Sistem çalışıyor

Çocuk felcini ve çiçek hastalığını yenen bilimadamları, koronavirüsü de yenecek. Bundan hiç kuşku duymuyoruz. Ancak hükumetlerin de bilime önem vermesi ve bilimadamlarının tavsiyelerine uyması lazım. Bu hastalık sıradan politik yaklaşımlarla dize getirilmeyecek. Bir kere daha hayattaki en hakiki mürşidin bilim olduğunu anladık. 
Tabii isteyenler doktora gitmek yerine, bir takım üfürükçülere de gidebilir. Ancak aklı çalışan herkes kerameti kendinden menkul bir cübbeliye gideceğine, doktora gidecektir. Türk hükumeti dünya üzerindeki başarılı hükumetlerden. Muhalefet de sorumluluk sahibi davranıyor. Hükumeti hiç eleştirmemek olmaz. Ancak eleştirileri yaparken de moral bozmamak lazım. Sağlık personelimiz ise 10 üzerinden 10 almayı hak ediyor. Aslında hastalığı kapma riski en çok onlarda bulunuyor. Fakat insan üstü bir gayretle ve gece ve gündüz demeden çalışıyorlar. Polisimizin kahramanlığı kelimelerle tarif edilecek gibi değil. Belediyeler üzerlerine düşeni yapıyor. Sivil toplum kuruluşları tıkır tıkır çalışıyor. Özetle sistem çok iyi çalışıyor. Moralimizi yüksek tutalım. Bu belayı da atlatacağız...
 

Buluşan dertli 

Tepebaşı Ziraat Odası Başkanı Süleyman Buluşan, artan maaliyetlerden ötürü çiftçinin sebze ekiminden vaz geçtiğini belirtti. Davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş. Pek çok kişi, "Bizim çiftçimiz tembel. Tarlasını boş bırakacağına bir şeyler ekiversin. Az da olsa para kazansın" diye düşünüyor. Öyle değil işte... Öncelikle o ektiği ürünün fidesini satın almak zorunda çiftçimiz. Fide fiyatları da hiç ucuz değil. Ayrıca aynı tarlayı gübrelemesi gerekiyor ki, yine ciddi bir maliyetle karşılaşıyor. Daha sonra da tarlasını sürmek için traktörüne mazot alıyor. Ki aynı traktörün bakım masraflarından bahsetmiyorum bile. Tabii ürünlerini ilaçlaması da lazım. Bu iş için de 'Pamuk eller' cebe gidiyor. Yıl sonunda çiftçimiz yetiştirdiği ürünü satarak 'Kafa kafaya' gelse, kendisini şanslı hissediyor. Pekii bu kadar büyük sorunlar var da hükumetimiz ne yapıyor? Tarım Bakanımız tulum giyip uçak uçurmakla meşgul. Kimsenin çiftçiyi düşündüğü yok. 4 iklimin yaşandığı cennet gibi vatanımızda dışarıdan tarım ürünü almak zorunda kalıyoruz. Bir şeyler ters gidiyor bu memlekette...
 

Şu yasa çıkarılsın artık 

Koronavirüs'ün yaygınlaşmasıyla birlikte, sağlıkçılarımıza ne kadar çok ihtiyaç duyduğumuzu daha iyi anladık. Şu anda tüm Türkiye'de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'dan tutun, hastanede hizmetli olarak çalışanlara kadar bütün sağlık personelimiz, insan üstü bir gayret sarf ediyor. Balkonlara çıkıp, avucumuz patlayıncaya kadar sağlık personelimizi alkışlıyoruz. Fakat bu vesileyle sağlık çalışanlarının bir takım haklı taleplerinin olduğunu unuttuk. Bunların başında da sağlıkçılara yapılan şiddet eylemleri geliyor. Geçenlerde bir yakını koronavirüs kaptığı için karantinaya alınan şahıs, hastasını göstermeyen doktoru dövmüş. 
Bunlar Türkiye'de çok sık karşılaştığımız şeyler. TBMM'nin üzerine düşen vazife, bir an evvel sağlıkta şiddet yasasını çıkartmaları. Biz milletvekillerimizi bu tip sorunları çözsünler diye Ankara'ya göndedik. Eğer ki bu ülkede sağlık çalışanları dayak yeme korkusuyla yaşıyorsa, milletin vekilleri işlerini iyi yapamıyor demektir.