GÜNÜN SÖZÜ : Üzüntü kendi kendini giderir, ama mutluluğun tam zevkini çıkarmak için onu paylaşacağınız birinin olması gerekir. Mark Twain
DEDEM DİYOR Kİ: Çocuklar anne ve babalarının kötü örnekleri ile bozulmaya devam ettikçe, yeni bir dünya kuramayız.
Dün Hava Müzesi durağında tramvaydan indim. Gazeteye giderken Büyükşehir Belediyesi’nin parkı var.
Şoförler Odasına kadar uzanan büyük parka adımımı adar atmaz yaşları 6-7 arasında olan iki çocuk önümü kesti…
Ellerinde cam silme aleti ile cam sil vardı…
Türkçe bilmiyorlar…
Bana bir şeyler söylediler ama anlamadım…
Elleriyle para işareti yaptılar…
Cebimden iki adet 1 TL çıkardım, her iki çocuğa da birer lira verdim…
Parkın içerisinden gazeteye doğru yürürken, parkta çalışan görevlilerden birisi önüme geçti…
“Sadi Bey ben sizi TV’den ve Anadolu Gazetesindeki yazılarınızdan tanıyorum. Az önce çocuklara para verdiğinizi gördüm. O çocukların kim olduğunu biliyor musun?” diye sordu…
“Hayır. Ellerinde cam silgeci ve camsil var. Bende ihtiyaçları var diye para verdim. Aslında yapmazdım. Çünkü alışkanlık hale getiriyoruz. Ondan sonra para istemekten vazgeçemiyorlar” dedim…
Yani bir an boş bulumdum…
Çocuklara para verdim…
Belki de yaşları 6-7 civarında olduğu için onlara acımış olabilirim…
Parktaki görelinin bana anlattıklarını duyunca pişmanlık duygusu yaşadım resmen…
Ne anlattı parktaki görevli:
“Sadi Bey her gün öğleye doğru içi çocuk dolu beyaz bir minibüs türündeki araba ile gelen çocuklar Hava Müzesi ile Özdilek arasında mekik dokuyorlar. Kimisi Hava Müzesi karşısındaki ışıklarda, kimisi de Özdilek önünde alışveriş için gelen park etmiş araçların camlarını silerek sürücüsünden para istiyorlar. Çocukları getiren minibüs türündeki araçtan bir kadın ile bir de erkek iniyor. Onlar parkın içerisine oturup çocukları gözetliyorlar. Çocuklar 10-15 dakika arayla parka gelerek kazandıkları paraları parkta kendilerini bekleyen kişilere veriyorlar. Bu çocukların sayısı ben diyeyim 10, sen de 15. Ramazan mübarek günde insanlarda bu çocuklara acıyarak para veriyor. Uzun lafın kısası bu çocukları bu şekilde çalıştırarak arkasındaki kişiler kimler istismar ediyorlar. Çocuklar dilendiriliyor, büyükleri o paraları yiyor.”
Bu konuda görev Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünün mü? Yoksa Tepebaşı İlçe Emniyet Müdürlüğünün mü bilmiyorum…
Ancak bu çocukların istismar edilmesinin birileri önüne geçmeli…
Allah korusun trafiğin vızır vızır işlediği İsmet İnönü 1 Caddesinde bu çocuklar kırmızı ışıkta duran aracın camını sileceğim derken bir aracın altında kalıp hayatını kaybederse, araç sürücüsünün başını da belaya sokmuş olurlar…
Bir an evvel bu konuda sorumluluk kimin ise olaya el koyarak bir can yanmadan bu çocuklar kurtarılmalı…
*-********
Bu kez de orman yangınlarına dikkat çekti
Eskişehir Gürleyik Doğal ve Tarihi Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği Başkanı Halit Gürsoy tam bir çevreci…
İnsanlar onun kadar çevreyi ve doğayı sevse bu cennet vatanımız gerçekten dünyanın en temiz ülkesi olur…
Kapalı Boru Sulama Projesini durdurmak için elinden gelen gayreti fazlasıyla gösterdi…
Sonraları bazı çevreciler de, Gürsoy’un bu gayretini görünce destek oldular…
Sanıyorum Halit Gürsoy’un bu başarısı sonuç getirdi…
Gürleyik Çayı’na yapılması gündeme gelen Hidro Elektrik Santralı (HES) Projesinin uygulanması durduruldu…
Ardından da Gürleyik Çayı etrafında mangallı piknik yapılmaması için kampanya başlattı…
Bu konuda da yaptığı ilginç kampanyalarla gündeme geldi…
Gürleyik Avatarları’nın lideri Halit Gürsoy doğanın korunmasına dikkat çekmek için yüzünü kil maskesiyle kapladı.
Üzerindeki giysilerin çıkartıp sadece şortla kalan Halit Gürsoy, çıplak ayakla karların üzerinde yürüdü, Güreyik Çayı’nın şelalesinden suya atlayarak yüzdü.
Gürleyik’te verdiği mücadeleyi Gürsoy, bu kez ‘Orman yangınlarına’ dikkat çekmek için farklı bir eylem gerçekleştirdi…
202 yıllık koca çınara çıkarak tepkisini dile getirdi…
Gerek aşırı sıcaklar gerekse ormanlık alanlara vatandaşlar tarafından atılan sigara izmariti ve cam şişelerden dolayı meydana gelen yangınlara dikkat çekmeye çalışan Gürleyik Doğal ve Tarihi Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği Başkanı Halit Gürsoy, 200 yıllık çınar ağacına çıkarak "Orman yangınları ciğerimizi yakıyor. Ya koruyacağız, ya koruyacağız" pankartı açtı.
Yangınların artmasının kendilerini derinden üzdüğünü belirten Gürsoy, yangınların sebebinin ne yazık ki insan kaynaklı olduğunu da bu eylemde hatırlattı…
Halit Gürsoy’u bu çevreci eylemlerinden dolayı kutluyorum…
İnşallah bu ders veren eylemlerden halkımız da gereken mesajı alır…
*-*******
YOLUMUZDAKİ ENGELLER
Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak?
Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar.
Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.
Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı. Kese altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde.
"Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.
"Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır."
(alıntı)
*-******
FIKRA:
SAVAŞ
Karadenizliler ile Ruslar cephede uzunca bir müddet savaşmışlar. Günlerce siperin arkasından ateş edip durmuşlar, ama hiç ölen olmamış. Sonunda Rusların aklına bir kurnazlık gelmiş:
- "Ünlü bir laz ismi bulalım hep birlikte bağıralım, onlar ayağa kalkar seslenirler, biz de öldürürüz." Olur mu? Olur... Ne diyelim, ne diyelim derken TEMEL akıllarına gelmiş:
- "Tamam Temel diyeceğiz... Bir, iki, üç: Temeeeeel!"
Karadeniz cephesinde Temeller ayağa kalkmış:
- "Ne vaaaaar!" Ruslar ayağa kalkan Temelleri öldürmüş.
Ruslar:
- "Güzel oldu, bu sefer DURSUN diyelim" demişler... "Bir, iki, üç: Dursuuuuun?" Dursunlar ayakta...
- "Ne vaaaar?" Ruslar, ayağa kalkan Dursunları da öldürmüşler.
- "Güzel bu sefer İDRİS diyelim," demişler... Bir, iki, üç:
- "İdriiiiis!" İdrisler ayakta...
- "Ne vaaaaar?" Ayağa kalkan İdrisleri de öldürmüşler... Karadenizliler cephesinde:
- "Bu böyle olmaz hep azalıyoruz. Aynı oyunu biz de onlara oynayalım."
- "Tamam oynayalım. Ne diyelim?"
- "VLADEMIR diyelim."
- "Tamam. Bir, iki, üç:
- "Vlademiiiir!" çıt yok...
- "Vlademiiiir!" çıt yok...
Birazdan karşı cepheden:
- "Kim seslendiiii?" Karadenizliler hep birlikte ayakta:
- "Biiiz..."