Size ait olana, kendinizi parçası hissettiğiniz bir şeye yüklenen bir yazıya ya da gerçeğe objektif değil duygusal tepkiler vermek son derece doğal bir davranış bana göre. O yüzden sevgili Engin Bayrı üstada gönül koymuyorum onu çok iyi anlıyor ve saygı duyuyorum. Karşılığında onunda aynı anlayışı göstermesini bekliyorum. Çünkü onun bazı şeylerden rahatsız olarak kaleme aldığı yazı ve rahatsız olduğunu söylediği şeyleri biz en başından beri yazıyoruz ve bize bunu yapan da Sakarya Gazetesi.
Bugüne kadar Sakarya Gazetesi yönetici ve sorumluları dışında kimse hakkında bir suçlamada bulunmadım. Ama bazı suçlamalara cevap verdim. Emin olun bundan sonrada sonuna kadar her cevabı vermeye hazırım.
Sevgili Engin Bayrı saygı duyduğum, yıllardır Eskişehir’de çizgisinden ödün vermeyen hakkında en ufak bir dedikodu yapılmayan bana göre camianın elle gösterilir ender sayıdaki gazetecilerinden birisi zaten kendisi hakkında ne yazdık, ne de çizdik. Bugün kendisini yazmamdaki sebep ise köşesinde dile getirdiği bazı şeylere açıklık getirmek ve bazı sorular sormak?
Sakarya Gazetesi kaçak ofiste faaliyet göstermiyor diyor kendisi, ben de diyorum ki eğer proje ihlali yoksa ben karşılığında buradan özür dilemeye hazırım peki projeye aykırı kaçak bir ofis ise kendisi köşesinde bunu yapacak mı?
Sakarya Gazetesi mülk sahibi değil kiracı diyor, haklı. Peki, Özgür Demirdaş Mavi Ada’nın mülk sahibi mi yoksa kiracı mı? (Tabi ki kiracısı)
Kaldı ki kiracı olarak girilen yerde değişikliği yaptıran da mimar Ünügürler değil mi?
Hepsini geçtim, diyelim ki Sakarya Gazetesi girdiğinde ofis kaçaktı ve haberi yoktu. Peki, şu an bununla ilgili proje ve faaliyet gösterilen işyerinin birbirinden farklı olduğu kanıtlarıyla ortada, o zaman neden bu konuda “ gerekeni yapacağız” diye bir açıklama yapmak yerine susmak tercih ediliyor?
Gelelim bel altı denilen vuruşlara… Ama bunlara da cevap verin lütfen.
Sakarya ilk Mavi Ada haberini yaptığında Özgür Fetih Demirdaş kamuoyu açıklaması yapmış ve kaçak değil proje hilafı vardır, gereken neyse kanun karşısında boynumuz kıldan ince demişti. Bunu demesine rağmen nerdeyse 1 ay gazete manşetinde Mavi Ada ismini zikretmek bel üstü vuruş mu?
Foto şakalar da bir bürokratın kafasını keserek yerine Özgür Demirdaş’ın fotoğrafını koyup kendisini düğün fotoğrafçısı tabiriyle sözüm ona aşağılamaya çalışmak bel üstü vuruş mu?
Fikirler savaşsın denilen bir ortamda emekli bir öğretmene sırf yazısını beğenmedik diye Dallama yazabilecek kadar hırslananlar bel üstü mü davrandılar?
Özgür Demirdaş, Ahmet Demir, Büyükerşen ortada buluşma bile yokken, beraber yemek yedi hatta led ekranları konuştu yazan utanmadan burcu burcu diye kinayeler yapan ve yalan bir haber yapıp, ardından biz öyle duymuştuk diye işin içinden sıyrılmak ne kadar etik bir habercilik?
Tepebaşı Belediyesi’ne 8 sene sonra mühür vurduğu bir davet salonu ile örnek gösterdiği Odunpazarı Belediyesi’nin 350’den fazla işyerinin ruhsatsız çalıştığını açıklayan meclisin haberini önemsiz görmek hangi objektif gazetecilik?
Bir yazı işleri müdürünün saldırganlıktan hüküm giymiş olması habercilik değil bel altı vuruşta acaba bakılan her yeri mavi görmek ve türlü türlü bahanelerle vurmak mı bel üstü habercilik?
4 kişinin öldüğü bir patlamayı, mühürlenmiş bir binanın usulsüz yıkımını da Mavi Ada’ya bağlayacak kadar gözü kararmak ve Azrail tepemizde dolaşıyor diyen üzüntülü bir açıklamayı bile siyaseten eleştirmek mi bel üstü gazetecilik?
Daha birçok örnek var ama bu kadarı fikir verir kanaatindeyim. Sevgili medya mensubu meslektaşlarıma ve gazeteci dostlarımıza, büyüklerimize ben de bir çağrıda bulanayım madem…
Etik değerler, bel altı vuruşlar söz konusu olduğunda genel ve objektif bir değerlendirme mi yaparak yazarsınız, yoksa arkadaşlık, dostluk mu sizin için ağır basar?
Yani bir kurumu ismi ve gazeteci isimleri ile yanlışlıkla suçlarken, diğer tarafında hataları var demek ne kadar objektif bunu merak ediyorum?
Öte yandan bel altı vuruşlardan rahatsız olanları yukarıda örnekler karşısında da duyarlı olmaya davet ediyorum, eğer haksızsam bizim yaptığımız bel altı vurmak onlarınki etikse de lütfen arayın bana benim göremediğim bir ayrıntıyı gösterin ki ben bir daha bu mesleği icra etmeyim.
Hakkı Sağlam köşesinde 2 Eylül gazetesinden bazı isimleri teşekkür etmiş ve Ali Baş ile ilgili destek verdikleri için kutlamış, diğer gazetecilere de çağrıda bulunmuş hatta. Sanırım okumaktan uzak birisi kendisi, oysa nerelerde yanlış yaptıklarını bazı arkadaşlar satır aralarında net bir şekilde ima ediyor ama kendisi belli isimler dışında köşe okumuyor sanırım. Üstelik farkına varmadığı bir ayrıntı var insanlar Hakkı Sağlam ile ilgili değil Ali Baş ile ilgili bazı destek yazıları yazdılar. Aradaki fark kendisini sorgulamasına yetecektir diye düşünüyorum.
Ayrıca Özgür Demirdaş’a Düğün Fotoğrafçısı diye bir aşağılama çabası içinde bulunan Hakkı Sağlam’ı Ali Baş’ın Vicdanınızı Asla Bırakmayın dediği yazısı ile baş başa bırakıyorum.
Alın teri ve emekle yapılan her iş kutsaldır, hele ki başkaları eğlenirken mesai bilmeksizin terletilen alınlar aşağılanmaz öpülür. Halde hamallık, çay ocağında askıcılık, berber de çıraklık yapan biri olarak çok iyi biliyorum ki hangi işi yaparsanız yapın, ne kadar kazanırsanız kazanın işinizin en iyisi olun, yediğiniz her lokma helal olsun. İnsanlar sizi gördüğünde oturduğu yerden haybeye kazanıyor değil hak ettiğinden çok daha az kazanıyor desin… Sevgilerimle