Görüşler
Bazı reklamlarda görüyoruz ünlü aktör Şarlo’yu...
Ama unutulmaz filmlerinden biri hala konuşulur...
Yıl: 1906 Amerika kaynıyor!
Ekonomi çökmüş, enflasyon tırmanmış, işsizlik büyük boyutlara ulaşmış. Ama belirli bir azınlık lüks içinde yaşıyor...
İşte böylesi bir dönemde ünlü komedyen "Şarlo" ortaya çıkıyor. Bir film yapıyor...
Filmin bir sahnesinde fabrikanın dağılma saati geliyor işçiler oluk oluk kapıdan çıkıyor.
. Az sonra, bu sahne başka biçimde geliyor perdeye...
Yine fabrikanın vardiya bitiş saatinde düdük çalıyor, kapılar açılıyor ve..
"Bir sürü koyun çıkıyor..."
Olay Beyaz Saray'a kadar yansıyor ve Şarlo yargı önüne çıkarılıyor...
Amerikan halkını koyun yapmakla suçlanan ünlü aktör sınır dışı ediliyor ve yıllarca İngiltere'de sürgün yaşıyor...
Hani bazen kendimizi yargılarız ya..
"Koyun gibi milletiz..."
İşte koyunun insan yakıştırılması Şarlo’nun bu gerçek öyküsünden geliyor...
Acaba gerçekten öyle mi?
…..
Bu soruya "Londra Üniversitesi"nin uzmanlarından bir yanıt geldi:
"Koyunlar koyun değilmiş..."
Koyunların aslında hayatta kalma içgüdüsüyle son derece, "Bencil" hayvanlar olduğu ortaya çıkmış...
Çoban köpeklerinin sözünü dinliyor, çünkü köpeği bir vahşi hayvan olarak görüyorlarmış...
Kendilerini korumak için de en güvenli yerin sürünün ortası olduğunu biliyorlarmış...
“Peki, bu olgu Şarlo'nun görüşünü saf dışı bırakır mı?”
Kesinlikle hayır...
"Bencillik ve salt kendisi için yaşamak çok daha onursuz!.."
…….
Amerikan halkını koyun yapan Şarlo, bir gün geri çağırılmış... Kahraman gibi dönmüş... Amerikalılar özür dilemişler Şarlo’dan...
"Aylarca, yıllarca Meeeleyerek!.."
Cumartesi Öyküsü
Tüm şehitlerimizin anısına saygıyla
-Uzun yıllar önceydi, belki yarım asır. İlkokul öğrencisiydim. Yüzünü hep asık gördüğümüzden olsa gerek okul müdürümüzden çok korkardık. Bir sabah asık suratlı müdür dershaneye geldi. Ama hiç alışık olmadığımız biçimde sevecendi... Ancak bu yumuşak İfadenin aynı zamanda üzüntülü de olduğu fark edilebiliyordu...
Biraz sonra ayağa kalkan sınıf öğretmenimizin kulağına usulca bir şeyler söyledi. Öğretmenin yüzü değişmişti. Üzerimizde gezdirdiği gözlerinin yaşla dolduğunu görebiliyorduk. Sonra bize doğru yönelerek benim iki sıra arkamda oturan bir arkadaşımızın yanma gitti. Saçlarını okşayarak elini tuttu ve beraberce sınıftan dışarı çıktılar.
Sınıf olarak şaşkındık, bütün bu olanlardan hiçbir şey anlamamıştık. İlerleyen saatlerde teneffüs aralarında kulağımıza çalınan konuşmalardan babasının havacı olduğunu öğrendik. Galiba uçağının düştüğünü söylüyorlardı.
“Böyle bir olayı yaşamıştım galiba!”
Bir sabah evimizi ansızın dolduran mavi kalabalığı anımsamıştım. Ve annemin uzun sessizlikleri bölen haykırışlarını, beni birilerinin kucağına alıp evin bahçesine çıkardıklarını...
