partili dostlar, Karacan’ın Büyükşehir’e düşünülmediğini, Tepebaşı ve Odunpazarını da kendisinin kabul etmediğini söylediler.
Bugün için Burhan Sakallı, Büyükşehir’e tek aday gibi görülüyor. Ancak önümüzdeki günlerde daha güçlü bir aday bulunursa Burhan Başkana tekrar Odunpazarı önerilecek. Kabul etmesi halinde diğer aday adayların hayali başka bahara kalacak.
 
 
 
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi