Görüşler
Serdar Zengin’den...
Görüşlerine saygı duyduğumuz bir eğitimcidir "Serdar Zengin..."
Unutamadığımız bir anısı:
Bir boş derste lise öğrencilerine sormuş:
"Küreselleşme nedir?"
Birkaç öğrenci doğruya yakın biçimde yanıtlamaya çalışmış, Serdar da üç kelimeyle özetlemiş:
"Bireyin yerinde kontrolü..."
Nasıl?
"Hepinizin cep telefonu yok mu?"
Var...
"Öyle telefonlar var ki, konuştuklarınızı yıllarca saklayabilir. Gün gelir, sıkıntıya sokabilecek bir sırrınızın ortaya çıkmaması için size her şeyi yaptırabilirler…”
Domates alırken pazarcı uyarabilir:
"Evinizde daha üç günlük domates, olması lazım..."
Bunun anlamı nedir?
"Makina gibi yönetilmek..."
Nereden?
"Merkezi, kürenin her yerine eşit uzaklıktaki bir yerden..."
Peki, ne yapmamız gerekir?
"Radikal ve tepkisel asla bir şeyleri kabullenemeyen insanlara ihtiyacımız var…”
Öyle ki..
"Santranç hamlelerini, hem oyuncu hem seyirci olarak önceden okuyabilmek bir beyin gücü olan insanlara…”
………
Serdar Zengin, ileriyi de çok iyi gören bir eğitimci…
Yukarıdaki dersi kendisinden tam 6 yıl önce dinlemiştik…
Peki, neden yineledik?
Başbakan Erdoğan'ın son sözünden...
Ne demişti?
"Artık vicdanlar da küreselleşmeli..."
Nasıl olacak?
Domates alırken pazarcı "Daha üç günlük domatesiniz olması lazım" diye uyarıyormuş ya..
Vicdan da öyle olacak…
"Mideniz gibi geniş!.."
Santranç hamlelerini de hem oyuncu hem seyirci olarak önceden okuyabilecek bir beyin gücünüz..
“Pardon vicdanınız olacak!..”
Küreselleşecek…
Dileğimiz…
“Acımasız vicdanların çoğaltılmaması!..”
Kırlangıçları ters uçurtturan sigara!
Balıkesir’de askeri öğrenciyken, eğitim arasında doyamazdık sigaraya…
Yat-kalk, koş-sürün ve sonra on dakika mola...
Nefes nefese kalmışsınız..
Hemen gölgelik bir yere ve yak bir Maltepe…
Sanki oksijen mübarek!
Rahmetli Afişçi Metin 'in sözü gelirdi aklımıza:
"Kaynananın son, sigaranın ilk nefesi!. ."
………
Sabahın 8’inde yürüyoruz…
Vişne Evleri’ni dolaştık ve "Saim Günal Parkı"nda biraz nefes alalım dedik....
Parkın hizmetlisi çalışıyordu…
Ekti-biçti, suladı ve oldukça yorul¬du....
Hemen yanımıza geldi ve cebinden sigarasını yakıp şöyle bir “Ohhh!" çekti...
Askerliği bunun için anımsamıştık...
Takıldık kendisine:
"Kaç yaşındasın?"
"47'nin içindeyim" dedi...
Kendimizden biraz örnek verdikten sonra, "Bırak artık sigarayı" diye girdik söze....
Bir nefes daha çekti ve "Bugün çok sıcak olacak abi" dedi:
"Yukarıya bak, kırlangıçlar ters uçuyor!..”
Hemen anlamıştık, sözü değiştirmek istediğini...
"Haklısın" dedik:
"Bırak dedikleri zaman biz de çok kızardık..."
Ayrılırken yine dayanamadık:
"Biraksan daha iyi olur..."
………
Yolda da çok düşündük...
Demek sigara içerken, yukarıdaki kırlangıçların ters uçtuğunu bile görebiliyorsun...
"Niye bıraktık ki!.."
Cuk
Tam, "Vatandaşın karnı doyacak, enflasyon tek haneye indi” dedik, sucukta at, pidede domuz eti, yoğurtta jelatin çıktı…
Günün olayı
Çok iyi haber:
ABD’li araştırmacılar "Yeme artık" diyen gen bulmuş..
Kötü haber:
"Bazı siyasilerimizde o gen bulunamamış!"
Günün biberi
Hayatta işlediğimiz hataların çoğu, düşünmek gerektiği yerde hislerimizle, hissetmek gerektiği yerde düşüncelerimizle karar vermemizden kaynaklanır...
John Golbins
Özdeyiş
Sen "AŞK"a ömür biçemezsin..
Ama öyle "AŞK”lar var ki sana ömür biçiyor…
Mehmet Tuncer
Düşük batarya
Adam metresini cep telefonuna "düşük batarya" diye kaydetmiş.
Kendisinin olmadığı zaman çalan telefonda karısı bu ibareyi görünce hemen şarja takıyormuş.
Bu adama madalya verilmeli...
Nejat Moral
Daha da o doktora gitmem!
Temel suratı bembeyaz kahveye gelmiş...
"Hayrola" diye sormuş arkadaşları, "Ne oldu?"
Temel, "sormayın" demiş:
"Doktoruma rutin kontrola gittim, her şey normal giderken doktor işaret parmağı ile en nazik yerimi kontrol etti."
Arkadaşları "Eee?" demişler, "Normal bir şey bu?"
Temel sinirlenerek "Ne normali be!" demiş:
"Daha da o dişçiye adımımı atmam!"
Bu nasıl iş?
Güzel kadın uzun bir gemi yolculuğuna çıkacaktı..
Eczaneye gidip 50 kutu prezervatif ve deniz tutması için ilaç aldı.
Eczacı Temel, "Sorması ayıp olmasın ama" dedi:
"Madem bu iş midenizi bulandırıyor, niçin yapıyorsunuz?"
Günün Şiiri
Yorgun adamlar baladı
Yitiklerin yüzü günaydınsız bir sabah
Bir hiç gibi Tanrısal sunuları
Bu ağırlıksız, bu ölü düzen bu
Büyülü bir sonbahardır daha çok
O deprem yerlerinin yıkımları
Uğultulu bir değişimdir bu süresiz
Boş gözlerle evrene bakmak niye
Uzak çağlardan arta kalmış sonsuz ağıtlar
Kızgın deniz kumlarından bu yana
Kaçak tutkuların
Büyümesiyle çocuk ellerde
Aydınlıklardan süzülen öteye doğru
Ulu mağaralar boyunca ağaçlar görkemli
O şehirde yangın yerleri
Volkan lavları o şehirde
Gözlerimizi kaçırdılar soluksuz, ülkelerden
Şimdi yenik düşler, arar gibiyiz yerde
M.Alptekin (Varlık-1963)
Timsah gözyaşlarının sırrı
Timsahlar yemek yerken ağlıyormuş gibi görünürler. Bu durum üzüntüden ya da pişmanlıktan değildir.
İştahlı hayvanlar olmalarından dolayı, çoğu zaman büyük lokmalar kopararak yerler.
Ancak, aynı zamanda nefes de almaları gerekmek¬tedir, bu da gözyaşı bezlerine baskı yapar ve avlarını yerken ağlıyorlarmış görüntüsü verir.
Timsah gözyaşları, sahte üzüntü anlamında kullanılır.
Kıssa-dan
Parayla sağlanan iyilik, gerçekte parayla durdurulan kötülüktür
Y.Güngör Özden
Günün Balı
Partiler vitrin yenileyecekmiş..
"Konu mankenlerine gün doğdu!..”
Balthör
Gerilim
Ak- akçe her zaman..
Kara para aklamak içindir!..