“Ne olduğunu anlamıyordum…”
Herhalde birkaç ay önce doğmuş olan ikiz kardeşlerimle ilgili bir şey olmalıydı,
"Sonra öğrendim, babam şehit olmuştu..."
Ona saygı duydum, onu sevmeyi öğrendim. Ben yetişirken o belki yanımda değildi ama, beni yetiştiren aslında onun ta kendisiydi...
"Tüm şehitlerimizi minnet ve şükranla anarken, aziz hatıraları önünde saygıyla eğilirim..."
Prof. Dr. Cengiz Kuday
Günün Balı
Milletvekili olmak için paraya, milletin vekili olmak için cesarete gerek var!..
Dr. Albert Schweitzerlden
Çocukluğumda "büyük babamın iş yerine giderdim.
O, müşterileriyle hiçbir belge ve bağlantı imzalamazdı ve “Ben size bir Türk gibi güveniyorum, başka bir şey gerekmez" derdi.
Özdeyiş
Laiklik, bir anlamda "adam" olmak, "nitelikli insan" olmaktır…
Y.Güngör Özdeyiş
Günün Olayı
CHP Odunpazarı İlçe Başkanı Çakıcıer, Emek mahallesindeki yardım ve yemek dağıtımını eleştirmiş: "Böyle yardım olmaz!"
Yapma Erdal!
"Doğamızda vardır kapış kapış!"
Günün Biberi
Milli Eğitim Bakanlığı müfettişlerinin yaptığı kayıt parası incelemesinde Eskişehir temiz çıkmış...
İyi güzel de..
"Verdiğimiz kayıt paraları nereye?"
Balthör
Kolsuz Yaşar’dan
Duble yollar "köstebek" olmuş...
Anladık ama..
"Hangi köstebek sızdırıyor bunları!"
Kıssa-dan
İftardan sonra denize koşuluyormuş...
Bir de hala yakınıp sorarlar, "Bu memleket nereye gidiyor?" diye!
Cuk
İsrail Türkiye ile barışmak istiyormuş…
Yine kaşınıyorlar galiba!
“One minute…”
Günün Şiiri
İthaf
Senin için şiirler yazıyorum geceleri
Sabahleyin beyaz çiçekleri topluyorum
Ceylanım, ilhamım, gülüm, nergisim
Tekmil antenlerimi gezinmekte sesin
Bir seninle soluk alır veririm
Sen olmazsan eğer
Şavkım söner, vücudum üşür
Etrafımda sürü düşman göz
Hayın hayın bakışlar, sen olmazsan eğer
Bir garipsi hüzün çöker üstüme
Saadetim bulutlar gibi gitti gider
Kalabalıklar ortasında kimsesiz kalırım
Zevk vermez yaptığım türküler
Sensiz tadı yok kitapların kadehlerin
Seninle güzel umutlar kederler
Varlığın gönül içer gürül gürül akan
Serin temiz aydınlık
Bağ çeşmelerine benzer...
Özker Yasin (Varlık-1962)
Sen işine bak kardeşim!
Altı Karadenizli bir direğin başındaydılar, üçü direği dik tutmaya çalışıyor, diğer üçü de birbirinin omzuna tırmanmış, boyunu ölçmeye uğraşıyordu...
Yoldan geçenlerden biri uyarmak istedi:
"Yahu şu direği yere uzatıp ölçseniz olmaz mı?"
"Sen işine bak kardeşim" diye bağırdı Temel:
"Biz uzunluğunu değil, yüksekliğini ölçmek istiyoruz..."
Kolay hesap
Bekri’ye sormuşlar:
"4 kilo altını üç kişi arasında ve eşit bir şekilde paylaştır bakalım?"
Bekri, biraz düşünmüş, biraz daha düşünmüş ve cevabı bulamayınca canı sıkılmış:
"2 kişi ikişer kilo, üçüncüsü de hava alır!"
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...