CHP Milletvekili Utku Çakırözer, yazılı bir basın açıklaması yaparak, kıdem tazminatları konusunda değişiklik yapılmasına karşı çıktı.
Hükûmet ısrarla, "Vallahi bizi yanlış anladınız. Biz işçilerin çıkarı için şey yapıyoruz. Kötü niyetimiz varsa iki gözümüz önümüze aksın. İşçimizi düşünmekten geceleri gözümüze uyku girmiyor. Yoksa kendimiz için bir şey istiyorsak namerdiz..." mealinde açıklamalar yapıyor. Hatta son olarak Sayın Cumhurbaşkanımız, işçi ve işveren bu sorunu kendi aralarında konuşup, hallediversinler buyurdular. İyi de ortada halledilecek bir sorun yok ki. Yıllardır kıdem tazminatı uygulaması işçinin de işverenin de kabul ettiği, mutabık kaldığı bir uygulama.
Aslında hükûmetimize de acımıyor değilim. Salgın sürecinde bir şişe kolonyayı bile dağıtmayı beceremediler. Doğal olarak bunun ezikliğini yaşıyorlar. Ayrıca devletin bütçesi de kevgire dönmüş durumda. O kadar parasız kaldık ki, mesela parayla askerlik tezkeresi satıyoruz. Şimdi içimizden birinin cebinden bozuk para düşse ve yerde yuvarlansa, bunu duyan hükûmetimiz, "Benden mi düştü o para?" diye şöyle bir şansını deniyor; parasızlık böyle bir şey işte. Boşuna dedemiş "Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana" diye âşık Mahsunişerif...
Biz Çakırözer'in açıklamasına geri dönelim. "Tek Adam Yönetimi" diye tanımladığı hükûmetin kendi israfının faturasını, işçiye kesmeye çalıştığını savunan Çakırözer, "Buna asla izin vermeyeceğiz! İşçinin alın teri, geleceği, çocuklarının düğün, ev parası kıdem tazminatının gasp edilmesine karşı sonuna kadar direneceğiz" ifadelerinde bulundu. Çakırözer ayrıca, "Kendinize yeni finans kaynağı yaratmak için emekçinin geleceği kıdem tazminatını ısıtıp, ısıtıp gündeme getirmeyin" dedi.
Açık konuşmak gerekirse deprem vergileri, işsizlik fonu paraları veya 15 Temmuz Gazileri yardım paraları gibi kıdem tazminatlarının da sırra kadem basmasından endişeliyiz. Yoksa "Sırra Kıdem basması" mı diyelim?,..
Bir emekçi olarak Çakırözer'in hislerimize tercüman olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca muhalefetin bu olası uygulamaya sonana kadar karşı çıkacağını öğrenmek de yüreğimize su serpti. Ancak işçilerin bu kadar karamsar olmasına da gerek görmüyorum. Çünkü hükûmetimiz gelen tepkilerin farkında ve geri adım atacak gibi duruyor.
Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı ekipler kırsal ilçelerdeki yolları genişletmeye başladı. Ekipler son olarak Seyitgazi'ye bağlı Ayvalı Mahallesi'ndeki yolları genişletmeye başlamış. Kendilerini tebrik ederiz.
Öncelikle "Büyükşehir neden kırsaldaki yolları yapmıyor?" diye eleştiride bulunanların kulaklarını çınlatmak isterim. Yakın zamana kadar Büyükşehir Belediyeleri, kırsala hizmet götürme sorumluluğunda değildi. Bu sorumluluk hükûmetimize aitti. Sonra hükûmet yetkilileri bu sorumluluklarını belediyelere yıkıp, bir güzel kaçtılar... Hatta "Sıvıştılar" bile diyebiliriz... "Belediye yollarımızı genişletsin" diyenler – ki gördüğünüz gibi yollar genişletiliyor – aslında "Hükumet 18 senedir bize yol yapmadı" itirafında bulunuyor. Yine de karamsarlığın lüzumu yok; neyse ki Büyükşehir Belediyesi var. Eğer işimiz Saray'a kalsaydı, vallahi bir 18 sene daha beklemek zorunda kalabilirdik...
Tepebaşı Belediyesi, kent içinde yakalanan yılanları, kırsal alana geri bıraktıklarını açıkladı. Hemen belirtelim; "Kent içinde yakalanan yılanlar" derken, Doktorlar Caddesi'nde yılların caddeden karşıya geçtikleri ileri sürülmüyor. Şehrin sınırında bulunan mahallelerde yılanlar görülebiliyor. Bütün bunlara bakarak korkmanıza gerek yok. İlk olarak şunu bilelim; Türkiye'de bulunan yüzlerce yılan türünden sadece 15'i zehirli. Bu yılanların zehri de sağlıklı bir insanı öldürmüyor. Ben yıllardır, "Yılan soktu ve öldü" tarzında bir haber başlığı okumadım. Tabii siz yine tedbiri elden bırakmayın. Ancak yılanlardan korkmanıza da gerek yok. Yılanlar çirkin ve itici olabilirler. Fakat doğal dengede çok önemli bir rolleri olduğunu unutmayalım.
hükümete acıyorum demiş önce sen kendine acı
bir kere de bitmeyen tramvay yollarından yapılmayan altyapı kanalizasyondan suya yapılan yüde60 zamdan bahsedin bozuk kaldırımlardan asfalt yapılmayan çukurlu yollardan bahsedin